Maksat yeşillik olsun!

Abone Ol

Son yıllarda uluslararası kamuoyunu en çok meşgul eden maddelerin başında yeşil alanlar yer alıyor.

Yeşil alan dediğimiz kavram ise kent içerisindeki yapılaşmış alanlarda yer alan açık alan düzenlemelerinden kent çevresinde yer alan doğal alanlara kadar yeşil olan tüm bölgeleri kapsıyor.

Kent içerisindeki ve çevresindeki yeşil alanlar diyoruz ama Van üzerinden bir tasvirde bulunduğunuzda bunun aklınızda canlanması pek de mümkün olmuyor çünkü yeşillik anlamında pek de iç açıcı değil durumumuz; hatta hiç değil…

Türkiye’nin her yerinde ilkokul sıralarına oturulan ilk günlerden başlanarak tüm çocuklara fiziki haritalarla ders anlatılırken ‘Batıdan Doğuya gidildikçe yükseltiler artar ve yeşillik nerdeyse sıfıra iner.’ Bilgisini öğrettiler.

Gerçekliği tartışılmayacak derecede gözler önünde olan ve küçük yaşlardan itibaren yaşadığımız bölgenin, burada yaşamayan insanların algısında bu şekilde yer edinmesine sebep olan acı bir bilgi.

Kentte bu konuda söz hakkı sahibi olan kişiler, kurumlar kalkıp da dedelerimizin büyüklerimizin ‘Oğlum Allah-u Teala öyle yaratmış’ şuuru ile hareket ederse uzun seneler boyunca bu şekilde öğretilmeye devam edilecek bir bilgi.

Size şimdi Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın bizzat kendi yönetmeliğinde yer alan bilgiyi ivedilikle sunmak istiyorum.

Bakanlığın yönetmeliğinde bir şehirde kişi başına düşmesi gereken yeşil alan miktarının en az 15 metrekare olması gerektiği belirtilirken Dünya Sağlık örgütü de bu alanın miktarının en az 9 metrekare olması gerektiği görüşlerinde…

Akıllarda oluşan soru işaretlerini görür gibiyim ve gelelim asıl meseleye; peki Van bu anlamda hangi noktada? Merak etmeyin zirvede olduğumuz noktalarda varmış diyeceksiniz…

Türkiye’nin 81 ili arasında Van Orman Alanı en ‘yetersiz’ kent sıralamasında zirvede yer almasa da 3. Sırada yer alıyor…

Türkiye’nin en çok okunan, izlenen medya kuruluşlarından biri olan NTV’nin haberinde 81 ilin yaşam kalitesine ilişkin bir haber yayınlandı size Van’dan bahsedilen o ibretlik kısmı birebir aktarmak istiyorum:

‘Boşuna ağaç aramayın. Orman alanı en yetersiz dördüncü kent. Hava kalitesi de doğal olarak kötü, bu açıdan en kötü üçüncü il. Ama suç oranı düşük, dördüncü. Yine de genel sıralamada bu yıl sekiz basamak geriledi. Çünkü ana parametrelerden kent hayatında Türkiye sonuncusu, eğitim ve ekonomide sondan üçüncü, sanatta 76’ncı.’

Şöyle bir geriye yaslanıp hep birlikte düşünelim. Kalkıp insanları Van’a getirmeyi düşünüyorsunuz, sizce bu haberi okumuş olan kaç kişiyi Van’a getirebilirsiniz?

Buraya kadar olan kısımda genel anlamda oluşan ve kamuoyuna yansıyan içler acısı tabloyu görün istedim.

Ağaçlandırma çalışmaları ve yeşil alanların çoğaltılmasına ilişkin çalışmalar Orman İşletme Müdürlüğü tarafından öncelikle var olan yeşil alanların korunması ardından ağaçlandırmaya uygun bölgelerin ağaçlandırılmasıyla gerçekleşir.

Van Orman İşletme Müdürlüğü’nün 1988 yılında kurulduğunu hesaba katacak olursak geçen 31 senelik süre içerisinde Van’a kazandırılan yeşil alanların miktarını rahatlıkla:

GÖREMİYORSUNUZ.

Tabi burada topu sadece belli birine atıp hedef göstermek değil gayem fakat gördüğümü söylemek de boynumun borcu diye düşünüyorum.

Dün Şehrivan Gazetesi olarak gazetemizin manşetinde yer verdiğimiz Van Kent Ormanı da Van’da yapılan çalışmaların en büyük örneklerinden biri olsa gerek…

Tabi bu kent ormanı 2012 senesinde Bekir Kaya döneminde barış anneleri ile birlikte dikilen ilk fidanlar ile çalışmalarına başlanan ve Büyükşehir Belediyesi’nin himayesinde olan bir kent ormanıydı.

Hala da Büyükşehir Belediyesi’nin himayesinde ama herhalde onların da haberi yok.

Alanın çevresi teller ile örüldü, fidanlar dikildi, sulama çalışmaları yapıldı fakat bunların hepsi açılışa özel yapılan çalışmalar olmak ile sınırlı kaldı…

Zaten bu konuda yapılan çalışmaların fidan dikiminin ötesine gitmemesinin sebebi de budur…

Van’da fidan dikme çalışması yapmayan hiçbir kurum yoktur diye düşünüyorum.

Hemen hemen her kurum belli dönemlerde farkındalık oluşturma başlığı altında belli bölgelerde fidan dikim çalışmaları yapmıştır.

Yapılan bu çalışmalar kayda değer çalışmalar değil demiyorum.

Fakat ‘Laf olsun torba dolsun’ diye yapılıyorsa eğer, kurumların sadece çalışma takvimlerinin boş günlerini doldurmak için yapılıyorsa ve bir fidan dikildikten sonra gübrelemesi, sulaması, bakımı yapılmaya tenezzül bile edilmiyorsa geldiğimiz mevcut noktanın sebebini anlamak pek de zor olmuyor.

Temennim odur ki yeşil alanların önemine ilişkin şuur herkesin bilincine yerleşir ve bu konuda kendini söz sahibi olarak gören her kurum daha sağlam politikalarla, daha elle tutulur çalışmalarla geleceğe kıymetli yatırımlar yapar.

‘Maksat yeşillik olsun’

Yapılan çalışmalar da bu sözde geçtiği gibi mecaz anlamından ziyade gerçekten yeşilliğin olması maksadı ile yapılırsa eğer belki gelecek kuşaklar ilkokul sıralarında ‘batıdan doğuya artan yeşil alanlar’ görür haritalarda…