Biliyoruz ki ülkemizde 20 milyona yaklaşan bir öğrenci nüfusu vardır ve bunun yanında 1 milyonun üzerinde de öğretmen mevcuttur. Birçok ülkenin nüfusundan fazla olan bu topluluk haliyle çeşitli sorunları da bünyesinde barındırmaktadır. Her bakan değişikliğinden sonra üzerinde durulan ilk konu eğitim de nitelik bakımından yeni olan neler yapılabilir olmuştur. Fakat istenilen seviyeye ulaşma konusunda bir ilerleme kaydedilmediğini yeni gelen bakanların sözleriyle samutlanmakatadır. Peki, neler yapılabilir bu konuda hangi adımlar atılabilmeli ki istenilen sonuçlara ulaşılsın.
Bu konuda Türk Eğitim Derneği Başkanı Selçuk Pehlivanoğlu’nun Independent Türkçeye verdiği röportajı kaynak alarak şöyle sıralayabiliriz:
1- Eğitim politikalarında sürekliliğin sağlanılamaması: Süreli olan bir eğitim politikamız maalesef yok. Programların süreklilik kazanması için bakandan bakana veya YÖK yöneticisinden öbürüne sürekli değişen bir yapıda olmaması gerekmektedir. Programımız bir değirmen şekline bürünmeli ve yeni yöneticiler o değirmende bir çark olmalıdır. Bir ülke için olmazsa olmaz basamak eğitim ise, eğitimi de kişiler ve siyasiler üzerinde tutmak elzemdir. Her yönetici ile baş gösteren sil baştan yöntemi derhal terk edilmeli ve sağlam dayanaklara dayanmış bir program uygulanmalıdır.
2- Eğitimde niteliğin artırılması: Nicelik olarak her türlü imkâna sahip olan ülkemizde nitelik olarak sıkıntılarımız mevcuttur. Buradaki zıtlığı ortadan kaldırılmadıkça eksiklerimizi bulmada sorunlar yaşamaya devam edeceğiz. Niceliksel birçok imkâna sahip olmamıza rağmen ‘’ilkokulu bitiren 10 çocuğumuzdan en az iki tanesi okuduğunu anlamada zorluk yaşamaktadır. Bunun yanında 12 yıllık eğitimi tamamlayan bir öğrencimizin sahip olduğu kavrama gücü 9. Sınıf seviyesinde olmaktadır.’’ İlkokul ve ortaokulda haftada 5 saat matematik dersi görülmesine rağmen 2022 de yapılan liselere giriş sınavında yaklaşık 85 bin öğrencimiz bir soruya dahi doğru cevap verememişlerdi. 2022 yılında yapılan Yükseköğretim Sınavı Temel Yeterlilik testinde tek bir neti olmayan aday sayısı ise 97 bin dır.
3- Temel becerilerin kazandırılamaması: Öğrencilerimizim büyük çoğunluğu maalesef dört işlem ve okuduğunu anlama noktasında sıkıntılar yaşamaktadır. Ve burada değindiğimiz çocukların çoğunluğu temel eğitimi bitirmiş çocuklardır. Bizim aksimize eğitimin başını çeken Kore, Japonya, Singapur gibi ülkeler temel yeterlilik kısmında üst düzey performanslar sergilemekteler. Bu ülkelerin yaptığı en önemli çalışma öğrencileri yaşadıkları alandan bağımsız hayat boyu bir öğrenme ile piyasa sürmeleridir. ‘’ Maalesef çocuklarımız %37 si matematikte, %26 sı okuduğunu anlamada ve %25 i fen bilimlerinde yeterli beceriye sahip değiller.
4- Sınavlar: Ülkemizin en başta gelen sorunlarından biri de sınavlar konusudur. Okullar çocukları hayata hazırlamak ve hayatta var olabilme becerileri kazandırmaktan ziyade sınavlara giriş için ve herhangi bir başvuruda lazım olacak belgeleri almak için bir kurum niteliği taşımaktadır. Bu nedenlerden ötürü okula değerli bir kurum bakış açısı bağlamında
eksikler yaşanmaktadır. Sınav için eğitim ülkemizin kanayan yarası haline dönmüştür. Sınav odaklı olmak hem çocuğun okula bakış açısını hem çocuğun hayat ile olan ilişkisini hem de ailenin maddi-manevi kayıplarına büyük sebebiyet vermektedir.
5- Eğitimde fırsat eşitliği: Türkiye Cumhuriyeti Anayasanın en önemli maddelerinden biri Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan her vatandaşa eşit şekilde eğitim hakkının sağlanılmasıdır. Öğrencilerin girdiği sınavlara bakıldığında, sınavlarda etkili olan en önemli değişkenlerden biri de Sosyo-ekonomik durumdur. Ailenin sahip olduğu maddi imkanlar ya da çocuğun yaşadığı bölge, il, ilçe, köy eğitimde sahip olduğu başarıya büyük bir etkiye sahiptir. ‘’ Sınavlarda anne babanın eğitim düzeyi ve sahip olduğu eğitimsel farkı çocukların diğerlerine 120 puan fark attığı görülmektedir.’’ PISA sonuçları da bizim bu tezimizi desteklemektedir. Sosyo-ekonomik durumunun çok iyi olduğu ailelerin çocukları uluslararası sınavlarda başarılı olduğu görülmüştür. ‘’Bölge- il veya ilçe-köy ikilemlerinde daha dağlık bölgelerin gelişmemiş kısımlarındaki çocukların sahip olduğu beceriler ve sınav odaklı sonuçlar neredeyse diğer bölgelerin 3 yıl gerisinden gelmektedir.’’