KİBİR

Abone Ol

“Bir liderin kendisini koruması gereken en önemli duygu “kibirdir.” Yalnız başına kalıp sükûnet içinde biraz düşünen her insanın, “deryada zerre” (denizde zerre nispetinde) olduğunu hissetmesi zor değildir. (Acar Baltaş)

Oysa insan dünyada, dünya ise evrenin bütünlüğü içerisinde ne kadar küçük ve ne kadar zavallı! Ünlü gökbilimci Carl Sagan bu durumu ne kadar güzel ifade etmiş:

“Evrenin sonsuzluğu karşısında dünya çok küçük bir sahne. Bütün o generaller ve imparatorlar tarafından akıtılan kan nehirlerini düşünün, kazandıkları zaferle bir toz tanesinin bir anlık efendisi oldular.”

Evet, insan tarihin akışından, dünyanın dönüşünden, evrenin azametinden, her nereden ve ne taraftan bakılırsa bakılsın, cismi itibarıyla küçük ve zavallı bir varlık.

Kibirli insan; herkese tepeden bakan, büyüklük taslayan ve muhatabını küçük gören hasta bir insandır.

Bir kişinin tedavi olabilmesi için önce hastalığını fark etmesi, fark ettikten sonra da tedavi yollarını araştırması lazım. Buradaki esas sorun, kibirli insanın kibrinin yani hastalığının farkında olmamasıdır. Hz. Mevlana’ nın ifadesiyle Kibir, kendisinden habersiz, kendini bilmeyen insanın durumudur. Tıpkı güneşten haberi olmayan buzun kendini bir şey zannetmesi gibi.

Benim tecrübe ettiğim ve kibre iyi gelen birkaç öneriyi (Alanında uzman kişilerin sahasına girip haddimi aşmadan) paylaşmak istiyorum.

Bunlardan birincisi: “Bilmiyorum” demeyi bilmektir.

Aynı zamanda değerli bir bilgin de olan ünlü İslâm hukukçusu Ahmed bin Hanbel (ra), derse başlarken öğrencilerine bir müddet “La edrî” (Bilmiyorum) sözünü tesbih çeker gibi söyletirmiş ki, ileride öğrenci bu sözü söylemek durumuyla karşılaştığında zorluk çekmesin. Dolayısıyla bizler de bu söze dillerimizi alıştırmalıyız ki, gerektiğinde söylemekte tereddüt etmeyelim.

“Bilmiyorum” sözü; içimizdeki kibir, yani büyüklük hastalığı sebebiyle bizlere ağır gelmektedir. Bilmediğini bilir görünmek birçok insanın -daha doğrusu ilim sahibi olmayanların- hasletidir (huyudur). Çünkü insan öğrendikçe ne kadar az şey bildiğinin farkına varır. Şahsen okudukça ve öğrendikçe ne kadar bilgisiz olduğumu görüyorum. Sanırım hayatımın sonuna kadar da (Okudukça) görmeye devam edeceğim

Bunlardan ikincisi, yerli yersiz övgülerden uzak durmaktır.

Doğru övgü bile kişiye zarar verebilecek iken gerekli gereksiz her davranışa yapılan övgü kişilerin kibirli olmasına sebep olabilir. Gereksiz övgülere çanak tutmayıp engel olduğumuzda bu hastalığın pençesinden kendimizi kurtarabiliriz.

Bir diğer yol da arada sırada mezarlıkları ziyaret etmektir.

Mezarlıklar kendini vazgeçilmez sanan insanlarla doludur” diye güzel bir söz var. İşte mezarlık ziyaretleri, bize bir zamanların kendini “vazgeçilmez” sanan insanları olmadan da dünyanın dönmeye devam ettiğini anlamamıza vesile olur. Fırsat buldukça mezarlıklara gider ve hayatta iken üst düzey mevkilerde olup şimdi ise muhtemelen toprak olmuş kişilerin mezarlarının başında durup derin düşüncelere dalarım. Mesela bir milletvekilinin mezarı vardı. Onun başında durup şöyle bir düşünürdüm; hayatta ve görevde iken onun yanına bu kadar yaklaşmak kim bilir ne kadar protokol işlemi gerektirirdi. Ancak şimdi, adeta kimsesiz garipler misali, tek başına oracıkta öylece yatıyor. Bu durum kaçınılmaz sonumuzun böyle olacağını düşünüp nefsimizi terbiye etmeye vesile olabilir.

Benzer bir işlev gördüğünden olsa gerek, ders çıkartmak için eski filmleri izlemeyi seviyorum. Geçen gün 1920-30'ların siyasi entrikalarla dolu bir filminde, kibrinden yanına yaklaşılamayan insanları ve onlara dalkavukluk edenleri seyrederken, bir an gözlerimi yumup şu anda onların hiçbirinin yaşamadığını tefekkür (derin düşünme) ettim. Bu düşünce bende çok enteresan hisler uyandırdı ve beni hayatın maddi cephesine çok da fazla bağlanılmaması gerektiği düşüncesine sevk etti.

Lütfen “Bende bu hastalık yok” demeyelim. Kibirli insanların tamamına yakının kibirli olmadıkları  düşüncesinde oldukları gerçeğiyle bilhassa etkin ve yetkin iken kendimizi gözden geçirmekle işe başlayalım. Bunun yanında samimi dostların da eleştirilerine açık olup zaman kaybetmeden -varsa belirtiler- kendimizi tedavi edelim.

Rabbim bizi kibirden ve kibirlilerden korusun.