GÜNCEL

Prof. Dr. Menaf Turan yazdı: Deprem Şehirlerine Ağıt...

Abone Ol

Dünyanın neresinde olursa olsun ne zaman bir yerde deprem olduğunu duysam ilk önce kalbim hızla çarpar ve dizlerimin bağı çözülür, dermansız kalırım. 2011 Erciş ve Van depremlerini yaşayıncaya kadar bu duyguyu daha önce yaşamamıştım. Yine öyle oldu. Sabah Kahramanmaraş Depremiyle uyandığımda önce kalbim hızla çarptı ve dizlerimdeki kan çekildi. Adeta o günleri yeniden yaşadım. Önce enkaz altında kalanları düşündüm, kendimi onların yerine koydum, ama olmadı. Çünkü bu kez çok farklıydı. Pazarcık’ta başlayan deprem her şeyi önüne katmış gitmişti ve durmak bilmiyordu. 6 Şubat 2023 sabahı saat 04.17’de herkesi uykunun ölümle birleştiği bir anda yakalayan Pazarcık Depremi ve ardından öğleden sonra saat 13.24’te bu kez Elbistan’da meydana gelen depremle Türkiye’mizin en nadide şehirleri olan Kahramanmaraş, Gaziantep, Hatay, Şanlıurfa, Diyarbakır, Adıyaman, Malatya, Adana, Osmaniye ve Kilis enkaz altında kalmıştı. Yerin altından gelen korku ve yardım çığlıkları, enkaz başlarında umutlu/umutsuz bekleyişler, umudun tükendiği ve sonra yeniden dirildiği anlar, ambulans ve siren sesleri, çocuksuz kalan anne ve babalar, annesiz ve babasız kalan çocuklar, televizyonlarda eski ve yeni yüzler, binlerce gönüllünün ve görevlinin olağanüstü çabaları ve yine her felaketin ardından tek yürek olan milletimiz. Dile kolay, Türkiye’nin güneyinden Akdeniz’e doğru uzanan 15 milyon vatandaşımızın yurt edindiği 100 bin kilometre karelik bir alan ve bu alanda kurulu 10 şehir, yüzlerce köy ve mezra. Millet olarak kar yağışını umutla beklediğimiz bu günlerde çetin kış koşullarının bir engele dönüşeceğini nereden bilebilirdik ki. Velhasıl-ı kelam asrın felaketi ile karşı karşıyaydık.

Medeniyetler şehri, her yeri tarih ve kültür kokan, Atatürk’ün ölmeden önce Anavatan’a kattığı ülkemizin son toprağı Hatay bütün görkemiyle beton molozlarına gömüldü. Eski Meclis Binası, müzesi, kiliseleri, camileri, çarşısı, Harbiye Şelalesi, şehrin ortasından geçen Asi Nehri kim bilir ne kadar hüzünlüdür. Tabi çok kıymetli dostlarım var orada. Hepsinin adını tek tek sayamayacağım ama depremde ailesinden 11 kişiyi kaybeden, o toprakların bütün güzelliklerini yüreğinde taşıyan sevgili dostum Hüseyin Yayman’a bir kez daha sabırlar diliyorum.

Kurtuluş Savaşı’nın direniş merkezleri olan ve aldıkları unvanı sonuna kadar hak eden, nice destanlara konu olan, adını altın harflerle tarihe yazdıran Gaziantep, Kahramanmaraş ve Şanlıurfa’nın direnişçileri bu manzarayı görse kim bilir ne ağıtlar yakardı.

Gaziantep biz Vanlılar için çok önemli bir merkez olmuştur öteden beri. Herkesin bir anısı vardır. Mesela bizim evimizde günlerce konuşulurdu Antep seferleri. Dedem yaylada büyüttüğümüz tokluları (bir yaşında erkek koyun) kamyonlarla Antep’e götürürdü. İlkokula başladığım 1981 yılında okul çantamı oradan almıştı ve halen aklımda. Bir de Yüksel Abla vardı, Mehmet Dedemin eşi. Antepliydi. Antep’e gitmeden, onun yaptığı bol acılı yemeklerle Antep mutfağını tanımıştık. Antep şivesini ondan öğrenmiştik ve bazen de dilimize yerleşirdi. Yemekleri gibi acıklı bozlak havası var ya işte o insanı derinden yaralar. Sanırım çok uzun bir süre bozlak dinleyecek gücü bulamayacağım kendimde. Her ne kadar ayrı bir vilayet olduysa da yanı başındaki Kilis hiç ayrılmadı zihnimde. Sana da geçmiş olsun sınır şehrim Kilis.

Sütçü İmam’ın şehri, kahramanlar diyarı, İstiklal Madalyasını koynunda taşıyan, her evin vazgeçilmezi olan el yapımı çeyiz sandığı ile evleri şenlendiren ve Yedi Güzel Adamı ile Türk Edebiyatı’nın usta kalemlerinin ocağı olan Kahramanmaraş. Hangi yürek dayanır senin çektiğin bu acıya. Ama sen ki Moğol İşgaline karşı durmuş, Kurtuluş Savaşı’nda 72 gün boyunca direnmiş ve alnının akıyla çıkmışsın. Elbette yeni bir destan daha yazacaksın.

Peygamberler Şehri, insanlık tarihini yeniden yazdıran Göbeklitepe’nin ve Harran Ovası’nın sakini, azgın Fırat’ın komşusu, her vakit ayakta kalmayı başarmış, İngiliz ve Fransız’a teslim olmamış, türkü ve ağıtlarıyla, sıra geceleriyle binyılların bütün ihtişamını bugüne kadar taşımış bir şehrin adıdır Şanlıurfa. Sen yine ayağa kalkacaksın Hz. İbrahim’in şehri.

Halid Bin Velid’in İslam’la şereflendirdiği, Dicle Nehri’nin kenarında adaletin simgesi, Ali Emiri’nin, Cahit Sıtkı’nın, Ziya Gökalp’in, Ahmed Arif’in, Sezai Karakoç’un ilham kaynağı, Celal Güzelses’in türkü hazinesi, Hevsel Bahçeleri’nin ve Sur’un diyarı, Diyarbakır. Bak seni çağırıyor Sezai Karakoç “Eski Kanatlar Ülkesi” diye.

Çukurova’nın mukimi, Homeros’un destanına konu olan, Yaşar Kemal’in her yanını ilmek ilmek kitaplarına dokuduğu, yüreği pamuk kadar yumuşak insanları, sırtını Toroslara dayamış kadim şehir Seyhan’ın durağı Adana. Yolu senden geçmeyen var mı ki bu memlekette. 1976 Çaldıran Depreminde ailemizin mesken tuttuğu ve yerleştiği Adana, acılı şalgamın şimdi daha da acı oldu. Nurdağı ile Adana’nın ötesinde olsa da Adana’ya girişin kapısıdır Osmaniye. İsmi de kendisi gibi güzel Osmaniye.

Türküsünü hiç bıkmadan dinlediğim, vakur duruşu ve sakinliğiyle, güneşin en güzel halini Nemrut’un zirvesinde yansıtan Adıyaman. Evet oy aman aman, burası Adıyaman, 99 yaramız vardı yüzüncüsü sen oldun. Kalbimizdesin Adıyaman.

Ve Malatya, üniversite öğrenciliğimin geçtiği güzel Malatya. Gençliğimin en güzel yıllarını yaşadığım, en güzel dostluklarımı kurduğum, birlikte büyüdüğüm, olgunlaştığım, kayısı ağaçlarının gölgesinde serinlediğim, nefes almak için Yeşilyurt’a sığındığım, cadde ve sokaklarında keyifle dolaştığım Malatya. Son depremler çok yordu seni, yaralı bir kuş gibi oldun adeta.

Bu kutsal vatan toprağımızın depremle yıkılan her bir şehrimizde, her bir köyümüzde, her bir mezramızda yaşayan güzel insanları bilin ki, memleketimizin yüreği sizlerle birlikte çarpıyor. Tıpkı diğer felaketlerde olduğu yaralarımızı yine birlikte saracağız. Hayatını kaybeden bütün herkese Allahtan rahmet diliyorum, yaralılara acil şifalar diliyorum. Aziz Milletimizin başı sağ olsun.