"Himayesinde bulunan bir kadına uygun olmayan bir harekette bulunmuştu. Bu olayın sonucunu şöyle anlatıyor: ‘Zaafımın sırdaşını yaptığım o güzel kadın, dilini tutmasının bedelini bana çok pahalıya ödetti. Onun üzerindeki nüfuzumu bütünüyle kaybettim. O zamandan beri beni binlerce kez ölümle burun buruna getiren tavizler vermeye mecbur etti.’ (Montesquieu, İran Mektupları)
Hata yapmak, insanoğlunun en doğal özelliklerinden biridir. Fakat akıllı insan, bu hatalardan ders çıkarabilen ve kendine bir düzen veren kişidir. Yazarın “İran Mektupları”nda belirttiği gibi, insanın zaafları ve bunların sonuçları, yaşamı daha dikkatli ve bilinçli şekilde sürdürme gerekliliğini ortaya koyuyor.
Geçmişime baktığımda, birçok hata yaptığımı ve pek çok hatanın eşiğinden döndüğümü görüyorum. Öyle olaylar oldu ki, aynı hatayı başkası işlese ona soğuk bakardım.
Erken yaşlarda, insanların hata yapmaya yatkın olduğunu fark etmiştim. Bu yüzden şu duayı dilimden hiç eksik etmedim ve hâlâ etmeye devam ediyorum:
‘Allah'ım, ben zayıf bir insanım. Beni nefsimle başbaşa bırakma. Zalim, fâsık ve had bilmez birileriyle karşı karşıya geldiğimde sen üçüncü ol, iki kişi olduğumuzda sen dördüncü ol. Himayene muhtacım; beni onlarla yalnız bırakma.’
Bu dua sayesinde, Allah’ın izniyle Montesquieu’nün anlattığı duruma düşmedim.
İdareci ve çalışma arkadaşlarıma her zaman şunu söylerim: Yanlışa bir kere kapı açtığınızda, o kapıyı kapatmak imkânsız hale gelir. Ancak bu kapıyı kapatmanın bir yolu vardır: Gizli kalmış hatayı açığa vurmak. O hata gün yüzüne çıktığında, tehdit olmaktan çıkar.
25 yaşındaydım. Özel sektörde çalıştığım bir iş yerinde olumsuz bir durum meydana gelmişti. Bu duruma sebep olan, benden yaşça büyük bir kişiydi. O kişinin bulunmadığı ortamda bunu koz olarak kullanma potansiyeli olan birinin yanında ileri geri konuştum. Bu davranış, hem inancıma aykırıydı hem de yanımda bulunan kişi, bunu bana karşı kullanabilirdi. Çok geçmeden, aleyhine konuştuğum kişiye şu itirafta bulundum: ‘Arkanda bu olumsuz durumla ilgili sinirle şunu şunu söyledim, özür dilerim. Lütfen bana hakkını helal et ve özrümü kabul et.’ O da büyüklük göstererek özrümü kabul etti ve başımı öptü.
Sonuç olarak, hatalar insanı küçültmez; asıl küçülme, bunları kabul etmemek ve yüzleşmemektir. Hatalarımızla yüzleşmek ve onları düzeltebilmek, bizi hem Allah katında hem de insanlar arasında daha değerli kılar. Unutulmamalıdır ki, önemli olan hatalarımızdan ders alarak büyümektir. Bu düstur, yaşam yolculuğunda hepimize rehberlik edecektir.