Van depreminin neredeyse üçüncü yılını doldurmak üzereyiz. Yaklaşık iki ay gibi bir sürenin sonunda tamı tamamına 2011’deki o acı dolu depremin 3’üncü yılını tamamlayacağız.
Dile kolay 3 yıl…
Şöyle bakıp düşünüyorum da bir taraftan o acıların tazeliği hala dün gibi yüreklerimizde dururken, bir tarafatan da katedilen mesafeyi göz önünde bulundurduğumuzda epey bir değişiklik olmuş Van’da.
Geçtiğimiz günlerde Vali Karaloğlu’nun Van’dan ayrılışı şerefine düzenlenen geceye ben de katılmıştım. Van’ın siyasilerinden bürokratlarına, kanaat önderlerinden muhtarlarına, yoksulundan zenginine herkes o gecedeydi.
Vali’ye veda edilen o gecenin bir bölümünde de hazırlanan bir sinevizyon gösterisi katılımcılara izletilmiş ve depremin yaşandığı o ilk günden günümüze yaşanan değişimler gösterilmişti. Tıpkı benim gibi o görüntüleri izleyen herkes bir anda eski günlere döndü. O acılar bir anda oradaki herkesin yüreklerini sızlattı, acı dolu o görüntüler salondaki yüzlerce kişinin gözlerinin dolmasına sebep oldu.
Vali Karaloğlu’nun veda gecesi olduğu için Karaloğlu üzerinden hazırlanmıştı. Van’da tarihin en büyük hizmetini yapmış ‘efsane Vali’yi konuşmuştuk. Hiç şüphesiz onun Van’da yaptıkları biz ve Van’da onun görev süresine şahit olan insanlar tarafından yaşadıkları müddetçe unutulmayacaktır.
Fakat benim değinmek istediğim başka isimler de var. Gerek görev süresi boyunca, gerekse de o yıkıcı depremin ardından en çok Karaloğlu’nun ismi konuşuldu, tüm güzellikler onunla birlikte anıldı. Biz tüm yatırımları onun ismi ile anarken o ise yaptığı herşeyi ‘hükümetimiz’ diye dile getirdi. Ama en büyük payın onun ve çalışma arkadaşlarının olduğu yadsınmaz bir gerçekti.
İşte şimdi Karaloğlu’nun ardından bir de onun Van’ın bir enkazdan büyük bir düzlüğe çıkaran çalışma arkadaşlarını konuşmanın vaktidir. Vali ile birlikte gecesiyle gündüzüyle çalışan ‘O’ koca yürekli insanların Vali’nin gidişiyle birlikte unutulmaması gerekiyor.
Benim de amacım biraz da olsun bu insanları konuşmak, onları anlatmak. İşte bu isimlerden birisi de Afet ve Acil Durum Yönetimi (AFAD) İl Müdürü Cafer Giyik. Muhtemelen depremden sonra adı en çok duyulan kişilerden biridir Giyik. Yaptıkları ve harcadığı çabayı düşündüğünüzde ise adı daha çok zikredilmesi gereken daha da ön planda tutulması gereken bir isim. Ama buna rağmen depremden önce belki de AFAD biz Van halkının en uzak kaldığı kurumlardan biriydi. Daha depreme kadar belki de bir çoğumuz böyle bir kurumun varlığından bile haberdar değildik. Üstelik biz vatandaşlar ne kadar uzaksak bürokratlar da o kadar uzaktı bu kuruma.
Hatta şöyle bir gerçek var ki, depremden önce hiçbir bir devlet memuru bırakın AFAD’da kamu hizmeti yürütmeyi, kendilerine teklif eden kurumun amiri bile olmaya yanaşmıyordu. Kuyuda köşede kalan bir kurum olması ve afetler olmadıkça hatırlanmayan bir müdürlük olması dolayısıyla az zikredilen, ihtiyaç duyulunca hatırlanıyordu.
Gelin görün ki biz deprem ile birlikte aslında fazlasıyla önemsenmesi ve her daim hazırda bulunması gereken bir kurum olduğunu hatırladık. İşte bize Cafer Giyik’i de AFAD’daki diğer fedakar çalışma arkadaşlarını hatırlatan da yine o deprem oldu.
Şahsen ben kendisini Vali Karaloğlu’nun depremden sonra düzenlediği bir toplantıda, yine Karaloğlu’nun onunla ilgili bir mevzuyu anlattığı zaman tanımıştım. O zamanlar Valilik ile Belediye arasındaki koordinasyonsuzluk sürekli olarak dile getiriliyor, Van’da depremden çok bu ‘ayrı gayrılık’ konuşuluyordu. Her yerde aynı konunun konuşulması deyim yerindeyse artık ‘tak’ ettirmişti.
İşte o toplantıda Vali hatırladığım kadarıyla aşağı yukarı şu ifadelere yer vermişti:
“Bakın ben bu ilin Valisiyim. Bu ilin Belediye Başkanı ise benden sonra bu ilin başındaki en önemli ikinci isim. Ve bu ilde bir afet meydana geldiğinde birilerinin davet etmesini beklemeden anında afet merkezinde bulunması gereken kişiler de bizleriz. Tabi bu sadece bizimle de sınırlı değil. Bizim gibi onlarca kurum amiri ve bürokratın bu kriz merkezinde ilin geleceği adına kararlar vermesi gerekiyor. O yüzden deprem olduktan sonra birileri arayıp Sayın Valim deprem oldu kriz merkezine gelin demiyorsa, benim de belediye başkanını aramam gerekmiyor. Ama buna rağmen biz defalarca kendisini aradık ve davet ettik. Buna mecburiyetimiz olmamasına rağmen bunu yaptık. Ama ben belediye başkanı dışında kimseleri aramadım. Mesela bizim AFAD müdürümüz Cafer Giyik bey. Depremden sonra AFAD’ın başında bulunan ve kriz merkezindeki en önemli kişilerden biri olan Cafer Bey’inde bizim Van ile ilgili kararlarımızın aldığı o kurulda bulunması gerekiyordu. Ama Cafer bey o depremde kardeşlerini ve çok yakın bir çok akrabasını kaybetmişti. Ben kendisini aramamama rağmen o tüm acıları ve üzüntüsüyle deprem gecesi olmak üzere depremden sonraki günlerde de bir taraftan yakınlarını kaybetmenin acısını yaşarken bir taraftan da Van’ın yaralarını sarmaya çalıştı. Cafer bey kardeşini kaybetmesine rağmen geliyorsa, herkes gelmeli kriz merkezine.”
Bir düşünün. Hem o korkunç depremi yaşıyor, adeta milyonları ömürleri boyunca unutamayacakları bir psikolojiye bürüyen felakete şahitlik ediyorsunuz, hem de o depremde kanınızı ve canlarınızı kaybediyorsunuz.
Üstelik kimsenin ailesinden birinin acısına bile dayanamadığı o depremde Cafer Giyik, iki kardeşini, kayın pederini ve ailesinden daha bir çok kişiyi o depremde yitirmişti. Dolayısıyla can havliyle gidip ailesiyle, kayıpları ile uğraşması gerekiyordu. Ama kaderin cilvesi amiri bulunduğu kurum o gün itibariyle Van’ın en önemli kurumuydu ve Van’ın tüm üst düzey insanları o kurumda konuşlanmış durumdaydı. Giyik de Vali Karaloğlu’nun değimiyle acısını yüreğine gömerek Van için o toplantılara katıldı. Vali Karaloğlu ve diğer ekip arkadaşları ile birlikte günlerce uyumadan Başbakan’ı, bakanları ve diğer devlet erkanını ağırladı.
Üstelik bununla sınırlı değildi. Giyik’in vatandaşa hizmet maratonu asıl depremden sonra başlıyordu. Van birkaç ay sonra depremin şokundan kurtulmasının ve hayatta kaldığını anlamasının ardından acilen tüm bu enkazlardan kurtulması gerekiyordu.
Önce enkazların kaldırılması, sonra vatandaşın geçici barınma mekanlarına kavuşması, hasarlı konutların yıkılması orta hasarlıların güçlendirilmesi, haritadan silinen köylerin yeniden inşa edilmesi ve ardından da en önemli iş olan TOKİ’lerin inşa edilmesi… Ve daha bunun gibi yüzlerce işin yükü artık Cafer Giyik’in boynundaydı. Kimsenin yolunu bilmediği o kurum şu anda Van’ın en önemli kurumuydu ve onun başında da Cafer Giyik vardı.
***
Depremden bir yıl sonra yukarda bahsettiğim o depremde herşey toparlanmış Van tıpkı eskisi gibi ayağa kalkmış bir kent haline çoktan gelmişti bile. Üstelik TOKİ ile işbirliğine giren AFAD, 39 gün sonra daha vatandaşlar çadır arayışında iken TOKİ’lerin temelini atmıştı. Ve depremin birinci yılı dolmadan Van’ın dört bir yanında dizi dizi konutlar sıralanmış, Türkiye’de ‘kamu spotların’da, haber bültenlerinde Van konuşulur olmuştu.
İşte tam bu sıralar adeta yapılan hizmetlerin nazar boncuğu şeklinde anılabilecek bir operasyonla bir anda gündeme bomba düşmüş herkes AFAD’a düzenlenen operasyonu konuşmuştu. Bir anda herkesin ‘acaba?’ sorunu aklına geçirdiği o günlerde AFAD’da yapıldığı söylenen o yolsuzluklarda AFAD’ın personeli bile olmayan insanların parmağının olduğu gerçeği anlaşılmış, Giyik ve ekibi bu sınavdan da alnını akıyla çıkmıştı.
Daha bu ve bunun gibi bir çok hadise ve hizmetten anlının akıyla çıkan Cafer Giyik halen kurumunun başında ve Van’ın 3 yıl içinde depremin izlerinin tamamen silindiği bu kentin AFAD müdürü olarak görevine devam ediyor.
Giyik, yeri geldiğinde belediyecelik yaptı yeri geldiğinde müteahhitliğe soyundu. Kimi zaman Vali Karaloğlu ile birlikte yeniden inşa edilen köyleri inceledi yeri geldi yıkılması gereken o binalarla ilgili bizzat kendisi çalıştı.
Üstelik depremden sonra o psikoloji atlatmak için herkesin uzun bir tedavi sürecine girdiği o süreçte tıpkı fedakar amirler gibi Giyik 3 yıl boyunca bir kez bile ‘yıllık’ iznini bile kullanmadı. Depremden bu yana hala aralıksız Van’ın toparlanması için çalışmalarını sürdüren Giyik, koca bir ‘teşekkür’ü ve ‘takdir’i fazlasıyla hakediyor.
Yaptıkları ve Van’a kazandırdıkları ile Van’ın yarasının sarılmasında en büyük payı olan Giyik ve onun gibi insanların Vali Karaloğlu gibi büyük insanların gölgesinde kalmaması gerekiyor. Bence onlarda konuşulmalı onların yaptıkları da bu halkın insanlarına anlatılmalı. Bugün onu andık yarın başkalarını konuşacağız. Ama onun ve onun gibi ‘fedakar’ insanların Van’a yaptıkları da hiçbir zaman unutulmamalı.
Aksi halde büyük bir ‘vicdansızlık’ yapmış oluruz. Öyle değil mi?
Bir başka yazıda başka perde arkası kahramanları konuşmak üzere…