Eğri oturup doğru konuşmak lazım.
Bu kentin en büyük ve başat sektörleri nedir diye sorsak:
İlkokul çocuğu bile şöyle sıralayacak:
-Tarım-Hayvancılık
-Turizm
Üçüncüsü?
Tartışılır.
O kadar güçlü bir sektör var mı?
Bilemiyorum.
Hizmet sektörü hareketliliği var.
Van’da hizmet ve üretim sektörü çok hareketli.
Büyük bir yoğunluk var.
Bu yoğunluk bir üretim durağı olunursa olma halinde iş gücüne dönüşebilir.
Yani Van üretim yapan tüm kesimlerde iş gücü temin edebilir.
Çünkü genç nüfusta Türkiye’de ilk 5’teyiz.
Genç sayısı fazla.
İşsiz fazla.
İhtiyaç sahibi fazla.
Bu kadar fazlalığa rağmen istihdam düşük.
Gençlerimiz işsiz ve güçsüz.
Bu anlamda tekstil kent atağı iyi bir adımdı.
İstihdam için iyi bir kapı açtı.
Yine çağrı merkezleri tuttu.
Van’da binlerce genç çağrı merkezlerinde çalışmaya başladı.
Bu anlamda bu tür merkezler için de Van cazip.
Daha bunun gibi birçok alanda çalışacak insan var.
Binlercesi açsa yine çalışır, yine üretir.
Dönelim ilk ikiye.
Tarım ve hayvancılıkta eski günlerimizde miyiz?
Değiliz.
Hatta çok uzağındayız.
Bir kıpırdama var ama yetmiyor.
O eski günleri görür müyüz?
Bilmiyorum.
Keşke görsek, hatta ötesine gitsek.
Çünkü bir tarım yapabilsek, bir hayvancılık yapabilsek o kadar büyük eksiklikler kapatacağız ki…
Pandemi ve sonrasındaki uluslar arası savaş ve krizler bir kez daha gösterdi bize:
Üretenler kaybetmiyor.
Üretenler güç kazanıyor.
Üretenler söz sahibi oluyor.
Bir dönem tarım ve hayvanclııkta üretiyorduk.
Söz sahibiydik.
Van denilince akla tarım ve hayvancılık geliyordu.
Menşei Van olan ürünlerin kıymeti vardı.
Van’ın eline bakan bir çok il vardı.
Türkiye bir dönem nasıl kendine yeten 7 ülkeden birisi olarak görülüyordu ise Van’da 81 ilden kendine yeten iller arasında sınıflandırılıyordu.
Sonrası malumunuz.
Kente göç.
Şehire kaçış.
Tarım ve hayvancılığın yitirilmesi falan.
Haliyle gitti.
Umut yok mu?
Elbette var.
Olmalı da.
Ama tek sektör artık kurtarmıyor.
Turizm de bizim gücümüz.
Bu kentin çok büyük bir turizm potansiyeli var.
Doğası, tarihi, gastronomisi, geçmişi, geleceği…
Buna rağmen yıllardır bekliyoruz.
Hep potansiyelimizi konuşuyor, bir türlü ötesine geçemiyoruz.
Neden?
Çünkü hep bekledik?
Neyi?
Birileri gelsin bir şeyler yapsın da şu işler yoluna girsin.
İyi de kardeşim, hep beklemek ile olmuyor.
Bir dönem beklemişiz, Avrupalı turistler keşfetmiş Van’a akın etmiş.
Sonra burada huzur bozulmuş falan gitmişler.
Gelen olmamış.
10 yıl falan gibi bir süre önce yeniden bir hareketlilik başladı.
Bu kez İranlılar ve yerli turistler gördü Van’ı.
Onlar gelmeye başladı.
Öyle sürüyor.
İran için çok çaba sarfedildi Allah var.
Van için de bir dönem Van Güzel sloganı ile Amerikalara kadar bile gidildi.
Sonra kesildi.
Ondan sonra ciddi bir tanıtım işi olmadı.
Ama artık şart.
Bu kent için bir turizm programı, bir tanıtım platformu, bir master plan şart.
Öyle kendi halinde gitmiyor artık.
Bugünkü Şehrivan manşeti de aynı şeyi söylüyor.
Turizmin önemli isimleri Van’ın yeniden Avrupa’ya açılması gerektiğini söylüyor.
Sadece İran’a bağlı kalmamak gerektiğini söylüyor.
Turizm değerlerinin tanıtılması gerektiğini söylüyor.
Kısaca çalışılması gerektiğine değiniyorlar.
Çok haklılar.
Turizm bekleyince kazandıran bir sektör değil.
Ha diğer sektörler kadar büyük gideri olan bir sektör ya da alan da değil.
Bir koyup 10 kazanabileceğiniz bir alan.
Bunun farkında olup halen elinde kazanabileceği alanlar, sektörler varken Van’ın çalışması gereken.
Alimallah hiçbir vasfı olmayan şehirler, hiç umudu olmayan kentler var.
Sadece adları şehir.
Allah’a şükür öyle de değiliz.
Varlığımız fazla ama faydası az.
Şu turizm işi öyle bir şey.
Ama bu sektör öyle “Bizim çok değerimiz” var demekle kazandırmıyor.
Kazandıracak adımlar lazım.
Artık atalım.
Kimi bekliyoruz anlamadım?
Birilerinin yapmasına ihtiyaç yok.
Bu memleket bizim.
Bu memleketi tanıtmak, anlatmak da bizim işimiz.
Biz davet edeceğiz, insanlar da gelecek.
Biz sunacağız, onlar alacak.
Ve kazanacağız.
Bu kadar.