Derde Derman Bir Öğretim Kurumu Olacaktı

Abone Ol

Üstat Bediüzzaman’ın özellikle üzerinde durduğu, açılması için çaba sarf ettiği, uğruna mücadele verdiği Medresetüzzehradan bahsediyorum, nasıl bir öğretim kurumuydu acaba? Neden Üstat bu kadar önemsiyordu? Bu seçkin öğretim kurumunun 8 tane özelliği vardı ve her bir özelliği bambaşka bir açıdan bu öğretim kurumuna değer katan özelliklerdi.(*)

Bu maddeler neydi? kısmen açmaya çalışayım.

1-İsminde başlarsak, medrese ismi, hem İslam dünyasına hem de Kürt halkına şirin gelen, müstesna bir değer ifade eder. Özellikle zehra kelimesi; velud, doğurgan, üretken ve verimli anlamına gelen, aydınlığı ifade eden bereketi andıran bir kelime. Dolayısıyla Medresetüzzehra ismi bu öğretim kurumuna ekstradan peşinen bir değer kazandıracaktı.

2-İlim ve bilimin derc ve meczini gelince aslında İslami ilimler ve Fen ilmi biri diğerini takviye ediyor doğruluğunu kanıtlıyor. Ancak bu iki alanın talebeleri biri diğerinden haberdar olmayınca dini ilimler taassuba sebebiyet verirken, fen ilmi de insanı Avrupa filozofları gibi dine düşman hale getiriyor.Bu sorun ortadan kalkmış olacaktı.

Halbuki  bu her iki ilim de insanlığa lazımdır.Üstelik insanlık hem dünyasını hem ahretini mamur etmekle yükümlüdür.

Medresetüzzehra’da öğretim üç dille yapılacaktı; Arapça, Türkçe ve Kürtçe

Arapça, Kur’an’ın dili olarak en nezih dil olma vasfını taşıyor ki Allah ismi Arap harfleriyle en iyi ve en anlamlı yazılabiliyor ve Kur’an İslam’ın ana kaynağı oluşu itibariyle bir ilim erbabı için Arapça olmazsa olmazdır.

Kürtçe Bölge halkının dili olup asıl iletişim dilidir ve iyice bilinmeli ki hak ve hakikati paylaşmada bir araç olarak kullanılabilsin.

Türkçe devletin resmi dili iyi bilinmelidir ki devlete karşı hem hak ve hukuku savunmayı yapılabilsin hem de iletişimde, yazışmada sorun yaşanmasın ve doğu batı arasında bir diyalog sağlansın.

3-Kürdistan bölgesinde yaşayan alimlerden Hocaların görevlendirilmesi,  hem Kürt ulemasına bir katkı hem ulemaya bir iltifat ve ilgi hem de mürüvvetlerine bir hizmettir. Ayrıca bölge halkının diline aşina olan bir kimse için bölge ulemasından olma şartı da yoktur.

4-Kürtlerin istidatları, tabiat yapısı olarak sahip olduğu yeteneklerine uygun ilim tahsilleri yapılabilir ya da bölgede işe yarayacak meslek erbabı insan yetiştirmeye dönük ilimler bu medresede okutulmalıdır ki iş , aş ekmek getirsin.

Her Medresetüzzehra mezunu nitelikli bir vatandaş olarak hem hayatını idame edebilsin hem de hayata katkı versin başka bir ifadeyle hem kazansın hem kazandırsın.

5-İhtisas bölümleri açılarak hayata katkı yapan, dünyaya meydan okuyan,  bilim adamı vasfını üzerinde taşıyan kimselerin yetişmesi ancak böyle bir ciddiyetle mümkündür.

6-Malumunuz günümüzde de denklik kavramı denen bir kriter var. Ne acıdır ki El Ezher mezunları 28 şubat sürecinde lisans mezunu bile sayılmadılar.Dolayısıyla bu  sakıncalı durumu taa o günlerden beri hisseden Üstat Bediüzzaman özellikle bu denkliğin gerekliliğine vurgu yapmıştır.

7-Öğretmen okuluyla aynı kampusta ve aynı idareye bağlılığına gelince, galiba bunun asıl amacı bir süreliğine öğretmenleri Medresetüzzehra talebeleriyle işbirliğine giderek yetersiz olduğu konularda eksiğini tamamlamaları ve aynı zamanda Arapça, Kürtçe ve Türkçe’nin nasılda barışık olarak bir arada yaşadığına bizzat şahitlik edip bu derslerden az buçuk yararlanarak kendini ifade etmede yeterli olmasının sağlanması.

8-Malumunuz medresede birebir, günümüz tabiriyle interaktif ders veriliyordu, aslında yakın tarihte ders arkadaşı kavramı adına 2’şer 3’er kişi beraber ders okumaya başlamıştı ama Üstat bunu daha da geliştirerek halka yapıda derslerin verilmesi,  günümüzün en yararlı ders verme tarzı olan U düzeninde derslerin yapılmasını tavsiye etmiştir.

O gününün şartlarında Diyarbakır, Bitlis ve Van’da  model okul olarak açılıp günün şartlarına göre geliştirilseydi bugün başımıza bela olan bu terör/ergenekon hadisesi olmayacaktı.

Maalesef o gün Üstadımızı anlamayanlar olduğu gibi bu gün de ezberden atıp tutuyorlar. Ayrıca Üstat Bediüzzaman bu müstesna eğitim projesini Meclise bile kabul ettirmişti, ama ömrü vefa etmedi. Bari bugün bu ve buna benzer eğitim kurumlarına kapımızı aralayalım ne dersiniz?

Selam ve dua ile

(*)Münazarat’tan esinlenerek yazılmıştır.