"İçtinabımızın çok sebeblerinden bir sebebi de; Risale-i Nur'un dört esasından birisi olan 'şefka etmek', zulüm ve zarar etmemektir. Çünki, وَلاَ تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ اُخْرٰى (En'am, 6/164; Îsra,17/15; Fâtir, 35/18; Zûmer, 39/7) Yani 'Birisinin hatasıyla, başkası veya akrabası hatakâr olmaz; cezaya müstehak olmaz.' olan düstur-u irade-i İlahiyeye karşı, bu zamanda...(İbrahim, 14/34) sırrıyla şedid bir zulüm ile mukabele eder. Tarafgirlik hissiyle, bir caninin hatasıyla, değil yalnız akrabasına, belki taraftarlarına dahi adavet eder. Elinden gelse zulmeder. Elinde hüküm varsa, bir adamın hatasıyla bir köye bomba atar. Hâlbuki bir masumun hakkı, yüz cani için feda edilemez; onların yüzünden ona zulmedilmez. Şimdiki vaziyet, yüz masumu birkaç cani için zararlara sokar. Meselâ: Hatalı bir adama müteallik, bîçare ihtiyar vâlide ve pederi ve masum çoluk-çocukları ezmek, perişan etmek, tarafgirane adavet etmek, şefkatin esadına zıddır."(1)
Üstaz Bediüzzaman'ın şu zamanımıza bakan şu müthiş reçetesi aynı zamanda insanlığın da reçetesidir.
Şu reçete hakiki imanın reçetesi ve islamiyetin dahi göstergesidir.
Şu 'şefka etmek', zulüm ve zarar etmemek manasındaki reçete aynı zamanda dewletlerin istikamet ve devamiyet reçetesidir.
Şu, yani birisinin hatasıyla, başkası veya akrabası hatakâr olmaz; cezaya müstehak olmaz reçetesi aynı zamanda milletler arası huzurun we mutluluğun reçetesidir.
Şu, tarafgirlik hissiyle, bir caninin hatasıyla, değil yalnız akrabasına, belki taraftarlarına dahi adavet eder, teçetesi aynı zamanda akrabalar arası ilişkilerde sıla-i rahimi tetikler ve bir caninin hatasıyla diğer masumlara adavet ve düşmanlık tavrının kesilmesine sebebiyet verir.
Şu reçete, "Elinden gelse zulmeder. Elinde hüküm varsa, bir adamın hatasıyla bir köye bomba atar. Hâlbuki bir masumun hakkı, yüz cani için feda edilemez; onların yüzünden ona zulmedilmez." ülke yönetenlerin ilacı hükmündedir. Ülkesini seven, terakkiyetini isteyen ve istikbal ufkunun parlak olmasını arzulayan liderler için bulunmaz bir nimet hükmündedir. Çünkü hatalı gördüğü birkaç adam yüzünden bir köye bomba atmaz, hatta yüz cani dahi varsa bir masumu orada feda etmez onun hukukunu ve haklarını ve menfaatlerini korumak için her türlü tedbirleri alır ve bir millet veya dewlet nasıl yönetilir lisanı haliyle göstermiş ve eğitmiş olur. İşte o zaman o ülke topraklarında yaşayanlar huzurlu we baxdiyar olurlar.
Yani, 'şimdiki vaziyet, yüz masumu birkaç cani için zararlara sokar. Meselâ: Hatalı bir adama müteallik, bîçare ihtiyar vâlide ve pederi ve masum çoluk-çocukları ezmek, perişan etmek, tarafgirane adavet etmek, şefkatin esadına zıddır.'
(1) Emirdağ Lahikası, Bediüzzaman Said-i Kurdi(Nursi)