Geçtiğimiz hafta da bu köşede gündeme aldığım bir konu vardı:
Hakkari Kar Festivali ve Van Kayak Festivali.
Aynı zamana denk gelmesi ve festivaller arasındaki farklılıklardan dolayı bir takım eleştiriler ve öneriler ortaya koymaya çalışmıştım.
Henüz başlamadan kaleme aldığım o yazıdan sonra o festivali görmek için Hakkari’ye de gittim.
3 gün boyunca kaldığım Hakkari’de o festivale dair tüm her şeyi gözlemleme fırsatı buldum.
Bir kere şunu net bir şekilde söylemeliyim:
RedBull çalışanının Hakkari ile ilgili kabul edilmez yazışmaları sonrası Hakkari ile ilgili müthiş bir sempati oluştu.
Türkiye’nin dört bir yanından insan Hakkari’ye gitmek için bir mecburiyet hissetti.
Ortaya konulan o tavır, Hakkari’nin kaybetmesine değil kazanmasına katkı sundu.
Anlık planlamalar ile Hakkari’ye gelen çok insan oldu.
Tabi bunun dışında planlanmış bir festivalden söz ettiğimizi de belirtmek isterim.
Bu yıl 4’üncüsü yapılan Festival’de etkinliklerin profesyonel olması.
Öyle çalakalem bir festival olmadığını gösteren planlamalar yapılmış olması bariz idi.
Yani sırf bir şeyler olsun diye programlanmamıştı.
Her şey çalışılmıştı.
Ve festivale can katan bir diğer detay da Hakkari’nin Yılmaz Erdoğan, Ersin Korkut, Mustafa Erdoğan gibi isimlerinin de orada olmasıydı.
Bu isimlerin Hakkari’den çıkan önemli ve değer gören isimler olması festivale anlam kazandırdı.
Sadece bu isimler, Anadolu Ateşi Gösterisi gibi etkinlikler için gidenler bile çoktu.
Bununla beraber sportif yönü de güçlü bir festivaldi.
Bölgeden ve ülkeden kış sporlarına meraklı ve profesyonel anlamda bu işi yapan çok katılımcı vardı.
Bu yönüyle anlamlı oldu.
Hakkari’ye hayırlı olsun.
Biz de gördük, beğendik.
Böylesi festivallerin daha çok olmasının Hakkari’ye, bölgeye sunacağı katkıyı görmezden gelmek olmaz.
Bundan da yola çıkarak Şehrivan Gazetesi önceki gün bu konu üzerinden bir manşet de sundu.
Festivaller’in kazandırdırları üzerinden önemli bir haber oluşturdu ekip arkadaşlarımız.
Geçtiğimiz 10 yılda ulusal ve uluslararası önemli festivallere dem vurarak o dönemlerdeki katkılardan söz edildi.
Hatırlayanlarınız vardır.
Vali Münir Karaloğlu döneminde her ilçenin bir festivali vardı örneği.
Ve bu ulusal bir hale getirilmeye çalışılıyordu.
Bununla beraber Van’da gerçekleştirilen de çok çılgın etkinlikler oldu.
Bu festivaller kentin algısını büyük ölçüde değiştirdi.
O dönemler kent adeta festivaller şehrine dönmüştü.
Kenti yerel festivaller düzenleyen bir halden ulusal ölçekteki etkinliklerin merkezi haline getiren o festivalleri gençler için de cazip olan şenlikler, etkinlikler izledi.
Gezgin Fest ile gençler yüzünü Van’a döndü.
İlk yıl rekor kırıldı.
İkinci yıl daha büyük bir rekor gelecekken engel olundu.
Tüm kurumların, Vanlılar’ın istediği o festival sırf birileri istedi diye gerçekleşmedi.
Van bir kez daha varoluşsal bir sorulama içerisine itildi.
Biz ne şehriyiz?
Gibi sorgulamalar başladı…
Bu da benzer etkinliklerin ve bu etkinlikleri gerçekleştirenlerin kent ile ilgili algısını yeniden değiştirdi.
Van festivale kapalı bir kent olarak görülmeye başlandı.
Sonra diğer festivallerin de devamı gelmeyince festivaller kenti Van işi askıya alınmış oldu.
Oysa ki Türkiye’nin önemli kentleri varlığını bu tür etkinlikler ile ortaya koyuyor.
Sadece yerel ölçekli festivaller günü kurtarmak ve kentlileri rahatlatmak amacıyla yapılan etkinliklerden öteye geçmiyor.
Esas olay ulusal festivaller ile oluyor.
Bu festivaller algıyı değiştiriyor.
Bakışı değiştiriyor.
Kente değer katıyor.
Bence yerel ölçekli etkinlikler falan olsun.
Ama esas mesele herkesin kendisini dahil etmek isteyeceği bir şeyler yapmakta.
Hakkari’deki Kar Festivali bunlardan birisiydi.
Kendisini ifade etmek için heybesinde çok bir şey bulunmayan Hakkari bunu çok iyi kullandı.
Oysa Van’ın bir değil onlarca argümanı var.
Her biri uluslararası bir ses getirecek şekilde.
Öylece duruyor.
Bence eğer Van’a bir davet yapacaksak.
Kendi kendimize “Van güzeldir” falan demenin ötesinde insanları Van’a davet edip “Van çok güzelmiş” demelerini sağlamamız lazım.
Bunu kaçırıyoruz.
Kaçırmayalım!