Bir seher vaktiydi, yüreğimin odacıkları arınmayı istemeyecek kadar seviyordu acısını. Bir nevi denizin içinde nefes almaya çalışmaktı benimkisi. Umudumu ne kadar diri tutmaya çalışsam da kursağımdakiler fırsat vermemeye yemin etmiş gibilerdi. Ne başa sarsabiliyorum ne kıpırdayabiliyorum. Yerimde saymıyorum lakin konuşmayı durdurup bakıyorum, gerçekliği görebilmek için. Artık soğukluğun nereden geldiğini bildiğimdendir ki, gerçekliğimle yüzleştim esinti yapan bütün aralıkları kapattım. Zorlamamam gerektiğini hayat bana kaç defa daha söylemek için çabalarken kulaklarımı kapatıp zorlayabilirim ki ? Elde etmek için zorlamam gerekmez mi ama belki de payıma düşenler bitmiştir. Dilimden düşüremediğim susmalar.. söylemek istediğim her ne varsa artık haykırmak istemeyecek kadar yordular beni. Bende gömdüm kaburgalarımın en ücra köşelerine. Sustuklarım dilimin ucuna gelince yutkundum onları. Bir daha incinmemek için.
Kalpte hissedilen her hissin dile getirilmemesi dokunuyor yine, anlatamamak zor anlaşılmamak incitici. Anlamıyorlar, her kelime düğüm olurken konuşmak istediklerimi kaçış zannediyorlar. Ziyanı yok desem de yine yeniden gözümün önündeler. Dildar’ın ilelebet payidar kalmasını istediğimden bunca yazı, bunca çırpınış. Salık mıdır direnişim, dopdolu olduğum suretimden okunduğu halde.
“ Rabbin seni terk etmedi ve sana darılmadı.”
•Duhâ Suresî/3