Davutoğlu çözüm sürecini sürdürmek mi istiyordu?

Abone Ol

İmralı görüşmelerinde tutulan bu notların devletin tutumuna dair ilginç bir ipucu içeren bölümünden başlayalım.

İki gün önce Fırat Haber Ajansı’nda devamı da geleceği anlaşılan bir yazı dizisinin ilk bölümü yayınlandı. Amed Dicle imzalı yazı,Mezopotamya Yayınları’ndan çıkan ve son dönemde İmralı’da yapılan görüşmelerin tutanaklarını içeren kitabı merkeze almıştı. HDP ve DBP heyetinin Abdullah Öcalan ile yaptığı görüşmelerin kayıtları hem bu heyetler hem de görüşmelerde yer alan devlet yetkilileri tarafından tutulmuştu. Tahmin edeceğiniz üzere sözkonusu kitap devletin tutanaklarından değil, heyetin notlarından oluşuyor.   

Bu notların bana göre devletin tutumuna dair ilginç bir ipucu içeren bölümünden yola çıkalım.

**

ANF’de yayınlanan yazıya göre, 9 Ocak 2015’te İmralı’da Kamu Güvenliği Müsteşarı Muhammed Dervişoğlu, HDP heyeti ve Öcalan bir masa etrafında buluşuyor. Önce yemek yeniliyor. Ardından ‘konuya’ geçiliyor.

Dervişoğlu şöyle başlıyor: “Mütevazı bir toplantı masasında oturmuş olabiliriz. Ancak toplantı tarihi bir görüntüyle başlıyor. Bu biraz bizden kaynaklı bir durumdur. Yukarıda geniş heyetlerin toplantı yapabileceği toplantı salonundaki çalışmalar devam ediyor.”

Demek ki, devlet ‘geniş heyetlerin’ İmralı’ya geleceği bir yeni aşamaya hazırlanıyordu. Bu aşama için ‘daha büyük bir masa’ inşa ediliyordu.

Devam edelim…

Dervişoğlu’nun girizgahından sonra Öcalan, birkaç gün önce Başbakan Davutoğlu, Efkan Ala ve Yalçın Akdoğan ile görüşen HDP heyetine dönerek soruyor: “Başbakanla yaptığınız görüşmede bir kararlılık gördünüz mü? Heyet olarak düşünceniz nedir?”

Sırrı Süreyya Önder, “Bu konuda hükümetin bizce net tutumu yoktur. Tam bir kararlılıktan bahsetmek bir risktir. Kamu düzeni meselesine çok takmış durumdalar, bunu her şeyin önüne getirme durumları var” diye cevaplıyor.

İşte bu noktada Dervişoğlu araya giriyor: “Orada başbakan bu işin sorumlusu olarak size bir kararlılık ifade etmedi mi? Müzakerelere geçilmesine bir sakınca yoktur demedi mi?”

Bunun üzerine Önder “Evet görüşmede kararlı olduklarını, müzakereye geçilebileceğini söyledi” diyor.

Davutoğlu, Başbakan olduktan kısa süre sonra, 10 Eylül 2014’te de HDP heyetiyle görüşmüş, “15 Ekim’e dek PKK’nın yol kesme, mahkeme kurma gibi yasadışı faaliyetlerinin bitmesi koşuluyla süreci hızlandırma garantisi” vermişti.

Tüm bu görüşmelerin ardından da hepimizin bildiği Dolmabahçe buluşması yapıldı.

İmralı’da hazırlanan büyük masaya oturacak İzleme Heyeti’nin kurulacağı açıklandı.

**

Bu verilere bakarak rahatlıkla ifade edebiliriz ki, Başbakan Davutoğlu, bir bakıma görüşmelerde Hakan Fidan’ın yerini doldurması için görevlendiren Muhammed Dervişoğlu ve Yalçın Akdoğan’ın çözüm sürecini ağır aksak da olsa devam ettirme niyeti vardı. Eğer ‘güçleri yetseydi’ devam ettireceklerdi de…

Ama güçleri yetmedi. Çünkü kararları onlar vermiyordu. Devletin ‘fiili’ başkanı başkasıydı. Bunu hepimiz biliyoruz.

Öcalan da biliyordu. O nedenle 9 Ocak’taki görüşmede şunu demişti: “Evet başbakanın niyeti ile ilgili bir şey demeyeceğim. Ancak çok romantik bir başbakanla karşı karşıyayız. Yeterince deneyimi yok ve yüzeysel yaklaşma durumu var. KGM’nin burada olması benim için de önemlidir. Demokratik özerklik nedir, açıklayacağız. Kamu güvenliğini açıklığa kavuşturacağız. Yerel özerklik, güvenlik nedir, bu konularda kavram ve kuram açıklığına ihtiyaç var. Kürt reformasyonu, demokratikleşme, yerel demokrasi, belediyeler, seçim, tüm bunları burada kavram ve kuram düzeyinde ele alacağız (…) Bizim geçmişte de niyetimiz vardı. Özal’la yaptık, fakat Özal öldürüldü. Şimdi de binlerce provokasyon var. Bunu başbakana ve Yalçın’a (Akdoğan) anlatın. Davutoğlu çok deneyimsiz, tarihi bilmiyor.”

Bu bakımdan haklı çıktı. Başbakan ve çözüm sürecini yürütmekle görevlendirdiği heyeti, devletin fiili başkanı ve ordunun bir kesiminin verdiği ‘bitirme’ kararı karşısında hiç birşey yapamadı.

Bu konuya devam edeceğiz.