İnsan sevince bir başkasına değil kendine iyilik yapar. Severseniz, nefret etmezsiniz; severseniz, kin gütmezsiniz; severseniz…
Sevgi… Kendisi küçük, manası büyük bir söz...
Sevginin anlamlı olabilmesi için koşulsuz olması gerekir. Koşulsuz sevgi ise Allah içindir. Yunus Emre’nin deyişiyle: “Yaradılanı severiz, Yaradandan ötürü.” İnananlar her şeyin Yüce Allah tarafından yaratıldığına inanır. Şu halde evrendeki her şeyi Allah yarattığına göre, yaratılanları seveceğiz, kendilerini sevmeseler bile…
Osho şöyle der: İnsanları sev, koşulsuz sev. Eğer zihninde bazı koşullar varsa asla sevemezsin, o koşullar engeller halini alır. Sevgi senin için o kadar yararlı ki, neden koşullarla uğraşasın? Sevgi, sınırsız bir gökyüzüdür! Onu koşullu, kısıtlı, dar alanların içine sıkıştıramazsın.
Kimisi işinin görülmesi için veya çekindiği için yapmacık bir sevgi gösterir. Bu davranışa aslında biz sebep oluyoruz. Herhangi bir görevli işini, hakkaniyet ve adalet ölçüsünde yaparsa insanlar ona yapmacık sevgi gösterme lüzumunu hissetmez. Diğer taraftan yetki sahibi amir, müdür veya işveren astlarına despotça davranırsa, astlar çekindikleri için yapmacık sevgi gösterebilirler.
Konfüçyüs insanların ceza veya erdemle yönetilmesinin olası sonuçlarını şöyle açıklar: "Eğer halk yasalarla yönetilir ve cezalarla yola getirilmek istenirse, onlar kendilerini cezalardan kurtarmaya çalışacak ve bundan hiç utanç duymayacaktır. Eğer onlar erdemle yönetilir ve eğitimle yola getirilmek istenirse, utanç duyacaklar ve böylece iyi olmaya çalışacaklardır.”
Cezaların terbiye ettiği söylemi geçmişten günümüze tartışılagelmiştir. Ceza olmasaydı daha çok suç işleneceğini bilmek için âlim olmaya gerek yok. Ancak ceza terbiye edici olarak en son düşünülecek eylem olmalıdır. Geçmiş günlerde, haberlerde bir kişinin on yıl cezaevinde yatıp çıktıktan kısa bir süre sonra, tekrar ağır bir suç işleyip cezaevine atıldığından bahsediliyordu. Şöyle bir düşünün: On yıl. Dile kolay. Kişi on yıl cezaevinde yatıyor. On yıl yattıktan sonra bırakın suç işlemeyi suçun kıyısından geçmemesi beklenir. Ancak maalesef böyle olmuyor. Merhum Erol Güngör şöyle diyor: “Hapse atılan bir kimsenin pişmanlık duyduğu da elbette görülmektedir, ama cezalandırılanların çoğu pişmanlıktan ziyade öfke ve nefret duymakta, bazan cemiyete düşman olmaktadır. Hapis cezası bir insanın ceza süresince suç işlemesini önlemek bakımından faydalıdır.”
Sevgi ve korku yönetimi kıyas kabul etmemekle beraber, sevgi emek ister. Bazı kişiler korku yönetimine alıştıkları için sevgi ile karşılaşınca bocalar ve haddi aşacak davranışlarda bulunurlar. Ancak bunların sayısı çok değildir. Bundan dolayı istismar edilecek diye sevgiden vazgeçmemek gerekir. Sevgi yönetimi yorucu olsa da sonuçlarını düşününce bu yorgunluğa değer diye düşünüyorum. Sevgiyi istismar edebilecek 3-5 kişi için çoğunluğu mağdur etmek akıllıca ve erdemli bir davranış olmasa gerek…