KÜRTLERİN TARİH SAHNESİNDEKİ YERİ VE KONUMU!

Abone Ol

Özlü Söz: Yola birlikte çıktığın dostlarını yolda bulduklarınla değişirsen, hem dostlarını hem de yolunu kaybedersin.

Necip Fazıl KISAKÜREK

Kürtler yaşamış oldukları coğrafyada başka yerlerden buralara göç etmiş bir millet değildir. Tarih boyunca yaşadıkları topraklarda kalmış ve buralarda kurmuş oldukları devletler ile tarihteki yerlerini almış bir millettir. Konumuz Kürtlerin kökenlerin araştırmak değil bunu konunun uzmanlarına bırakmamız gerekiyor. Bizi ilgilendiren Kürtlerin hangi değerlerden etkilendikleri ve bugünkü konumlarıdır.

Yahudiler her dönemde bulundukları yerlerde fesat ve bozgunculuğa kalkışmaları neticesinde istenmeyen ve o topraklardan sürgün edilmeleri ile sonuçlanan handikapları Kürtlerin eli ile neticelenmiştir. Yahudiler kendilerine Allah tarafından gönderilen birçok Peygamberini şehit etmiş ve Allaha karşı isyan bayraklarını hiç indirmemişlerdir.

Tarih boyuca yapmış oldukları ifsat, bozgunculuk ve katillikleri dönemin Babil kralı Nabukadnazar tarafından yurtlarından çıkarılmış ve sürgüne gönderilmişlerdir. Tarihçiler Babil krallığının bir Kürt devleti ve Nabukatnazarın da Kürt olduğunu söylerler. Eğer bu tarihi bilgi gerçek ise Yahudilerin fesatlık ve bozgunculuklarına son verip onları sürgün edenler Kürtlerdir.

Kuran bu olayı bize İsra Suresi 4 ve 5. Ayetlerinde şöyle beyan eder; “ Biz kitapta, Tevrat’ta İsrailoğulları’na: *Sizler, Tevrat’ın hükümlerine riayet etmeyerek yeryüzünde iki defa fesat çıkaracaksınız. Ve azgınlık derecesinde küstah, zalim, zorba, diktatör olacaksınız* diye kesin hükümler halinde bildirmiştik”

“Bunlardan ilk fesatçılığın zamanı gelince, üzerinize güçlü kuvvetli kullarımızı gönderdik. Bunlar evlerin aralarında dolaşarak siz aradılar, araştırdılar. İlk uyarı, vakit gelince böylece yerine getirilmiş oldu.”

Eğer tarih bize yalan söylemiyorsa Yahudileri fesat ve bozgunculuklarından dolayı onları bulundukları yerden sürgün edenler Kürtlerdir..

Allah yeryüzün İslam ile şereflendirdikten sonra Hz. Peygamber kendi kavmine ve etraftaki Araplara tebliğde bulundu. Bu tebliğ O’nun vefatından sonrada devam etti. Araplardan kısmi olarak Müslüman olanlar vardı ve o dönemin milletlerinden ilk Müslüman olan millet Kürtlerdi. Hiçbir millet Kürtlerden evvel Müslüman olmadı. Hz. Peygamberin sahabelerinden Caban-ı El Kurdi Kürttür.

Kürtlerin İslamlaşma süreci, Hz. peygamber döneminde bireysel olarak Müslüman olan Kürtlerle başlar. Caban El Kürdinin yanı sıra oğlu Meymun El Kürdi ve Zozan isminde bir bayan sahabeden de söz edilmektedir.

Caban El Kürdi isimli sahabe, Hz. peygamber zamanında Müslüman olan ilk Kürtlerdendir. Ne hikmetse İslami kaynaklarda Caban El Kürdi, Caban El Surdi olarak değiştirilmiştir. Bunun nedenleri sorulduğunda alınan klasik cevaplar hazır ve tekdüzedir; ya bir yazım hatası, ya da basım hatası diye geçiştirilmiştir. Maalesef günümüzde birçok dini yayınevi ve matbaalar İslam'ı ve İslami değerleri kendi politik çıkarlarına kurban etmekten çekinmemişlerdir. Türkler, Araplar ve Farslar, İslam'ı kabul ederken kendi İslam öncesi din ve geleneklerinin bir bölümünü de İslamlaştırmışlardır. Mısırlı yazar Dr. Fehmi Şinavi, “İslam Ümmetinin Yetimleri Kürtler” isimli kitabında şöyle der: “Araplar, Farslar ve Türkler, İslam'ı kendi devlet siyasetlerine sürekli kurban etmişlerdir ama Kürtlerin, İslam'ı kurban edecekleri bir devletleri olmadığından dolayı Kürtlerdeki İslam algılayışı diğerlerinkinden daha durudur.”

Hz. Peygamber'in şu meşhur hadisini rivayet eden sahabe Caban El Kürdi'dir. “Sizlere iki ağır ve paha biçilmez emanet bırakıyorum: Kitabullah ve Siretimdir. Bu ikisi asla birbirinden ayrılmaz ve Havzada birlikte bana gelirler'' hadisini, Caban el Kürdi'den sonra yaşayan Tirmizi, Cabir b. Abdullah'tan nakletmiştir.

Caban el Kürdi Bazen bölgesine atanan ilk validir. Aynı zamanda İslam tarihinde ilk olarak atanan valilerdendir.

Kürtler Müslüman olduktan sonra Allah’ın bu muazzez dini için her şeylerin feda etmekten kaçınmadılar. Hiçbir dönemde saltanat ve miri topraklara üzerinde kendi ulusları için ayrı bir devlet kurma isteminde bulunmadılar. Tam aksine her dönemde Allah’ın dini yücelsin ve onun yücelmesi için ne fedakarlık gerekiyorsa yapmaktan geri durmayan bu güzide milleti hep ötelediler.

Dr. Fehmi Şinavi İslam Ümmetinin Yetimleri Kürtler adlı eserinde tarih boyunca Kürtler diğer Müslüman milletlerden hep yetim muamelesi gördü ve bu hilafetin kaldırılması ile birlikte varlıklarının inkarı, asimilasyon, hak mahrumiyeti, sürgün ve katliama uğramaları hep İslam’a olan samimi bağlılıklarındandı.

Özellikle Sabataist Yahudi kökenlilerin eli ile kurulan Türkiye Cumhuriyetinin ilanından sonra Kürtler tarih boyunca hiç görmedikleri bir inkar ve yok sayılma zulmü ile karşı karşıya bırakıldılar. Kürtlerin tek suçu iman edip özümledikleri İslam’ın batılılaşma karşısında müdafaasıydı.

Osmanlının son dönemlerini idare eden İttihat ve Terakki örgütünün Avrupa hayranlığı ile batılılaşma emeline karşılık Kürtlerin İslam dinini bırakmama ve onlarla birlikte hareket etmeme emelleriydi.

Kürtlerin batılılaşmaya karşı duruşu ve İslam’dan vazgeçmeme arzusu bugün dek onlara çok acıların çektirilmesine mal oldu. Kürtlerin yakasını bırakmayan Sabataistler onların İslam’a olan bağlılıklarını bitirmek ve gelecekte Türklerin milliyetçiliğine karşılık Kürtlerin nesillerini sosyalistleştirmesi oynanacak olan büyük oyunun ilk perdesiydi.

Özellikle Kürtlerin sosyalist olmasının zeminini hazırlayan Sabatasit Yahudilerin Türklük adına hareket etmeleri ve Türkiye Cumhuriyetini kurmaları o dönemde yeni kurulan SSCB ve Şahın İranı ile işbirliği neticesinde Ağrıdaki Kürt isyanını bastırmışlardı.

Sovyet Rusya, Ağrı Kürt isyanında yeni Türkiye Cumhuriyetin destek vermiş ve İslam’a bağlı Kürtlerin isyanın bastırmasında rolünü oynamıştı. Ne yazık ki SSCB’nin sosyalist fikriyatını yıllarca Kürt gençlerine empoze edenler Sovyetlerin bu Kürt isyanına karşı oluşunu hiç dile getirmemişlerdir. Oysa yıllarca Sovyetler Kürt gençleri tarafından hararetle desteklenmiş ve onlara toz kondurulmamıştır.

Söz konusu İslam olunca emperyalizmin karası da kızılı da birlik olabiliyor. Kürtlerin Müslüman olduktan sonra İslam’dan gıdalanmaları onları ilimde, sosyal adalette, mimari ve yerleşik hayat tarzında birçok kazanımları elde etmelerini zemin hazırlamıştır.

Emperyalizmin coğrafyamızda müdahil olduğu bir dönemde özellikle Kürtler açısından olay bir yıkıma ve cepheleşmeye götürülmesi Siyonist öğretinin geleceği doğrultusunda perde arkasında alınan kararların neticesidir.

Müslümanları İslami kimliklerinden ziyade mezhebi görüşleri ile birbirine düşüren dış güçler Kürtleri ise milliyetçi muhafazakâr ve sosyalist düşünsel grupları ile birbirine vurdurmaktadır.

Bütün Müslümanların tek kurtuluşu Allahın murat ettiği ve Kuranda olan İslam’a bağlı olduğunu anladığımız an sistemlerin önümüze koyduğu emperyalizm ile işbirliği içinde olduğu bilinen İŞBİRLİKÇİ İSLAM(!) ila asla gerçekleşmeyeceği gerçeğini bilmemiz gerekiyor.

Bu coğrafyanın en duru ve samimi Müslümanları olan Kürtler üzerine oynanan oyunlar bütün Kürtler tarafından anlaşıldığı gün ve gerçek İslam’ın saf ve temiz ilkeleri ile hareket edildiği gün her şey değişecektir.

Selam ve dua Allah’a gerçek manada tabi olanlara…