GÜNCEL

Gelişi güzel sondajlar ile Van’ın su kaynakları yok ediliyor!

Abone Ol

ŞEHRİVAN HABER: ORHAN SAĞLAM-ŞABAN BEYAZSAÇ

Son yıllarda dünyanın ortak sorunu haline gelen küresel ısınma etkisini sürdürmeye devam ediyor. Küresel ısınma özellikle Van ve bölgede ciddi bir su yoksunluğu yaratırken, su kaynakları her geçen gün biraz daha kuruyor. Suyun önem arz ettiği bu dönemde Van’da tedbirler alınmazken, yapılan uyarılar ise karşılık bulmuyor. Dünyanın birçok ülkesinde ve Türkiye’de birçok kentte sondajlar belli kriterlere bağlıyken kent genelinde gelişi güzel yapılan sondaj çalışmaları ile kentin gelecekteki suları adeta boşa harcanıyor. Dört bir yanında geleceğin altın değerindeki su kaynakları tüketilen; tarımsal, sanayi ve içme suyu ihtiyacı önemli oranda yeraltı sularından karşılarken, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü Prof. Dr. Faruk Alaeddinoğlu da konuyla ilgili önemli uyarılarda bulundu. Böyle devam etmesi halinde Van’ın 2030 yılından itibaren ciddi sıkıntılarla karşı karşıya kalabileceği uyarısı yapan Alaeddinoğlu, olması gerekenleri ve tehlikenin boyutlarını tüm yönleriyle Şehrivan aracılığı ile yaptığı açıklamada anlattı.

VAN’DAKİ GELİŞİGÜZEL SU SONDAJLARI İLE İLGİLİ KRİTİK UYARI!

Son dönemlerde kuraklık, iklim krizi ve su kaynaklarının yönetimine dair yapılan tüm uyarılara rağmen Van’da su israfı hat safhada seyrediyor. Kentte son birkaç yıl içinde yaşanan su sıkıntısı ve kuraklık ile ilgili onlarca buluşma, toplantı, sempozyum ve açıklama yapılmasına rağmen bu anlamda tedbirler hiçe sayılıyor. Su fakiri ülkeler arasında yer alan bir ülke olan Türkiye’nin suyu en çok azalan ili olan Van’da buna rağmen olan kaynaklar da elden gidiyor. Yeraltı suları, yağış trendlerinin değiştirmesiyle azalırken, tarımsal, sanayi, bahçe vb. durumlar için sondajların duyarsız bir şekilde açılması uzmanları endişelendiriyor. Su kaynakları yönetiminde yeraltı suları önemli ve stratejik bir rol oynarken, kentin her tarafında vurulan sondajlar da yeraltı suları için tehlike arz etmeye devam ediyor. Mesele büyük bir sorun olarak sürerken uzmanlar bu konuda ciddi uyarılarda bulunuyor.

DÜNYA ISINIYOR, SU SORUNU ARTIYOR!

Şehrivan’a konuşan Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Faruk Alaeddinoğlu, “Sondaj esasında bir sonuç ve önemli olanda bu sonucu yaratan süreçtir. Süreç ise içerisinde bulunduğumuz iklim krizidir. Hava sıcaklıklarında yaşanan artış kuraklık ve su sorunu olarak hayatımızı etkiliyor. Dünya son 50 yıldır giderek daha hızlı bir şekilde ısınıyor, Her 10 yıl bir önceki on yılı aratır durumda. Bugün geldiğimiz nokta sıcaklıklarda yıllık ortalama 1 derecenin üzerinde bir artışla kendini göstermeye başladı. Sıcaklıklardaki bu artış kendini kuraklık, sağanak yağışlar, sel ve taşkın felaketleri, buzullarda erime, deniz seviyelerinde yükselme ve daha birçok şekilde göstermektedir. Bu durum önlemler alınmadığı takdirde sürdürülebilir değildir” dedi.

YERALTI SULARI, KÖTÜ GÜN DOSTUDUR…

Küresel ölçekte yaşanan ısınmanın ortalama sıcaklıkların artışına neden olduğunu vurgulayan Alaeddinoğlu, şunları kaydetti: “Buda doğal olarak su kaynaklarını doğrudan etkiliyor. Isınmaya bağlı olarak yeryüzü daha fazla ısınıyor ve bu durum atmosferin su tutma kapasitesini artıyor. Dolayısıyla havadaki nem buharlaşamıyor ve yağışlarda azalma beraberinde geliyor. Ancak daha sıkıntılı olan ısınan bu ortamda yaşanan buharlaşmanın şiddetidir. Düşen yağıştan kat be kat daha fazla su kaybı yaşıyoruz. Şüphesiz bütün bunlar sulak alanları, gölleri, akarsuları ve diğer su kaynaklarını etkiliyor. Eğer su kaynaklarını doğru planlamamış ve insanların ihtiyaç duyduğu suyu onlara ulaştıramamışsanız, insanların ilk müdahale ettikleri su kaynağı maalesef yer altı suları oluyor. Oysa yeraltı suları rezerv sulardır. Yani korunması gereken ve kötü günlerde kullanmamız gereken sulardır. Oysa o günler henüz gelmedi. O zaman durup bu durumu ciddi ciddi düşünmek lazım”

RAPORLAR, 2030 VE SONRASI İÇİN FELAKETİ İŞARET EDİYOR

Suyun önemi için 2030 yılını işaret eden Alaeddinoğlu, “Dünyanın birçok yeri gibi ülkemiz ve tabi ki Van Gölü Havzası için de yer altı su kaynakları çok önemli. Çünkü bunlar bizim rezervlerimiz. Yani bunlar geleceğe ilişkin teminatlarımız. Kullandığımız her damla yer altı suyu tabiri caizse gelecekten aldığımız su olarak düşünülmeli. Mümkün olduğunca müdahale edilmemeli. Hatta mümkünse yer altı suyu beslenmeli. Aksi taktirde iklim değişikliğine ilişkin raporlar bize özellikle 2030 ve sonrasına ilişkin senaryolara hazırlıksız yakalanacağımızı gösterir. Dahası 2030 sonrasında karşımıza çıkacak sıcaklıktaki artışı yönetebilmek için bizim bu günden olaya müdahale etmemiz gerekiyor” şeklinde yorumladı.

ALAEDDİNOĞLU: HERKESİN SONDAJ AÇTIĞINA TANIKLIK EDİYORUZ

Yeraltı su kaynakları dünyanın bir gerçeğidir diyen Alaeddinoğlu, cümlelerini şöyle sürdürdü: “Doğal depolar yanında yapay depolar oluşturuluyor. Sıcakların artmasına bağlı olarak yaşanan buharlaşmadaki artış yüzeydeki su kaynaklarını önemli bir kısmını yok ediyor. Buda doğal olarak yeraltı su kaynaklarına olumsuz bir şekilde yansıyor. Bu süreci yönetmek için yeraltı su kaynaklarını yönetmek zorundayız. İçinde bulunduğumuz havzada buna ilişkin bir yapılanmanın henüz sergilenmediğini görüyoruz. Havzada bahçelerini, süs bitkilerini sulamak ya da bazen temel ihtiyaçlarını karşılamak için herkesin sondaj vurduğuna tanıklık ediyorsunuz. Yeraltı suyunu bence sağlıklı olmayacak bir şekilde kullandıklarını görebiliyorsunuz ve bu suyun ne kadar değerli olduğunun farkında olmadan kullanıyorlar. Özellikle Temmuz ve Ağustos aylarında bilinçsiz kullanılan her damla su topraktan çok atmosferi besliyor. Oysa kullanılan o her damla su önümüzdeki yıllarda bu bölgede yaşayan insanların temel içme suyunu karşılayacak sudur.”

“SONDAJLARDAKİ SUYUN KONTROL EDİLMESİ GEREKİR”

Uyarılarda bulunan Alaeddinoğlu, “Yeraltı sularına kesinlikle dokunulmamalı. Bunlar belli bir yönetimsel yaklaşım içerisinde ele alınmalıdır. Başta belediye olmak üzere ilgili birçok kurum ve kuruluşlar tarafından sondaj ile ilgili bilgi verilmeli. Sondajlardan çıkan suyun bir şekilde kontrol edilmesi ve yönetilmesi gerekir. Bunları yapmadığımız zaman 2030 ve sonrasına ilişkin kötü senaryolara maalesef hazırlıksız yakalanacağız. Bugün önlem alıp sorunu çözmezsek, 2030 yılında sorunla mücadele etmeyi seçmiş olacağız ve bu yolu seçersek o mücadeleden kesinlikle galip ayrılamayız. Küresel iklim değişikliği, pandemi salgını gibi değil. Yani insanları seçmeyecek ve herkesi derinden etkileyecek. Su sorunu bütün dünyanın temel sorunudur.

“EN AZ 10 YILDIR BUNU YÖNETMEMİZ GEREKİYORDU”

“Bu sorunda çok ciddi değişikliklere yol açacaktır. Belki çok ileri de su kaynakların olduğu yerlerde ciddi bir hareketlilik başlayacak. Bizde kapalı bir havza olmamızdan kaynaklı yeraltı su rezervlerini kesinlikle yönetmeliyiz. Her önüne gelenin sondaj açamayacağı, yeraltı suyunu kullanamayacağı, yeni bir yapılanmaya ve havza yönetimine ihtiyacımız var. Belki de çoktan başlanması gereken bir süreçten söz ediyorum. En az 10 yıldır bunu yönetmemiz gerekiyordu ama hiçbir şey iç in geç değil. Ancak karar vericilerin, halkın bu sürece dahil olması gerekiyor. Bu ne üniversiteye ne valiliğe ne de belediyelere havale edilecek bir şey değil. Birlikte ve ortak akılla çözülmesi gereken bir sorundur” ifadelerini kullandı.

“SICAKLIK VE BUHARLAŞMA ARTIYOR”

Son olarak Alaeddinoğlu, cümlelerini şöyle tamamladı: “Türkiye yeraltı su kaynakları bakımından zengin bir ülke değil. Buna bağlı olarak bulunduğumuz kapalı havza da yeraltı su kaynakları bakımından zengin değil. Saha çalışmalarından bunu anlayabiliyoruz. Son dönemlerde 100 yılda bir görülen olaylara tanıklık ettik. Ancak bundan sonra 100 yılda bir görülen olaylara tanıklık etmeyeceğiz. Belki de bu olayalar artık her 2 yılda ya da 1 yılda bir karşımıza çıkacak. Sıcaklık ve buharlaşma artıyor ve kuraklık şiddetli bir boyuta ulaşıyor. Bütün bunlar bir araya gelince su sorunu kaçınılmaz olarak karşımıza çıkıyor. Havzadaki yeraltı su kaynaklarına bu açıdan bakmak lazım. Kısıtlı olan bu kaynakların geleceğe aktarılması gerektiğini düşünüyorum. Havzada yapılan gelişi güzel sondajlar tehlike arz ediyor. Temel ihtiyaçlar için yapılan sondajlar kontrollü bir şekilde yönetilmesi gerekiyor. Hayvanları ya da içme suyu dışında yapılan sondajların havzadaki insanlar üzerinde bir tehdit olduğunu unutmamak lazım”