NE DERLER EĞİTİMİ

Abone Ol

 Bu hafta izlediğim bir video bu yazıyı yazmama vesile oldu. Öncelikle izlediğim bu videonun içeriğinden bahsedeyim sizlere biraz. Doğan Cüceloğlu’nu bilmeyenimiz yoktur. Kendisi psikolog, daha doğrusu iletişim psikoloğu.  Yayımlanmış onlarca kitabı ve belki yüzlerce de makalesi var.      

 

Kendisinin konuşmacı olarak katıldığı bir konferansta yere biraz ekmek parçası koyar, sonra dinleyicilere dönüp bu ekmeğe basana 100 dolar vereceğini söyler. Biraz bekler, kimse basmaz.  Parayı biraz daha yükseltir ve yine bekler bu defa da kimse basmaz. Neticede meblağ 5000 dolara kadar yükselir. Dinleyicilerden hiç kimse -bu kadar paraya karşın belki çok ihtiyaçları olmasına rağmen- teklifi kabul edip ekmeğin üstüne basmaz. Sonuçta Sayın Cüceloğlu dinleyicilere dönüp verdiğiniz bu karar sizin ‘’değer eğitiminizi’’ gösteriyor diyerek son noktayı koyar.

 

Tam da bu noktada benim aklıma gelen şey şu: Ekmeğe parayla dahi olsa basmamak bir erdemken hatta bunu para karşılığı yapmamak bir değer sayılıyorken her gün onlarca kez yaptığımız yanlış davranışlar nedir peki?

 

Daha açık konuşayım. Yanında birisi var diye yerlere tükürmeyen ya da çöp atmayan biri sizce değerler eğitimini ne derece tamamlamıştır? Bence o kişi olsa olsa ‘’ne derler eğitimini göstermelik de olsa yerine getiriyordur. Çünkü böyleleri yanlarında kimse yokken aynı davranışı pervasızca sergileyeceklerdir. Mesela daha dün başıma gelen olaya bakın: Dolmuştayım.

 

Havaalanı güzergâhında ilerliyoruz. Dolmuş yarı yarıya dolu. Hemen arkamda iki bayan oturmuş onlar da seyir halinde… Birdenbire biri diğerine: Duydun mu kız, M…‘ın yaptığını diyerek anlatmaya başladı. Öbürü ise hemen atılıp yavaş, biraz sessiz, duyacaklar diyerek arkadaşının yaptığı dedikodunun ses düzeyini düşürmesini istedi. Ve yol boyunca bu güzel(!) muhabbet devam etti.

 

Okul müfredatlarına giren değerler eğitimi maalesef bizim kültürümüzde hala ‘’ne derler eğitimi ‘’olarak anlaşılmış durumda. Gıybeti, kötü sözü, yalanı, riyayı, ikiyüzlülüğü toplum ne der diyerek yapmamayı, bu tür davranışları yapmamaya tercih ediyoruz. Toplumdaki Ali Bey, Fatma Hanım, Köfteci Nuri, belki senin bu tür davranışlarını sen onların yanında sergilemediğin için görmüyor olabilir ama bir gören elbet var:  O da mutlak Hakkaniyet.

 

 Yalan neyse, küfür neyse yere tükürmek de gıybet etmek de odur. Normalde yapıp sadece başkaları ne der diye onların yanında yaptığınız her davranış, aslında değerler eğitimi karşısındaki değersizliğimizi gösterir. O zaman gelin şu andan itibaren değerler eğitimini içselleştirelim ve ona göre davranalım…

 

****

 

Mümkün olduğunca her hafta yazmış olduğum bir şiiri sizlerle paylaşmaya devam edeceğim.

Affınıza sığınarak:

 

DEME İŞTE

 

Nasılsın deme işte, bildiğin gibiyim hala

Üstümde senin aldığın hırka,

Aklımda kokun var.

 

Unutuyorum bazen içmeyi ilaçlarımı

Artık çok da umursamıyorum bakkala olan veresiyemi

Hele kafama hiç takmıyorum

Galatasaray’ın bu haftaki maçını

Biliyorum daha önemli şeyler var hayatta:

Gözlerinin rengi, ellerinin yumuşaklığı gibi…

 

 

Nasılsın deme işte, bildiğin gibiyim hala

Kahvede arkadaşlar söylediler evlendiğini

Zenginmiş kocan,

Bir de kızın varmış, hem de boyun kadar

Nasıl güzeldir şimdi o

Hele de burnu sana benzediyse…

 

 

Nasılsın deme işte, bildiğin gibiyim hala

Çayı şekersiz, rakıyı sek içiyorum

Bazen mesaiye kalıyorum sırf unutmak için seni

Ne mümkün herkes seni sayıklıyor

Her şey seni hatırlatıyor

Artık kalabalık dolmuşlara bindiğimde

Kimse yengeye yer verin demiyor 

 

Nasılsın deme,

Deme işte hiçbir şey

Bıraktığın gibi bazen yarım, bazen darmadağınık…