Sevgili dostlar malum Yüce Allah(c.c) bir çok ayette “Ya
eyyuhennas”(ey insanlar) ifadesiyle insanlık alemine sesleniyor.
Peygamber aleyhisselatu vesselam veda hutbesinde on sefer
karşısındaki kitleye seslenmiş,
iki sefer ey Eshabım,
üç sefer ey Ehl-i iman
Beş sefer ey İnsanlar diye hitap etmiş.
Gerek ilahi hitap, gerekse Resul-i Erkemin hitabı insanım diyen
herkesin ilahi nasihat olan Kur’an’a ve Kur’an’ın pratik yaşamı olan Hz.
Muhammed’e (a.s) ihtiyacı olduğuna işaret etmektedir.
Malum İslam kendinden önceki dinleri de orijinal haliyle anlatır,
Peygamberlerin yaşadığı kıssalarla insanlığı aydınlatmaktadır.
Ayrıca kim demiş ki bu gün gayri Müslim olan bu inanç üzerine
hayatını sürdürecek belki de yarın öbür gün iman ederek daha iyi bir
şahsiyetle İslam’ı yaşayıp yüce Allah’a makbul bir kul olacak.
Mevlana Celeleddin Hazretlerinin şöyle manidar bir ifadesi var;
Kafire kem gözle bakma! iman üzeri ölmeyeceği ne malum.
Özellikle Müslümanlar için Peygamber şöyle bir terbiye tarzı
hatırlatmış, Her çocuk İslam fıtratı üzerinde doğar, sonra anne babasının
verdiği terbiyeyle ya Müslüman olur, ya da Yahudi veya Hıristiyan olur.
Aslında bundan kasıt aldığı eğitim olsa gerek. Yani bir Müslüman,
çocuğumu rahat bırakıyorum, ileride o kendine göre bir inancı seçer
diyemez. Hakkı hakikati ona anlatmakla yükümüdür.
Sürekli eğitim kavramı içinde orta yaş ve yaşlılarımızın dini nasihate
ihtiyacı vardır. Peygamberimiz “Din nasihattir” demiş, bu nasihati da
bilenler bileyenlere yapmakla yükümlüdürler. Hele günümüzde görme ve
duyma organımızla kalbimize lağam hortumları akıyor, bunu temizlemek
için nasihat şarttır, ibadet gerekir, zikir lazımdır ki kalbimiz orijinalliğini
korunabilsin.
Ancak Diyanetin kendini silkelemesi lazım, geliştirmesi lazım. Artık
İmam-Hatip lisesi mezunları, hatta şu andaki niteliğiyle ilahiyat mezunları
dahi bu topluma imam olmakta yetersiz olduğu kanaatindeyim. Daha
verimli elemanlar, din görevlilerinin yetişmesi için “manevi değerler
fakültesi” adıyla yeni fakültelerin açılması müfredatının
zenginleştirilmesinin yanı sıra mezuniyet puanının 90 olması gerekir.
Özellikle “zühd psikolojisi” tasavvufu ve Risale-i Nur’dan iman dersleri
muhakkak bu fakültenin müfredatında yer almalıdır diye düşüyorum.
Ayrıca İslam uleması tarihi de öğretilmedir ki hal ve davranışları örnek
alınabilsin.
Başarı puanı için örnek vermek gerekirse Kürdistan medreselerinde
başarı yüzden yüzdür. Metnini ezber okumayan ya da dersinin izahatını
yapmayan bir talebeye Seyda/Müderis o gün talebeye ders vermez ta ki
ödevini yapsın işte o eğitim sisteminden de Prof.Dr.Mehmet Görmez’ler,
Prof.Dr.Mehmet Yalar’lar, Prof.Dr.Musa Kazim’ler yetişir.
Malum yeryüzünde ehli iman ve ehli davet olmak üzere iki çeşit
insanlar var. Ehli imanın tekamülü, ehli davetin ise İslam’ı tanıması için
diyanet elzemdir.
Din görevlileri peygamberin varisleri şuuruyla hem İslam’ı
ahlaklarıyla yaşamaları, hem ilim ve zikirle manevi mertebe kat etmek için
daima bir gayret içinde olmaları lazım.
İnançlar sıradan bir dergahın insafına terk edilemez. Öyle yapılırsa
bir dinden yeni yeni dinler çıkar. Bir kesim nüfuz sahibi kimseler dini
menfaatleri uğruna kullanabilirler. Dolayısıyla diyanet bağımsız bir kontrol
heyetinin altında olması ve başkanlığın da özerk olması bu toplumun
olgunlaşmasına katkı vereceğine inananlardanım.
Hem bütün ilahi dinlerden asıl amaç insan hak ve hürriyetlerini
yaşama garantisi getirmek değil mi?
Selam ve saygılarımla
Eyüphan Kaya
Eğitimci-Yazar/Ortadoğu Uzmanı