Yeryüzünde insanların açlık yaşaması, elverişsiz hava şartlarında
sokakta kalmaları insanlık için bir kusurdur.İnsanlığın huzur ve mutluluğu
için yol gösteren ve gereğini yapma sorumluluğunu insanlığa yüklemiştir.
“Zekat dışında da zenginin malında fakirin hakkı vardır”
ayetiyle garip gurabanın korunmasına işret eden Yüce Allah’ın fermanını
“Komşusu açken tok yatan bizden değildir” ifadesiyle insanlığa akıl
veren, yol gösteren Resulüllah aleyhisselam, bu ayeti daha açık bir tarzda
şerh ederken, peygamberin rahleyi tedrisatında yetişen Hz.Ali eğer zekat
fakirlerin temel ihtiyaçlarını karşılayamıyorsa zenginlerden ekstradan katkı
alınabilir.
Günümüze baktığımız zaman insanlık bir açıdan fıttırırcasına
zenginlik içinde lüks hayat yaşarken bir kıs mı da kuru ekmeği bulacak
kadar maddi imkandan yoksun ve açlık sıkıntısını yaşıyor.
Üstat Bediüzzamanın ifadesiyle kimisi çok yediği için midesi ağrıyor,
kimisi de açlığını giderecek kadar yiyecek bulamadığı için karnı ağrıyor
halbuki zengin fakire az katkıda bulunsa ikisinin de karın ağrısı geçecek
değil mi?
Günümüzün en zor şeyi elbette ki aç ve açıkta kalmaktır. Dolayısıyla
bozulmamış vicdanlar bas bas bağırıyor bu iş böyle gitmez diye.
Papa Ne dedi?
Zenginlik içinde birilerine nasihat edenlere seslenerek; “bir
mütedeyyin kimsenin firavun hayatını yaşamaya hakkı yoktur.”
Reisicumhurumuz Recep Tayyip Erdoğan,
İş dünyasına seslenerek; “çok kazanma hırsından vazgeçin daha
az kazanın, kazandığının bir kısmını da paylaşın, çevrenizdeki
fakirleri gözetleyin.”
Düşünce insanı olarak bendeniz,
Yer Bağdat, Toplantı İslam işbirliği Teşkilatı, konuşma sırası
bana gelince 9 maddelik tebliğden bir maddeyi dünya fakirlerine
ayırdım.
Şöyle ki, “Arkadaşlar dünyanın en büyük sorunu açlık sorunudur,
en ucuz giderilebilecek sorun da açlık sorunudur. İİT ülkeleri
bütçelerinin %5’ini fakir fukaraya ayırırlarsa dünyada aç insan
kalmaz. Ayrıca Beytülllah Beytül emir değildir, Hac gelirlerinin
%10’unu dünya fakirlerine verilmelidir. Üstelik Müslim Gayri
Müslim farkı gözetmeksizin. Çünkü inanan da inanamayan da
Allahın kuludur, Allahın evi anlamına gelen Beytüllah’tan neden
pay almasın değil mi?
Dikkat edilirse hayatın farklı katmanlarından tutun, ilahi öğretiye
kadar her kesimden bir ses mağdur insanların lehine yükseliyor.
Gençlerimizi evlendirmek devlet millet olarak üzerimize bir vazife
değil mi? Öyleyse ev vereceksiniz, döşemesine katkıda bulunacaksınız,
gençlerini Allah’ın emri peygamberin kavliyle nikah akdiyle
evlendireceksiniz. O zaman da hayırlı nesiller bekleme hakkınız olur. Yoksa
bunu yapmaya muktedir değil miyiz diyorsunuz, ben buna gülerim, hele şu
kirli politik havadan bir kurtulalım, selam ve dua ile hayatı teberrük edelim
gerisini göreceksiniz gücümüz yetiyor mu yetmiyor mu?
Aslında insanlık vicdanını rahat bıraksa eninde sonunda Mabudunu
bulacak, mabudunu bulan neyi kayıp eder, onu kayıp eden neyi bulur ki?
Ne yazık ki geçici dünya menfaatleri, makam ve konum kaybı korkusu
vicdanın önünde bir engeldir.
Ne mutlu bu engelleri aşanlara.