Yeni dünya düzeni ve alışkanlıklarımızın ötesinde yeni bir hayal âlemi. Belki rüya belki hayal ama iliklerimize kadar bize dayatılan gerçeğin dışında bir dünya düşünün. Hayatımızın her alanında var olan ve aklımıza hükmeden bu gerçeğin içinde var olmamızı zorunlu kılan akıl üstü çalışmalar. Size bu kadar imkân sağladık, bu kadar kolaylık sağladık. Şimdi siz de bizim yaratmaya çalıştığımız bu yeni dünya da üstünüze düşeni yapın. Bir sabah uyandık yeni güncelleme ile Facebook, İnstagram ve Whatsapp karşımıza Meta olarak çıktı. Aslında farkında olmadan yavaş yavaş bu yeni dünyaya adımımızı atmış olduk.
Metaverse, bu terim son aylarda sıkça duyulmaya başlandı. Fiziksel bir çaba harcamadan tamamen sanal dünyada, cihazlar sayesinde oluşturulan algısal evrene denilen metaverse teknoloji devlerinin yeni gözdesi oldu. Yıllarca insanları zaruri ihtiyaçlarının dışında bir çok yeni nesneyi almaya mecbur kılan büyük teknoloji şirketleri bu konuda da ellerini ovuşturuyorlar. Tüm büyük teknoloji şirketleri bu yeni dünya için en iyi şekilde hazırlanıyorlar. Metaverse için üretilecek ürünlerin 10 ile 15 yıl içinde hayata geçirilmesi bekleniyor, ancak henüz yolun başındaki adımlar dahi kullanıcı adaylarını heyecanlandırıyor.
Başını sosyal medya devi Facebook’un CEO'su Mark Zuckerberg’in çektiği bu çalışma nedir? Kısaca sizlere bununla ilgi biraz bilgi vermeye çalışacağım.
“Meta-evren”in kısaltması olan metaverse, gerçek ve sanalın bir bilim kurgu vizyonunda birleştiği ve insanların farklı cihazlar arasında hareket etmesine ve sanal bir ortamda iletişim kurmasına izin verdiği dijital bir dünya. Pratik anlamda, artırılmış ve sanal gerçeklik ürün ve hizmetlerini ifade ediyor.
Terim; insan topluluğunun avatarlar biçiminde etkileşime girebileceği, fiziksel gerçekliğe paralel bir siber uzayı belirtiyor. Konsept, yazar Neal Stephenson tarafından 1992 bilim kurgu romanı “Snow Crash”de ortaya atılmış. Paylaşılan çevrimiçi alan da fiziksel, artırılmış ve sanal gerçekliğin birleştirilmesini ifade eder. Teknoloji blog'u Verge ise, metaverse'in kısmen gelecek için bir rüya ve kısmen de halihazırda devam etmekte olan değişiklikleri kapsülleşmenin bir yolu olduğunu söylüyor.
Bazı video oyunu toplulukları, Roblox (çocuklar ve gençler tarafından yaratılan sayısız oyunu içeren bir platform) veya Fortnite gibi, meta-evrenlerin tohumlarını zaten yarattılar. Hatta nisan ayında Fortnite'ta avatar olarak karşımıza çıkan rapçi Travis Scott'ın verdiği beş sanal konseri 12 milyondan fazla oyuncu takip etti. Facebook Reality Labs'ı yöneten Andrew Bosworth, “Bu ürünlerin çoğu ancak önümüzdeki 10 ila 15 yıl içinde tamamen hayata geçirilecek” diyor. Ve Snow Crash tarzı bir çevrimiçi dünyayı çalışır duruma getirmek için üstesinden gelinmesi gereken birçok teknik engel olduğunu belirtiyor. Bu teknik engellerin de zamanla aşılacağını da hepimiz gayet farkındayız.
Artık Meta çatısı altına giren Facebook, İnstagram ve Whatsapp Metaverse'nin geleceğini araştırırken, aynı zamanda onu alternatif bir dünya haline getirmek için daha fazla araç ve ekipman geliştirmeye çalışıyor. Son olarak giyildiğinde kullanıcıların bu alternatif dünyadaki şeylere dokunmasını sağlayacak dokunsal bir eldiven üzerinde çalıştığını duyurdu.
Meta, “Sanal dünyada gerçek dünyadaki kadar hünerli olamayız” itirafında bulunsa da bu eldivenlerle bu durumu değiştirmeye çalışıyor. Bilgisayarın kullanıcının el hareketlerini anlamasına ve yansıtmasına yardımcı olurken, eldivenler ayrıca basınç, doku ve titreşim gibi şeyler için bir dizi karmaşık, nüanslı duyumlar üreterek kullanıcıya deneyim sağlamayı hedefliyor.
Meta, kullanıcıların eldivenle yaşayacakları deneyimi şu şekilde özetliyor: “Ultra gerçekçi 3D avatarla sanal bir 3D bulmaca üzerinde çalıştığınızı hayal edin. Masadan sanal bir yapboz parçası aldığınızda, parmaklarınızın hareketini otomatik olarak durdurur ve elinizde olduğunu hissedersiniz. Parçayı daha yakından incelemek için tutarken kenarlarının keskinliğini ve yüzeyinin pürüzsüzlüğünü hissediyorsunuz, ardından yerine oturttuğunuzda tatmin edici bir çıtırtı geliyor.
Ancak fiziksel bir nesnenin yokluğuna rağmen kendi algısal yeteneklerimizle fiziksel duyum oluşturmamız mümkün. UX araştırma bilim müdürü Sophie Kim beynimizin bu konuda oldukça iyi olduğunu belirtiyor: “Doğal olarak, sadece biraz dokunsal sinyal, birkaç görsel uyarıcı ve bir işitsel sinyal dokunuşu birleştirmek, beyni elimizde gerçekten bir nesne olduğuna ikna etmek için yeterli olabilir.”
Metaverse için geliştirilen eldivenleri Mark Zuckerberg de kendi İnstagram profilinde paylaşarak şu satırlara yer verdi: “Meta'nın Reality Labs ekibi, Metaverse'de gerçekçi bir dokunma hissi yaratmak için dokunsal eldivenler üzerinde çalışıyor. Bir gün sanal nesnelere dokunduğunuzda doku ve baskı hissedebileceksiniz.”
Daha önceden de değindiğim gibi biz farkında olmadan bu yeni dünyanın içerisine girmiş bulunmaktayız. Şirketler metaverse dünyasını ofis yaşamına getirmeye hazırlanıyor. Corona virüsü salgınıyla beraber uzaktan çalışma modeli yaygın olarak tercih edilirken, video konferans uygulamaları da sıklıkla kullanılır oldu. Corona virüs salgını süresince bizler birçok işimizi uzaktan halletmeye çalıştık. Önemli toplantıları yüz yüze gelmeden sanal ortamdan gerçekleştirdik ve aynı şekilde başta eğitim olmak üzere birçok öğretici çalışmamızı da bu sanal ortamda gerçekleştirdik. Kendi dünyamızın en küçük alanı olan evimizin dışına çıkmadan birçok insani ihtiyacımızı bu sanal ortam eliyle giderdik. Bu durum insanı yeni bir yaşama mecburen alışmak zorunda bıraktı.
Bu Corona Virüs birileri tarafından bilerek mi bize sunuldu? Başından bu yana birçok kişinin sorduğu bu sorunun cevabı acaba Metaverse de mi gizli? Bu yeni dünyaya karşı bir önlem alınmalı mı? Yoksa hayatın akışına alabilirlere mi eklenilmeli? Bu soruların cevaplarını tamamen sizlere ve işin asıl muhataplarına bırakıyorum. Her gerçek gibi gün gelecek bizde bu gerçekliği kabul etmek zorunda kalacağız. Bizler şimdiki nesil olarak gelecek nesli ne kadar bu olaydan uzak tutmaya çalışsak ta önünü kesemeyeceğiz. Günümüzde bir yaşında ki çocuğa susması için eline telefon veriliyorsa ve çocuk gerçek hayatın büyük çoğunluğu telefondan öğreniyorsa varın gerisini siz düşünün. Ercüment ZÜNGÜR (Mahir Kolyiğit İlkokulu)