GÜNCEL

İklim krizi ve kirlilik ‘Van Balığı’nı da tehdit ediyor!

Abone Ol

ŞEHRİVAN HABER: ORHAN SAĞLAM-FATMA NUR POLATCAN

Son yılların en çok tartışılan konuların biri olan Van Gölü kirliği ve kuraklığı konuşulmaya devam ediyor. Azalan yağışlar ve artan buharlaşma ile yaşanan kuraklık bölgede birçok gölet ve akarsuyun kurumasına neden oldu. Dünyanın en büyük sodalı gölü olma özelliği taşıyan Van Gölü de metrelerce çekildi. Kuraklık kentteki baraj göllerini de etkilerken, akarsu ve su kaynaklarının seviyesinde düşüşe neden oldu. Barajlardaki su seviyesindeki düşüş ve göldeki kirlilik Van Balığı (İnci Kefali)’nı da etkilemeye başladı.

MUSTAFA SARI HOCA CİDDİ KONUŞTU!

Son on yılda balığın korunması, popülasyonun artırılması konusunda verilen çetin mücadeleye rağmen bu kez de iklim krizi balığın soyunu tehdit ederken, yaşanan balık ölümleri endişe yarattı. Van Gölü ve Van Balığı ile ilgili yıllar boyunca önemli çalışmalara imza atan ve bu anlamda farkındalık oluşmasında öncü rol oynayan Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Dekanı, Van YYÜ eski öğretim üyesi Prof. Dr. Mustafa Sarı konuyla ilgili Şehrivan’a değerlendirmelerde bulunarak, kuraklığın ve kirliliğin canlı yaşamı üzerindeki etkisini anlattı.

PROF. DR. SARI: EN BÜYÜK SORUN KİRLİLİK VE KURAKLIK!

Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Sarı, “2016 yılında Van Gölü’ndeki kirlilik İnci Kefalinin yaşamını etkileyecek bir düzeyde değildi. Ancak göl giderek kirleniyorsa oradaki biyolojik yaşamı da tehdit eder. Bu anlamda Van Gölü’nün kirlenmemesi gerekiyor. Bu göle sahip çıkmalıyız. Bütün kirlilik unsurlarını ortadan kaldırmalıyız. Atıkları arıtmadan asla Van Gölü’ne dökmemeliyiz. 2016 yılına kadar olan veriler bende mevcut. O verilere baktığımız zaman İnci Kefalinin yaşamı tehdit altında değildi. Tabi yıllar sonra kirlilik seviyesinde bir artış olmuşsa bu da canlı yaşamını olumsuz etkiliyor diyebiliriz.” Dedi.

“İNCİ KEFALİNİN YUMURTLAMASI İÇİN DEREDE SU KALMAZ”

İnci Kefalinin yaşamını etkileyecek en önemli unsurlardan birinin kuraklık olduğuna dikkat çeken Sarı, “Kuraklık arttıkça sulardaki debi düşer ve debi düştüğünde var olan suyu da insanlar tarım için kanallara alır. Bu anlamda da İnci Kefalinin yumurtlaması için derede su kalmaz. Akan sular ise İnci Kefalinin türemesinde yetmez. Bu olayda kaygı duyulması gereken bir sorundur. Kurak periyottayız ve Van Gölü su seviyesi azalıyor. 1980’li yıllarda Van Gölü’nün su seviyesi bu civardaydı. Daha sonra 1994 yıllında totalde 2 metrelik bir su yükselmesi yaşanmıştı. Ancak yıllar sonra o su yükselmesi geri çekildi. Van Gölü su seviyesinde değişim tarih boyunca hep oldu ve bundan sonra da olacak. Göl seviyesi yükselecek ve düşecek, bazen çok yükselecek ve bazen de çok geri çekilecek.” İfadelerini kullandı.

KIYI ŞERİDİ ŞART!

İklim değişiminin en net göstergelerinden birinin Van Gölü’nde su sevilerindeki değişimin olduğunu belirten Sarı, şunları söyledi: “Van Gölü sodalı, tuzlu ve kapalı bir havza olduğu için su seviyesindeki değişim kaçınılmaz bir şey. Bunu da göl öldü ya da bitti demek yerine gölün bu durumunu dikkate alarak, kıyı kullanım planlaması yapmamız lazım. Göl kenarlarındaki çekilmeleri imara açmamalıyız ve oralarda tarımsal alan kazanmaya çalışmamalıyız. Çünkü su tekrar yükselecek. Buna göre doğru bir kıyı yönetimi yapmamız gerekiyor. Canlı yaşamı için büyük bir önem arz eden bu gölün daha çok korunması gerektiğini düşünüyorum. Öte yandan yıllar önce İnci Kefalinin konserve projesi vardı. Yatırım yapmak isteyen de vardı. Üç farklı konserve yaptık. Çeşitli etkinliklerde ve balıkçı köylerde bu konserveleri tattırdık. Kalitesi bilimsel verilerle ortaya koyduk. Yani Van Gölü’nü temiz tutarak ve İnci Kefaline sahip çıkarak, bunu ekonomik kazanca çevirebiliriz. Ancak balıkla ilgili kültürümüz çok zayıf.”

DAĞER: 21. YÜZYILIN EN BÜYÜK SORUNLARINDAN BİRİ ÇEVRE KİRLİLİĞİDİR

Van Gölü Aktivistleri Derneği Başkan Ali Emrah Dağer de konuyla ilgili Şehrivan’a değerlendirmelerde bulunurken yaşanan kuraklık ve iklim değişiklikler için şunları söyledi: “21. yüzyılın en büyük sorunlarından biri çevre kirliliğidir bir diğeri ise çevre kirlilikleri ile etkili olan iklim krizidir. İklim krizi kendisini çevresel felaketlerle gösteriyor. Kuraklıkta bunlardan biri, öyle büyük sorun ki; canlıların hayatını ve havzayı tehlikeli bir sürece iten bir sorundur. Kirlilik ve kuraklık birbiri ile bağlantılı bir şekilde gerçekleşen bu felaket hayatımızı olumsuz etkilemeye devam ediyor. Karbon salınımının yüksek olması ve sera gazlarının artması iklim değişiklikleri ile hayata dokunuyor.”

“KURAKLIK SULARIMIZI YOK EDİYOR”

“Yağışlarda sapmalar, kuraklık ve benzeri çevre felaketleri oldukça etkili olup birçok sorunlara sebebiyet veriyor. Son yıllarda sürekli olarak etkisini gördüğümüz kuraklık sularımızı yok ediyor, tarımsal alanları etkiliyor ve toprağın verimi düşerek toprağı verimsiz hale getiriyor. Yaban yaşamın ve ekosistemin önemli bir parçası olan sulak alanların kurumasına ve çekilmesi yaşanıyor. Bu çekilme ile birlikte yaban yaşamı da olumsuz bir şekilde etkileniyor. Bu yıl yaptığımız gözlemler sonucunda göçmen kuşların bölgede oldukça azaldığı ve konaklamaların azaldığını görüyoruz. Bu durum doğal dengeleri olumsuz bir şekilde etkiliyor. Mutlaka önlem alınmalıdır.”

“KURAKLIK ETKİLERİ HAFİFE ALINIP KRİZ MASASI OLUŞTURULMAMIŞTIR”

Dağer. “Kirlilik ve kuraklık sorununun canlılarda olumsuz etkilerini havzada ki bütün canlılar olumsuz bir şekilde gösteriyor. İnci Kefali balığı her geçen gün mücadelesi zorlaşıyor. Öncelikli olarak su yönetimi planın olmaması, derelerin temiz olmaması, vahşi sulama, zararlı tarım ilaçları, derelere dökülen evsel atıklar, arıtmaların çalıştırılmaması, kaçak avcılık, derelerden kum çekilmesi, dere ağızlarının kontrol edilmemesi ve plastik atıkların Van Gölü’ne akması tamamıyla İnci Kefali ve diğer bütün canlıların yaşamlarını etkileyen sorunlardır. Hala kuraklık etkileri hafife alınıp kriz masası oluşturulmamıştır. Doğa çok hassastır gerekli önemlerin alınması çok elzem bir durumdur. Belirttiğim sorunların çözümü için Van Gölü Havzası’nı koruyacak ve her konuda ele alacak alan yönetimimin oluşturulması ve yürütülen Van Gölü Havzası Korumaya Eylem Planı’nın hızlandırılması ve kontrol gücünün arttırılmasıdır” şeklinde konuştu.

“SIFIR ATIK NETİCESİNDE HAREKET EDİLMELİDİR”

Dağer, son olarak cümlelerini şöyle tamamladı: “Elektrik yükü yüzünden çalıştırılmadığı belirtilen havzadaki arıtmaların rüzgar ve güneş enerjisi sistemleri ile mutlaka çalıştırılmalıdır. Ayrıca derelerden kum çekilmesinin engellenmesi gerekmektedir. Evsel atıkları derelerden ve Van Gölü’nden korumak için mutlaka çöp toplama istasyonlarının aktifleştirilmesi ve geri dönüşüm ile ilgili bilgilendirme çalışmalarının arttırılması ve özellikle atıksız yaşama özendirilmelidir. Sıfır atık neticesinde hareket edilmelidir. Akarsuların korunması dere ağızlarının kontrol eden göle veya sularımıza akmasını önleyici ve denetleyici bir metot geliştirilmelidir.

“ÖNLEM ALINMAZ İSE ÇEVRE FELAKETLERİNE SEBEBİYET VERİR”

“Van Gölü’ne zarar veren ve sodalı özelliğini bozan soda gücünü azaltacak sıvıların havzada yasaklanması ve daha doğal yöntemlerin geliştirilmesi ve kontrole alınması gerekmektedir. Tarım alanları kontrol edilmeli vahşi sulama yapan ve çok fazla su isteyen bitkilerin yerine daha az tüketen ürünler tercih edilmesi ve sulama için yöntemlerin değiştirilmesi gerekmektedir. Havzada ki yeşil alanların arttırılması ve kentsel tarımın arttırılarak beton yığınlarına dönen şehrin havasına temiz hava katmak önem arz etmektedir. Bazı dönemler doğa için kritiktir. Önlem alınmaz ise çevre felaketlerine sebebiyet verir. Bu yüzden geç olmadan bu güzellikleri korumalı ve gelecek nesillere bırakmalıyız. Bunun için konuyla ilgili bütün kurumların daha fazla emek vermesi ve mutlak harekete geçmesi gerekmektedir.”