Bir gün adil sıfatıyla tarihe geçmiş meşhur hükümdar Nûşîrevan, veziri Yûnân'a: "Bana, geçmişte yaşamış hükümdarların yaşamlarından, onların takip ettiği yollardan bahsetmeni istiyorum" der. Bunun üzerine Yûnân: "Onları, üç güzel sıfatlarıyla mı, iki güzel sıfatlarıyla mı, yoksa bir güzel sıfatlarıyla mı övmemi istersiniz? diye sordu. Nûşîrevan: "Onları üç güzel sıfatlarıyla öv" dedi.
Yûnân:
● Onların uğraştıkları hiçbir meşguliyet ve işte yalan görmedim.
● Onların bilmedikleri bir şeyle uğraştıklarını görmedim.
● Onların herhangi bir halde iken kızgın olduklarını da görmedim, dedi.
Nûşîrevan: "Onları iki sıfatlarıyla öv" dedi.
Yûnân: Onlar devamlı hayırlı işlerde koşarlar; kötü işlerden sakınırlardı, dedi.
Nûşîrevan: "Onları bir güzel sıfatlarıyla öv" deyince, Yûnân: Onların kendi nefislerini kontrol ve terbiye için gösterdikleri hâkimiyet ve cesaretleri, başkalarına karşı gösterdiklerinden daha fazlaydı, dedi.
Yukarıda sayılan üç güzel sıfatın ilki yalandan uzak olmaktır ki, bu yeterince açık bir ifadedir.
İkinci husus ise yöneticiler tarafından hep ihmal edilir. Toplumumuzda yöneticinin her şeyi “doğru” bildiği gibi bir yanlış algı vardır. Daha kötüsü, yöneticinin de kendini o şekilde görmesidir. Oysa herkes sadece kendi uzmanlık alanında söz sahibi olabilir.
Üçüncü güzel sıfat da kızgın olmaktan uzak olmaktır. İdareci güçlü olan taraftır. Bu nedenle sinirlerine hâkim olmalı, öfkesini terbiye etmelidir. Çünkü yönetilen ile eşit şartlarda değildir. Yönetilen idareciye karşılık verirse, çoğu zaman zararlı çıkacağını bilir. Oysa bu durum hiç adil değildir. Adil olmayan iş de maazallah Allah’ın gücüne gider.
Yukarıda vezirin saydığı diğer iki güzel sıfat: Hayırlı iş, insanların doğruluğunda ittifak ettiği ve faydalı olan; kötü iş ise insanların kötü olduğuna ittifak ettiği ve zararlı işlerdir. Sevgili peygamberimizin şu hadisi konumuza ışık tutar:
İyiliğin ne olduğunu soran sahabeye, “Kalbine danış. İyilik, nefsin uygun gördüğü ve yapılmasını kalbin onayladığı şeydir. Günah ise içini tırmalayan ve başkaları sana yap diye nice nice fetvâlar verse bile içinde şüphe ve tereddüt uyandıran şeydir” buyurdu.
Vezirin son olarak saydığı bir güzel sıfata gelince: Onların nefislerini, egolarını kontrol ve terbiye etme çabaları üstün bir çabadır. Bilirler ki nefis başıboş bırakılırsa kontrolden çıkar ve her türlü kötülüğe açık olur.
İdarecinin, halkın dilinde dolaşan kusurlarını ve asıl hâlini öğrenmesi için, itimat ettiği kimseleri görevlendirip halkın içine göndermesi ve hakkında ne düşündüklerini sordurması gerekir ki farkında olmadığı hataları bir an önce düzeltme fırsatı bulsun.