Puhu Kuşları ve Biz

Abone Ol

Üniversite yıllarımda çok sevdiğim bir kitapta bir kuş türünden söz ediyordu. Puhu Kuşu. Bu kuş güneş gözlerini kamaştırınca gözlerini kaçıracak yer ararmış. Devekuşunun avcıyı gördüğünde ondan saklandığını düşünüp gözünü kuma sokması gibi. Zavallı devekuşu.  Kocaman gövdesi için bir şeyler düşünüyordur belki de. Neyse konu bu değil. Konu Puhu kuşu.  Hayır aslında konu bu da değil; ama şimdilik bu.

Puhu kuşları ışıktan gözleri kamaşmasın diye gözlerini kapatıyormuş. Güneş ışığının gözleri için zararlı olduğu düşünülürse bir hayvan türü için zekice bir çözüm bulmuş, gözünü kapatmakla tüm sorun bitiyor, hiç de fena değil. Yani yadırganacak bir durum değil. Hatta bu yöntemi bulan Puhu kuşunu da takdir ettiğimi belirtmek isterim. Emeği her zaman takdir ederim. Asıl yadırgadığım puhu kuşuna olan fütursuz özentimiz. Puhu Kuşu gibi aydınlığa gözlerimizi kapatıyoruz farkında değiliz. Kocaman gövdemizin sayısız tehlikeye maruz olduğu gerçeğine istediği kadar kayıtsız kalsın gözlerimiz ve istediği kadar kaçırsın, sonuç ortada.

"Aman aydınlık olmasın, aman güneş doğmasın". Tüm gerçekleri ortaya çıkaran aydınlığı görmek istemeyen gözlerimizin şarkısıdır bu. "Güneş doğmasın, güneş doğmasın " feryadının Puhucasıdır yani. Bugün yaşadığımız tüm sorunları bu bağlamda ele almak istiyorum. Yaşanan ne varsa ya görmüyor ya da görmek istemiyoruz. Birçok şey oluyor ama gözümüz onları görmüyor nedense. Körebeyi oynuyoruz çocukça. Her koyunun kendi bacağından asılmadığı, her bana dokunmayan yılanın bin yaşamadığı gerçeğine kapattığımız gözlerimizin aydınlığı ve güneşi arzuladığı an; işte o an her şey daha güzel olacak.

Kayıtsızlık, boş vermişlik, nemelazımcılık... Sözünün arkasına gizlenmiş bir adamın dürüstlüğü ile söylemek gerekirse bizi öldürür ise bunlar öldürecek. Bizi öldürmeye çalışan kahrolasıca bu huyumuzu öldürmeliyiz, kurutmalıyız. Huyumuz kurusun.

Uzun süredir alışık olduğumuz ve hala modası geçmeyen yalanlar var. Size bu yalanları söyleyeceğim, belki incinirsiniz. (Özdemir Asaf ruhun şad olsun!). Bizi dış güçler öldürecek.  Dış güçleri de kıskançlık öldürecek. Kıskanç dış güçler. En çok dillendiren yalanların başında bunlar var. Dış güçlerin bizi öldürdüğü, bizi kıskanmanın da onları öldürdüğü felan yok. Bunu anlayalım artık sayın 21.yy'ın hanımefendileri, beyefendileri. Yalvarıyorum size. Dış güçlerin biz öldürdüğü yok. Bizi öldüren karanlıktır, karanlık. Kendi karanlığımız. Kendi kendimizi öldürüyoruz.

Evet kendi karanlığımızın yaratığı körlük bizi öldürüyor.  Ve yine yalvarıyorum size, yalvarıyorum bize. Bizi bu karanlıktan çekip kurtaracak aydınlığı arzulayalım. Güneşi arzulayalım, güneşli aydınlık günleri...Artık arkasına sığındığımız bu koca yalanları bir tarafa koyup yeni bir şeyler söylemenin zamanıdır cancağızım, cancağızlarım. Yeni bir şarkı söylemeli yeni bir mum yakmalıyız.  Bir mumun başka bir mumu yakmakla ışık kaybına uğramadığını fizik kabul ediyor bizler de kabul etmeliyiz. Bir mum. İhtiyacımız olan bir mum sadece. Aydınlık. Aydın yüreklerden çıkan bir bakış, bir dokunuş, bir fikir, bir hayal, bir arzudur belki tek ihtiyacımız.  Belki bu arzu ile bir hayal, bu hayal ile bir fikir, bu fikir ile bir dokunuş, bu dokunuş ile bir bakış kazandırırız. Bu bakış ile aydınlığa karşı kamaşan gözlerimiz kamaşmaz, yüzümüz güneşten, aydınlıktan çevrilmez. Aydınlığın olduğu yerde karanlık hükmünü yitirir. Yapmamız gereken tek şey gözlerimizi kapatmamak. Tüm gerçeklere ama tüm gerçeklere gözbebeklerimizdeki aydınlık ile bakabilmek.