Meclise ve Hükümete Diyeceklerim Var

Abone Ol

1 Kasım seçimleriyle halkın desteğini arkasına alan Sayın Davutoğlu Kabine onayını 

Cumhurbaşkanımızdan aldı, hayırlı olsun şimdiden, umarın Meclisten de güvenoyu alır. 

317 vekili olan AK Parti artık mecliste biraz rahat çalışacak, ama Hükümetin programı önemli.

Hükümetin programından beklentimiz var,

*Milli eğitim,

*Sosyal yardımlaşma ve dayanışma fonu,

*Stratejik araştırmalar(Ar-Ge),

*Milli Birlik ve Kardeşlik süreci,

*Gençlik akademileri,

Bu beş madde altında beklentilerimi paylaşmak istiyor, bu konuda Meclisin hassasiyetini 

diliyorum.

Milli Eğitim; Okul müdürlüğünden başlamak üzere sınavı kazanan öğretmenlerin yönetim 

akademisine 3 veya 6 ay alınması ve ataması yapıldıktan sonra, swot analizi ve uygulaması açısından 

eylem planı ortaya koyulmalı ve 2 yıl ara ile takip edilmeli, başardığı ölçüde devamına onay 

verilmelidir. Okul müdürü üstü, yönetim ise okula endeksli çalışmalarını düzenleyip okula yardımcı 

olmalı, her okula uğradığında muhakkak okula bir katkıda bulunmalı yönetimin işini kolaylaştırmalıdır. 

Koltukta oturarak imza atarak mesaiyi sürdürme uygulamasından vazgeçilmelidir.

Ayrıca öğretmen yetiştirme tarzı geliştirmeli, hükümet programında olduğu gibi “öğretmen 

Akademisi” ile hizmet içi eğitim tarzında öğretmenin kendini yenileme fırsatı olmalıdr. Örgün eğitimin 

ders saati azaltılmalı sosyal ağırlıklı ödevlendirme ile hayatın tarzı öğrenciye kazandırmalıdır.

*Sosyal yardımlaşma ve dayanışma fonu; Bu aşamada insanımızın aç ve açıkta kalmasına 

meydan verilmemelidir. Sosyal fonları ikiye katlayarak garip – guraba ya yardımda bulunulmalıdır. Aç 

ve açıkta kalan insanımıza az daha sabır diyemeyiz. Üstelik bu durumda olan vatandaşlarımız olduğu 

takdirde fiyakanız yerinde olsa ne yazar? Orta düzeyin altında gelir sahibi olan vatandaşlarımızın oranı 

göz önünde bulundurulunca bu fona ayrılan payın çok çok az olduğuna inanıyorum.  Sosyal devlete 

yakışır yeterlilikte değildir.

*Stratejik araştırmalar(Ar-Ge); Günümüzün en önemli, olmazsa olmazlarından biri , 

toplumdan haberdar olmak ve var olan sorunları da çözmek için beyin gücüyle çalışmaktır, bunu amir 

memur ilişkisi içinde bürokratik usullerle yapmak çok zor dolayısıyla bu çalışmalar ancak Ar-Ge adını 

alan Araştırma geliştirme merkezleri ile  yapılabilir. Stratejik araştırma merkezleri (SAM)’lar yarı özerk 

ve gönüllü uzmanlar tarafından çalışmalarını yürüttükleri için verimli oluşumlardır. 

Daha çok dış ilişkiler düzeyinde çalıştığını yakından bildiğim Türkiye Avrasya Starejik 

Araştırma Merkezi(TASAM)’ın çalışmaları, Dış işleri bakanlığını beslediği gibi, Cumhurbaşkanlığına da 

hükümetimize de  veri hazırlıyor. “ Bu tür SAM’ların arttırılamasın da fayda mülahaza ediyorum desen 

de farzı kifaye kadar elzem olduğuna inanıyorum”

*Milli Birlik ve Kardeşlik süreci; Cumhuriyet döneminde hızını arttırarak gelişen , genelde 

vatandaş üzerinde özelde Kürt vatandaşlarımıza inanılmaz acılar çektiren diktatörleşmiş sistemin 

zulmü AK Parti döneminde tamamen kaldırılmaya çalışıldı, bir yandan devletin ezberi bozuldu diğer 

yandan birilerinin siyasi malzemesi elden gidiyor diye defalarca önüne takoz bırakıldı, neticede bazı 

şehirlerimize hendekler kazımaya kadar geldi bu hal dağdan inişin fiili durumudur; ama silahlı adamlar 

sivil insanlar gibi kimseler değil ki ”esselamu aleyküm ben geldim”  desin paldır küldür geldiler. Kürt 

sorununu yapılan sivil anayasa ile ortadan kaldırmak, acil ihtiyaçlardan birisidir. Bu sorun devam etiği 

müddetçe soyut siyasetle gündemler oluşturuluyor, asıl meselelerimiz gölgede kalıyor. 

*Gençlik akademileri; Lise ve üniversite mezunu gençlerimizi kız erkek ayrı ayrı eğitim 

düzeylerine göre kategorize ederek onları aydınlatıcı, bilgilendirici çalışmalar yapmalıyız. Dünyanın 

gerçekleriyle yüzleştirdikten sonra niteliğine göre meslek edindirilmeli . Sabah kalkan her gencimizin 

gideceği adresi belli olmalıdır. Birilerinin dediği gibi “gençliğini yaşa” kavramını çöpe atmalıyız. Biz 

insan olarak yeryüzünde onurlu bir şekilde yaşayıp, arkamızda olumlu izler bırakmakla yükümlüyüz.

Bu akademilerde özet tarzında; gerçek tarihimizi, son yüzyıllarda dünyanın gelişimi, ülkemizin 

üzerinde oynayan entrikaları, uluslararası kuruluşları(BM, NATO, İİT, Şengey Beşlisi, G-20 …vb.), İnsan 

hakları, Sivil toplumun önemi, Anne-baba eğitimi, aile kavramı vs. insanlığın öz değerleriyle  adam gibi 

adam yetiştirmeli ,Hürrem Sultan gibi anaları topluma kazandırmalıyız.

Aynı zamanda şunu da hatırlatmak istiyorum, Kabinede yer alan bazı Bakanlarımız daha 

Meclisin yolunu bilmezken Diyarbakır’a bir Bakan dahi düşmedi, bunu da hatırlatmadan 

geçemiyorum. Belki de burada eski bakanlarımızın performansı da etkili olmuştur. Umarım çiçeği 

burnunda yeni bakanlarımız AK Partinin AK Şemsiyesine olumsuz bir iz bırakmazlar.

“Başkanı size yedirmeyiz” dedik şimdiye kadar Cumhurbaşkanımızın arkasında sözümüze 

sahip çıktık, şimdi de şunu söylüyoruz “Başbakanımızı kimseye yedirmeyiz.”  “Her yiğidin bir yoğurt 

yiyişi var” diye bir atasözümüz var.  

Müsaade edin de bu Anadolu efesi, Mevlana torunu görevini icra etsin.

Vatandaşın sözüne kulak ver gerisini düşünme