Depreme “Ekonomi” Gözlüğüyle Bakmak…

Abone Ol

Binlerce defa işittiğimiz sözcüklerle başlamak anlamlı olmasa da yine söylemek gerekir ki deprem hayatımızın gerçeği. Bu gerçek yüzyıllardır varlığını devam ettiriyor. Maalesef öyle görünüyor ki bundan sonra uzun bir süre daha devam edecektir. 6 Şubat 2023’te merkez üssü Kahramanmaraş’ın Pazarcık ve Elbistan ilçeleri; 20 Şubat 2023’te ise Hatay- Defne ve Samandağı merkezli olmak üzere Türkiye’nin Doğu, Güneydoğu ve Akdeniz bölgelerinde bulunan 10 ilimizde Cumhuriyet tarihinin en büyük depremleri yaşanmıştır. Deprem 27 Şubat 2023 itibariyle geri getirilemeyecek 44.374 canın yitirilmesinin yanı sıra pek çok maddi hasara neden olmuştur.

2022 yılı verisine göre Türkiye’nin GSYH’ı 808 milyar dolardır. Depremin etkilediği 10 ilin GSYH’deki payı 75 milyar dolar civarında seyretmektedir. Kahramanmaraş ve Hatay depremlerinin Türkiye GSYH’sının yaklaşık %10’una karşılık gelen bir hattı etkilemesi nedeniyle beklenen 2023 büyüme oranlarının düşmesi ve tahmin edilen enflasyon oranlarının artması başta olmak üzere; üretim, ihracat, istihdam ve vergi kaybı gibi pek çok makroekonomik kayba neden olacaktır. Depremin olduğu bölge, ülkenin tarım sektörün yaklaşık %15’ini ve ihracatının %10’unu (yaklaşık 20 milyar dolar) sağlamaktadır. Depremle birlikte tarım sektörü başta olmak üzere ekonomik alt yapı, imalat, dış ticaret, turizm, eğitim, sağlık, finansal yapı ve demografik yapı üzerinde ciddi kayıplar oluşacaktır. Deprem, bu söylenen makroekonomik gelir kalemleri yanında çok ciddi bir oranda konut zararı oluşturmuştur. Hem yıkılan konutların hem de oluşan enkazların taşınmasından doğacak zararın tahmini 40 ile 50 milyar dolar arası bir rakam olması beklenmektedir. Özetle depremin konut kaynaklı zararı ile diğer makroekonomik gösterge kaynaklı zararı toplamının 2022 GSYH’sının %10 ‘u kadar (80 milyar dolar civarında) olması öngörülmektedir.

Söz konusu kayıpları gidermek adına ülke çapında başlatılan kampanyalarda önemli yardımlar toplanmış ancak bu yardımlar içerisinde yer alan kamu kuruluşlarının önemli paya sahip olması kamunun önümüzdeki dönem yükünü artırması bakımından tartışmalı hale gelmiştir. O halde bir iş yapımına karar verilirken emek-kazanç öngörüsü doğru yapılmalıdır. Bir örnek vermek gerekirse 2018 Haziran-2019 Aralık ayını kapsayan dönemde uygulanan imar barışı (affı) uygulamasında ülke genelinde 7 milyon 393 bin 413 yapı faydalanmış ve 34 milyar 744 milyon gelir sağlanmıştır.  Bu yapıların 294 bin 166 adedi deprem bölgesindeki yapılardır. Bu uygulamadan 1 milyar 632 milyon 703 bin lira  (yaklaşık 50 milyon dolar ) gelir elde edilmiştir. Bugün itibariyle kaç yapının, dolayısıyla da ne kadarlık kaybın bu aftan kaynaklandığı net olarak bilinmemektedir. Ancak net olarak bilinen şey bu felakette payının olduğudur. Zira imar barışı genelde usul ve esasa uygun şekilde yapılmayan yapıları kapsamaktadır. Öyleyse sonucu çok ağır olan bu tarz uygulamaları bir daha uygulamamak üzere terk edilmesi tüm toplumun yararına olacaktır. Birlikte yaşamanın belirli kurallarının olduğunu hem yönetenlerin hem de yönetilenlerin bilmesi gerekir. Dolayısıyla imar barışını uygulayanlar kadar, bunu isteyenler de bu felaketlerde pay sahibidir. Nihayetinde bu felaketlerin birden çok sebebi bulunmakla birlikte,  sebepleri azaltmak ve tedbiri elden bırakmamak herkesin görevidir. Öyleyse attığımız taşın ürküttüğümüz kurbağaya değmesi dileğiyle…