Bir sahabe, istişare konusunda şöyle der:
“Hz. Peygamber (s.a.v.) ile Bedir günü savaşa ben de katıldım. Hz. Peygamber, Bedir kuyusunun yanına geldi ve kuyunun arkasına mevzilenmeye karar verdi. Ben de:
-Ey Allah’ın elçisi! Burası Allah’ın seni yerleştirdiği bir yer mi yoksa bir harp taktiği mi? diye sordum. Hz. Peygamber buyurdu ki:
-Elbette ki o harp, rey ve hile sonucudur. Ben de:
-Ya Resulallah! Burası konaklama yeri için uygun değildir. İnsanları kaldır ve bizimle müşriklerin en yakınındaki suya gel. Sonra o suyun ötesindeki kuyuların sularını bozalım. Orada bir havuz yapalım ve su ile dolduralım ki Kureyş ile savaştığımızda biz içelim onlar ise içmesinler.
-Bunun üzerine Hz. Peygamber dedi ki:
-Hakikaten iyi yol gösterdin.
Yüce Allah’ın övdüğü istişarenin, hayatımızın her alanında uygulanması mümkündür. Ancak istişareden beklenen sonucun alınabilmesi için feraset sahibi veya işinin ehli insanlarla istişare edilmesi gerekir. Yusuf Has Hacip, Kutadgu Bilig adlı eserinde danışılacak kişiyi şöyle tarif eder: “Ey arkadaş! Eğer istişare edeceksen kendi yararını düşünmeyen biri ile istişare et. Çünkü kendi yararını düşünen kimse; menfaati uğruna, uygun olanı bile reddeder, uygunsuzu tercih eder.”
Danışmak önemli ancak danışacak kişiyi seçmek çok daha önemlidir. Arapça’da meâlen şöyle bir atasözü vardır: “Danışacak kimse yoksa başını derin bir küpün içine sok ve küpe danış.” Başınızı küpe sokup konuştuğunuz zaman ses yankılanır ve başkasının sesi gibi algılanır. Burada verilmek istenen mesajın farkına yıllar sonra vardım. Şöyle ki; malum, kitap ve makale yazıyorum. Yazıdaki bazı hataların farkında olmuyorum. Bu yüzden dost ve arkadaşlara okutarak gözden geçirtiyorum. Telefonuma indirdiğim bir programla yayıma hazır kitabımı sesli olarak dinledim. Yayıma hazır olan kitapta ondan fazla hata tespit ettim. Bu kitapta yazılanları defalarca okuduğum halde fark edememiştim. Sesli dinleyince hataların farkına vardım. Hatalar, tıpkı buzun suyun yüzeyine çıktığı gibi ortaya çıktı.
Yöneticiler, bir konu ile ilgili sordukları soruya, “Siz daha iyi bilirsiniz.” cevabını çok işitirler. Aslında bu söz saygı ifade etmekle beraber yöneticilerin çoğu zaman “Her şeyi biz biliriz” tavırlarının bir karşılığıdır. Gerçek anlamda çalışana danışılmak istenirse şöyle bir yöntem izlenebilir: Çalışana, “Benim için sizin düşünceniz önemli. Fikirlerimizi harmanlayıp yani istişare edip en doğru görüşü bulmaya çalışalım.” denilerek, en az bir-iki çözüm önerisiyle gelmeleri teşvik edilirse; çalışanların hem kendilerini değerli hissetmelerine hem de soruna alternatif çözüm yolu üretmelerine vesile olur. Elbette ki tüm kararların istişare edilmesi gerektiğini kastetmiyoruz. Çünkü bazı stratejik kararların önemine binaen tek kişi tarafından alınması gereklidir.
Gerek dini gerek sosyal açıdan değerlendirdiğimizde, kendi fikirlerimiz ile birlikte diğer insanların da fikirlerini önemseyip istişare edersek alacağımız kararlarda başarı kaçınılmaz olur.