Sokaklar bomboş, parklar bahçeler mutsuz, kulaklarımıza o sesler gelmiyor, komşu kızıp bağırmıyor; ‘’ senin annen baban nerede? Şu çocuğunuza sahip çıkın, çocuklar çok ses çıkartıyorsunuz rahatsız oluyorum…’’ Ve okulumuzun yetim öksüz kalışı… Daha sayılacak çok şey var çocuklarımızın evlerden dışarıya çıkmayışına sonuç olan. Tutuşmuşuz kim olduğunu bilmediğimiz bir düşmanla savaşa. Savaşın kazananı şu anda o dur, savaşı lehimize çevirecek olanlar o çocuklarımızdır, onlara karşı beslediğimiz özlemdir. İnsan dışındaki her canlının hüznünü de biliyoruz; kendilerini anlayan, kendilerine en yakın hissettikleri o küçük dostlarının ortalıkta olmayışlarına duydukları özlemdendir bu hüzün.
Çocuklarımız sokaklardan çekilip evlere sığınmasının nedenini şimdilik pandemiye bağlıyoruz ama pandemi sonrasında da çocukları sokaklara geri çıkarmak ta çok kolay olmayacaktır. Çocukların bu süreçte hiç olmadığı kadar teknoloji ile içli dışlı olmaları onları bu yeni düzende yerlerini sorgulamasına sebep olacaktır. Mekân ve zamandan bağımsız olan bu yeni sanal düzende çocuklar, yapacaklarının çoğunu bu mekan üzerinden gerçekleştirmektedirler; Görüntülü konuşmalar, sosyal medya üzerinden yapılan etkinlik ve kutlamalar, sokak oyunlarında ziyade arkadaşlarıyla çevirim içi oynanan oyunlar, yuz yüze yapılması gereken çalışmaların sanal ortamdan yapılması… Çocuğun yüz yüze sokakta yapması geren bu tur etkinliklerin sanal ortama taşınması şu anda faydalı gözükebilir ama zamanla dezavantajları ortaya çıkacaktır. Daha önceden de değindiğim gibi eğitim için teknolojinin doğru kullanılması bizim için olmazsa olmaz olmalı çünkü yeni düzen bunu gerektiriyor, yaptığımız birçok çalışmayı sanal ortamda düzenlenip iletileceğini unutmamalıyız. Fakat çocuğumuzun hayatını bu alanla sınırlandırmamalıyız, okuldan ziyade çocuğun bilgiyi teknoloji sayesinde istediği yerden alması işimizi kolaylaştırır ama pratikte sokağa, doğaya ve çevreye ihtiyaç vardır. Hayatının tamamını sanal ortama aktaran çocukta istemeyeceğimiz sorunlar baş görecektir. Sanal ortamın sınırsızlığından faydalanan çocuğun zamanla şiddet, zorbalık, dolandırıcılık… Gibi olumsuz öğelerle de karşılaşması kaçınılmazdır.
Sosyal platformda geçirilen zamanın denetimi ve sınırlandırılması kolay değildir. Çocuğun bu platformu bağımlılık derecesinde alışkanlık haline getirmesi, burada geçirilen zamanın gittikçe artması çocuğun normal gündelik hayatının sekteye uğramasına hatta yok olmasına sebep olacaktır. Sosyal medyanın rahatlığına alışan çocuğun ailesiyle arkadaşlarıyla geçireceği zaman, yok denecek kadar kısalabilir. Bu durumdaki çocukta zamanla ders çalışmama, doğru ve düzenli beslenmeme, uyku düzensizliği, vücut yapısının olumsuz değişimi, az konuşma, ikili ilişkilerde çekingen olma… Gibi problemlerin ortaya çıkacağını tahmin edebiliriz. Bize sınırsız imkân sağlayan bu yeni dünyanın bu tur olumsuzluklarını da asla göz ardı etmemeliyiz. Sanal ortamdan edinilen arkadaş veya yabancılar tarafından yapılan sözlü saldırılar, tehditler ve küçük düşürücü sözler çocukta büyük bir psikolojik etki bırakabilir.
Sosyal medyaların denetimi çokta kolay olmayan bir düzendedir, buradan gelecek saldırılara karşı insan olarak müdahale etme gücümüz pek yoktur, bunun için çok iyi koruma kalkanları geliştirilse de saldırılara karşı mutlaka bir açık veriyoruzdur. Karşı taraftan gelen saldırılara karşı bir önlem almak belki azda olsa vardır ama kendi hatalarından yaptıkları yanlışlara karşı tedbir almak neredeyse imkânsızdır. Çocuğun kendine ait fotoğraf veya videoları paylaşması, mustehçen vidolara karşı göstereceği karşı tepki, ailesine ya da kendine ait bilgileri kolayca paylaşması… Çok büyük sorunların yaşanmasına sebebiyet verebilir. Dolandırıcılar için vazgeçilmez bir ortam olan sosyal platformların çok rahatlıkla çocuğu etkileyip ağına takmayı başardıkları su götürmez bir gerçektir. Örneklerini her gün duyuyoruz ve mağdurlardan aldığımız bilgilere rağmen aynı hatalardan çocuklarımızı uzak tutamayabiliyoruz.
Bunları bir eğitimci olarak sizlerle paylaşıyorum. Burada bana düşen bu tur olumsuzluklardan nasıl kurtulabileceğimizdir neler yapabileceğimizdir. Burada anlattıklarımıza bakılıp teknoloji düşmanıymışız gibi bir algı oluşmasın, teknolojinin ne kadar faydalı olduğunu daha önceki bölümlerde elimden geldiğince açıklamaya çalışmıştım. Burada yapmamız gerenlerin başında kurallar geliştirmek olduğunu unutmamalıyız, bizim merkezden herkes için ortak geliştireceğimiz genel bir kural sisteminin, uygulamada sağlıklı sonuçlar vermeyebilir çünkü her aile biriciktir onların yapısının nasıl olduğunu çok iyi bilmeyebiliriz ve nesnemiz insan olduğu için tahmini ya da orta yollu bir kural sistemi geliştirmemiz doğru olmaz. Bu nedenlerden ötürü Kurallar belirlerken işin çoğunluğunu aileye bırakmalıyız. Burada aileye düşen, çocuk ile ortak kararlar almaları ve kendi aile yapılarına ve koşullarına göre programlamalılarıdır. Eğer çocuğu kuralların dışına iterseniz kuralları uygularken zorluklar yaşayabilir ve çocuğa zarara verebilirsiniz. Çocuk kendisinin dahil olmadığı ve fikrinin alınmadığı bir düzende çok sorumluluk hissetmeyecektir ve kendi kafasında kurduğu alışkanlığa ve düzene göre hareket etmeye devam edecektir. Bunun önüne geçmek için çocuğun dahil olduğu bir planlama geliştirilmeli ve çocuk surecin başında sonuna kadar planlamanın her basamağında fikirleri ile dahil olmalıdır. Bu şekilde olması durumunda sorumluğu paylaşan çocukta kuralları uygularken daha dikkatli davranacaktır.
Oluşturacağımız Kuralların en önemli ayağa ev olmalı, evin kullanımını öncelikle çok iyi bir şekilde tanımlamamız lazım ve tanımımıza göre evimizi düzenlemeliyiz. Yemek odası, yatak odası, oturma odası… Tanımlarını iyi yapıp buralarda neler yapıldığını iyi bir şekilde çözümlememiz lazım. Çocuk yatak odasında sadece yatacağını, yemek odasında sadece yemek yiyeceğini ve sadece çalışma odasında ders çalışması gerektiğini bilmeli. Burada aklımıza şu eleştiri gelebilir: ‘’ ama herkes zengin değil herkesin maddi durumu buna izin vermeyebil ve herkesin evi bu şekilde fazla odaya sahip olmayabilir… Bu nedenlerden ötürü odaların kullanımları bahsettiğiniz şekilde pratik olmayabilir’’. Haklısınız bu durumlar çokça olacaktır ama bizim öznemizde sosyal medyanın kullanımı olduğu için rolleri buna göre düzenlememiz mümkündür. Burada önemli olan çocuğun sosyal platformdaki zamanını ve kullanımını kontrol altına almak olduğu için rolleri bu eksende düzenleyebiliriz.
Çalışma odası olarak neresi seçildi ise orada sosyal medyayı eğer ders amaçlı kullanacaksa orada kullanabileceğini çocuk bilmeli ve teknolojinin şimdilik kendisi için ders çalışmaya yardımcı olacağı bilincinde olmalı. Aile olarak televizyonu hangi odaya koyduysanız oranın ders çalışma odası olmayacağını çocuk bilmeli ve gerekirse bilgisayarı da bu odaya alıp çocuk oyun oynayacaksa gözünüzün önünde oynamasına müsaade edilmeli, bu şekilde çocuğun bilgisayarı kullanımını kontrol altına almış olursunuz. Burada önemli olan çocuğun sınırsız şekilde sosyal platformda muhatap olmasını önüne geçmektir.
Sonuç olarak bu durum nereye kadar devam eder bilinmeyebilir ama benim için bu kuralların bitiş noktası çocuğa telefon alındığı zamandır. Eline telefonu alan çocuk belki bilgisayar yoluyla ulaşamadığı bir suru olumlu veya olumsuz içeriğe bu yolla ulaşacaktır. Burada velilere düşen önemli konulurdan biride belli bir olgunluğa gelinmeden ve çok zorunlu olmadan çocuğa telefon alınmamasıdır. Aile olarak bu kuralların muhatabı sadece çocuklarmış gibi değil, kendileriymiş gibi de hareket etmeleri gerekiyor. Yaptıklarımızın çocuğun üstünde etki yaratması için bu kurallara bizimde uymamız lazım. Ciddi ve gerçekçi olmamız lazım asla gevşekliğe yer verip işin ciddiyetini elimizde kaçırmamamız lazım. Biz büyükler olarak ne kadar işin sorumluluğunda olursak çocuklarda o kadar bu işin ciddiyetinde olurlar.