Etliye sütlüye karışmamak!

Abone Ol

Hatırlayanlar, o günlere şahitlik edenler bilir.

Van 1980 ve 90’lı yıllarda iki önemli sektörde Türkiye’de çok önemli bir noktadaydı.

Tarım ve hayvancılıkta bir numaraydı.

Turizmde ülkenin yıldızı parlayan kentiydi.

Ben turizmdeki o şaşalı yılları bilmiyorum.

Ama o günleri iyi bilenler şöyle anlatıyor hep:

“Van’ın merkez nüfusu 250-300 bin civarıydı. Yaz aylarında gelen Avrupalı turistlerle birlikte bu sayı 1 milyonu aşıyordu.”

Dile kolay 1 milyon.

İranlılar’ın en çok geldiği yıllarda bile Van turist sayısında 1 milyonu hiç görmedi.

Tabi burada önemli bir detay daha var:

Avrupalı turist.

Şu an Van’da kaç Avrupalı turist geliyor deseniz, yıllık binli haneleri geçemezsiniz…

Avrupalı turist dönemi biteli çoook oldu.

Bir şekilde turist geliyor ama Avrupalı turist potansiyelini yitirdik.

Şu sıralar yeniden kazanmaya çalışıyoruz.

Yitirdiğimiz bir diğer şey de tarım ve hayvancılıktaki pozisyonumuz.

İçimizi belki de en çok acıtan konu bu ya!

Et deyince, süt deyince Van o dönemlerde tüm illeri adeta tek geçiyordu.

Van-Et deyince akan sular duruyordu.

Van’ın et ürünleri tüm marketlerde en gözde yerlerde duruyordu.

Van’ın sütü Van-Süt gibi döneme göre iyi tesislerde işleniyordu.

Bugün olduğu gibi süt hijyenik olmayan koşullarda, merdiven altında heba olmuyordu.

Van Türkiye’nin etini ve sütünü tedarik eden il olarak hem eti hem sütü en ucuz yiyen illerden birisiydi…

Potansiyel müthişti.

Et ve sütü bırakın, hayvancılık tekstil ürünlerine de yön veriyordu.

Van-Yün fabrikası bir markaydı.

Sümerbank falan vardı.

Türkiye’nin giyim devi burada üretim yapıyor, fabrika satış mağazasında Türkiye’nin en kaliteli ürünlerini üretiyordu.

Sonra bir bir gittiler tabi.

Köyden şehire göç furyası, köy boşaltmalar, şehire özlem falan bitirdi hepsini.

İnsanlar bir hücumla şehire geldiler.

Şehir merkezinde yaşamanın cazibesi peşinde koştular.

Yavaş yavaş hayvancılık yelkenleri indirdi.

Et gitti…

Süt gitti…

Hayvancılık bitti…

Tarım bitti…

İnsanımız etliye sütlüye karışmaz oldu.

Her şeyi hazıra yemeye başladı.

Sonracığıma bugünlere kadar geldik.

Bugün her şeyimiz hazır.

Tam dışa bağımlı bir hale gelmiş durumdayız.

Daha yeni yeni bu işi toparlama derdindeyiz.

Teşvikler, destekler falan tarım ve hayvancılığı toparlamaya çalışıyoruz.

Ne kadar toparlarız bilmem ama bir çaba var.

Bu çaba Van’ın bir dönemki potansiyeline yaraşacak kadar değil ama bir mücadele var.

Bu anlamda küçük de olsa önemli bir adım daha atıldı.

Van Ticaret Borsası…

Van Tarım İl Müdürlüğü…

DAP…

Ve diğer kurumların da işbirliği ile Van’da bir süt toplama projesi hayata geçirildi.

Köylere tanklar konuldu.

Araçlar her gün köyden süt toplayacak.

Taze taze…

Anında transfer edilecek.

Çifçi üretecek.

Tanklara aktaracak.

Ve satacak.

Geç oldu.

Ama olsun.

Tekerleği yeniden icat etsek bile buna da razıyız.

Sütaş’ın Van’a yapacağı yatırımı kaçırdık.

Devasa projelerden mahrum kaldık.

Ama biz bu işi burada yeniden kendimiz yapabiliriz.

Yeter ki isteyelim.

Yeter ki bu işe gönül koyalım.

Süt toplama işi bir başlangıç.

Sütünü, emeğini çok ucuz fiyatlara satıyordu köylülerimiz.

O sütler getirilip merdiven altında satılıyordu.

Bakallarda, dışarda elden satılıyordu.

Belki bu vesileyle hem çiftçi kazanır hem süt ve diğer süt ürünleri hijyenik bir şekilde işlenir.

Bu önemliydi.

Tarımda da bir hareketlilik var.

İnşallah sonu güzel olacak…