En yakın arkadaşım Özge Gündoğan 2014’te sevgilisi tarafından öldürüldü. Çalışma masasında Cağaloğlu’ndan aldığımız kitaplar, ders notları, yazdığı şiirler duruyordu. En son şu satırları yazıp gitmişti:
“Yaşamak güzel şey doğrusu
Üstelik hava da güzelse…
Hele tertemizse gönlün
İyi günler bekliyorsan hele
İyi günlere inanıyorsan…”
Özge’nin gönlü tertemizdi, iyi günler bekliyordu.
İstanbul Üniversitesi’nde 2. Sınıf öğrencisiyken,
Gündüz vakti, İstanbul’da, belediye otobüsünde, altı kurşunla öldürüldü!
Babası ondan hemen önce vefat etmiş, anneciğiyle yalnız yaşıyordu.
Tehditler aldı, takip edildi…
“Okula gittiğim günlerde bir polis eşliğinde gideyim, korkuyorum” dedi.
“Her talebi anında karşılayamayız, tehdit durumunu ispatlaman lazım” dediler.
Özge’yi koruyamadık, okul çıkışı, gündüz vakti, altı kurşunla öldürüldü.
Her kadın ölümü bana Özge’yi hatırlatıyor.
Ne yazık ki ülkemizde her geçen yıl kadına yönelik şiddet ve cinayet olayları artarak devam ediyor.
2024 yılının ilk 6 ayı içerisinde 205 kadın cinayeti gerçekleşti, 117 kadın şüpheli bir şekilde öldü.
Öldürülen 31 kadının faili de daha önce adli sicil kaydına sahip
Öldürülen kadınların % 65’inin çocuğu var.
Türkiye, %38 oranla kadınların en fazla şiddete maruz kaldığı OECD ülkesi olarak birincisi sırada yer alıyor.
Bu demek oluyor ki neredeyse 10 kadından 4’ü hayatında erkek şiddetine maruz kalıyor.
Hukuki olarak caydırıcı cezaların olmaması bu acı olayların en önemli sebebi olabilir. Bu meseleyi bir sosyolojik bir bağlamda değerlendirmek gerekiyor.
Eril bir toplum olduğumuz bir gerçek,
Bu ülkede her yıl binlerce çocuk evlendiriliyor, binlerce kız çocuğun eğitim ve meslek edinme hakkı elinden alınıyor.
Yasal düzenlemelerle kadınlar kamusal alanda görünür olsa da kadın erkek eşitliği toplum tarafından kabul edilemiyor.
Kadınlar zamanla erkeklerin egemen olduğu bir düzende kendilerini eksik, aciz ve güçsüz olarak telakki ediyor.
Ülkemizde eğitim kurumları artıp fiziksel koşullar iyileşse de Materyalist ve ahlaktan yoksun bir eğitim müfredatı ile insana, doğaya, hayvana, suya, toprağa merhamet ile bakılamıyor.
Bu sebeple öğretmenlere, doktorlara, her şeyden önce anne babalara sesleniyorum,
Çocuklarımıza bir tohum, bir fide verelim, birlikte ekip sulayalım,
Bu sayede bir yaprağı koparamayan, bir karıncayı incitemeyen nesiller yetiştirebiliriz.
Bu sayede canlı bir varlığın yeryüzünde ne kadar kutsal olduğunu anlatabiliriz.
Erkek çocuklarımız erkek oldukları için değil, bir zorluğu başarabildiğinde aslan olmalı.
Güçlü olabildiği için değil, resim yapabildiği için özel olmalı.
Kız çocuklarını kuşum kelebeğim diye sevmeyelim. Onlara güven ve güç aşılayalım.
Anlayalım hayatın ne kadar güzel, ne kadar kutsal olduğunu…
Her şeye rağmen maviş gözlü, güzeller güzeli Özgem,
“Yaşamak güzel şey
Çok güzel şey doğrusu.”