İçsiz kabuk

Murtaza Kamar yazdı: İçsiz kabuk!

Abone Ol

İbadet ihlâs ile olursa yani Allah rızası için olursa iyidir. İhlâssız -samimiyetsiz ibadet, içsiz kabuğa benzer. Halka kendini sofu göstermek için hırka -dini elbise giyiyorsan, bu hırka ile Mecusilerin bellerine bağladıkları zünnar arasında fark yoktur. Olduğundan az görünen adam sonunda mahcup olmaz. Bir insanın kendini olduğundan büyük göstermesi fenadır. Çünkü üzerindeki iğreti süslü elbisesini alacak olurlarsa, sırtındaki eski elbise ile dımdızlak kalırsın. Boyun kısa ise, çocukların gözlerine uzun görünmek için bacağına tahta bağlama. Gümüş suyuna batırılmış bakır, ancak bilmeyenlere yutturulabilir. A benim canım, bir paralık pula altın suyu sürme. Çünkü maharetli sarraf,  yaldızlı pula on para vermez. (Sadi)

Yukarıdaki alıntıya benzer herkesin bildiği Mevlana’nın bir sözü vardır: Ya göründüğün gibi ol, ya olduğun gibi görün…

Her zaman olduğundan farklı görünen insanlar olmuştur ve olacaktır. Çocukluğumdan beri bu tür insanlarla çok karşılaşmışımdır. Çoğu kişi bu tür insanların farkındadır ancak onlar kendilerinin farkında değillerdir. Yüce Allah bir ayet-i kerimesinde bizi şöyle uyarıyor: “Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük bir nefretle karşılanır.” (Saff Suresi 2. Ayet.)

Yaptığım gözlemlerden insanların kendilerini olduğundan farklı göstermeye çalışmasının altında iki temel neden gördüm: İtibar elde etme gayreti ve insanları aldatma potansiyeli oluşturma çabası. Görünen o ki bu tür insanlar kendilerinden memnun değiller ve bu sebeple farklı görünmeye çalışıyorlar. Oysa ki olduğundan farklı görünmek ile ancak saf ve temiz insanları kandırabiliriz. Bir düşünün; sahte altınla sarraf kandırabilir miyiz?

Bir ara kötü davranışlı ve ıslah olmayacağını öngördüğüm bir arkadaşı uyarıp arkadaşlığımı bitirmeye karar vermiştim. Uyardığım eylemi reddetmeyerek, “Kim söylüyor?” demişti. “Kim söylüyor?” sözünün o eylemi farkında olmayarak kabul etme anlamına geldiğinin farkında bile değildi. Aslında kimin söylediğinin ehemmiyeti var mıydı? Hâlbuki o kötü eylemin kendisinde olmadığından emin bir şekilde “insanların ağzı torba değil ki büzesin” veya “uyardığın için teşekkür ederim" demeli değil miydi?  Ancak bu tepkiyi görmeyince  "Senin yolun sana, benim yolum bana, diyerek yollarımı ayırdım.

Arapçada meâlen şöyle bir söz vardır: “Seni güldürene değil ağlatana git.” Hâlbuki biz, bizi övenleri tercih ederiz. İleride pişman olduğumuz bir yaşam sürmemek için bizi acımasızca eleştirebilecek dostlar edinmeli ve hatta onları bu hususta adeta teşvik etmeliyiz. Çünkü bazen istemeden de olsa hatalı davranışlar sergileyebilir veya hatalı olmamakla beraber dışarıdan bakıldığında kötüye yorumlanacak davranışlar sergileyebiliriz. Bu takdirde dostlar devreye girip bizi uyararak kendimize çeki düzen vermemizi sağlayabilirler.