Cumhuriyet sonrasında ezilmişlik algısı yaşamımıza o kadar yerleşti ki fert fert, hepimiz görünmezlikle maharetlendik.
Sandık ki insanlar bizi görmezlerse, etrafa sıçrayan çamurlar, yükselen çığlıklar da bizlere ulaşmaz.
Emin kalırız sandık.
Eminlikte oluruz!
Ancak, her ne kadar bu refleks durduk yerde bizde oluşmamışsa da, başkasını içinde batıran bu çamurun bir gün bize de ulaşacağı muhakkaktı.
Belki de onlarca medeniyete başkentlik yaptığı için, özel olan ilimiz nasıl da günlerdir çalkalanıp duruyor.
Önemi haiz mevzular gani, yani!
***
Fakat, kimsede çıt yok; ya da şöyle düzelteyim; gündemi çatlatması gerekenlerde çıt yok.
Memleketi bir tiyatro sahnesine benzetirsek, bu kadar çok gündemsel maddelerden konuşulan, fakat baş rolü oynayan aktörlerin gözükmediği başka bir oyun daha evvel sahnelenmemiştir diyebiliriz.
Başımızda her daim bulunması gereken insanlardan söz ediyorum, anladınız tabii!
***
Ortamın bu kadar gergin ve hassas olduğu, 5 il yöneticisinin tayın istediği, baş yöneticinin töhmet altında olduğu, bu sıkıntılı günlerde vekillerimiz neredeler?
Kendileri de tayın mı olmuşlar acaba?
Neden kendilerini olayın ilk gününde, olmaları gereken yerde, uzlaştırma ve aydınlatma makamında göremedik?
Neden övgülere konu olacak bir cesaret ve kararlılıkla akıl için yol birdir diyerek el ele vermediler ve Van a gelmediler?
***
Neden olaylarla ilgili merkezde ve ilde gerekeni yaptıklarını anlatmadılar?
Olayların gelişimini tüm gerçekliği ile ele aldıklarını göstermediler?
Van için bundan daha fazla onları ilgilendiren ne olabilir?
Burada olmaları, olayları sahiplenmeleri, vekalet ve dirayet makamında layıkıyle oturduklarını bizlere göstermeleri gerekmez miydi?
Yoksa işin içinde bilmediğimiz, dokunulmaması gereken, siyaset üstü şeyler mi var?
Hangi şey veya şeyler insan hayatı, onuru, kültürü ve huzuru kadar önemli olabilir?
Nedir vekalet verdiğimiz, güvendiğimiz siyasetçilerin köşelerine çekmelerine neden olan?
Yoksa her şeyi başbakanın gelip bizzat çözmesini mi bekliyoruz?
***
Yazık bizlere, hepimize çok yazık.
Demokratikleşme, modernleşme, leşme, leşme, leşme!
Bizler bu kafaları değiştirmedikçe, insani değerleri en üst noktada görmedikçe, hiç birimiz dünyada görmeyi arzu ettiğimiz şeyleri yaşayamayacağız.
Ne demişti adam, “Feqiyê teyran kırılmaya yol açar mı?” demişti.
Evet, maalesef bu söz, doğruluğunu kanıtladı.
Çünkü ölümünden yüzlerce yıl sonra Feqî, Allah'ın kendisine bahşettiği 'kuşların hocası' olması veya insanların gönlünü ulvi düşüncelerle yücelten öğretileri ile değil, kimliği ve dili ile bölünmeye neden oldu!
Bugün bana bunları yazdıran bir seviyeye sahip olduğumuz için çok, çook üzgünüm.