Toprak memnuniyetinin haklı gururu ile dönmüştü Belkıs ın bahçelerine.
Sema ; Hüdhüd kuşlarıyla raks edercesine , en masmavi renkleri ile kutsal toprakları örtmekten mağrur ve mesrur idi.
Ağaçlar zikir ile gölgeledikleri zatlara hayran .... Rüzgar; şükür edercesine, hû çekercesine tavaf ediyordu kutsal beldeleri.
Kimi zaman usulca değiyordu altın kubbe altında hüküm süren Selahattin Eyyübi’nin heybetli yüzüne .
Kokusunu alıyor uzak beldelere taşıyordu Abdulkadir Geylani’nin
Zikrine nefer oluyordu Tirmizinin
Uzatıyordu ellerini imanını direnişi kılan Libya aslanı Ömer Hatap’ın cesur yüreğine
Taçlandırıyordu Kafkas Kartalı Şamil Basayev’in cihat aşkının zirvesini .
Ve Kudüs; gözyaşı dinmeyen Şehir !!!
Hükümdar , alim , nefer , micahit adı farklı , davası İslam olan gönül erleri can vermişlerdi kutsal emanetlerin şerefine.
Dillerde artık dua ile o nida neredesiniz ? İslam ümmeti
Kalmadı mı ruhunda ecdadının asırlık kaanlığı....
At üzerindeki batı sevdasını.
Yak üzerindeki korkak dünya libasını.
Ali’nin Zülfikarı bölerken küffarı
Rahata tamah böldü bizdeki İslam ittihadını.
Mezalimin çizmesi değdi zahitlerin toprağına.
Uzandı pençesi Müslümanların kanına.
Âma kaldı rüzgar , esiyor sırtında şehitlerin ruhları ile Filistine , Afganistana , Arakana , Irağa, Suriyeye .
Uyan Ey Müslüman ! Gözlerin heva heves uykusunda. Kimbilir kaçıncı dünya aldatmacası rüyasında .
Uyan Ey Müslüman gelgeç dünya çıkarmayacak seni ruhül âlaya...
Duy iniltisi arşı sallayan mazlum coğrafyaları.
Ahını hisset,gör dindaşlarının ızdırabını.
Hatırla damarlarında dolaşan Ubeyde Bin Cerrahların asil kanını.