DARBE GİRİŞİMİNİN EVVELİ VE SONRASI…

Abone Ol

Özlü Söz: Bize kalmayacak dünyada için, bize kalacak günahlar biriktiriyoruz.

 

                                                                                            MALKOM X

 

F.Güleni 1980 askeri darbesinden sonra gıyabında tanıdım. O dönemde çalıştığım kurumda müdürün işgüzarlığı sayesinde Hakkâri’ye sürgün edilmiştim. Askeri darbe ile ülkede sağ ve sol militanların birçoğu aranıyordu ve fotoğrafları afişler halinde umumi yerlere asılmıştı. O afişin sonlarında da Fethullah Gülenin de imam kıyafetli resmi vardı ve o da arananlar listesindeydi.

 

Hakkari’deki görevim bitmiş ve tekrar Vana dönmüştüm. O sıralar F. Gülenin vaaz kasetleri satılıyordu. Vaazlarında Hz. Peygamberi ve sahabeyi ağlayarak etkili bir şekilde anlatıyordu. Bende iki kasetini aldım akşam evde hanımla dinledik. Sahabeyi o kadar etkili anlatıyordu ki gerçekten etkilenmiştik.

 

Ertesi gün çarşıya gittiğimde ilmine ve takvasına çok değer verdiğim Ali Çalımlı Hocanın (Mela Ali Norşin Camisini imamı-Allah rahmet eylesin) yanına gitmiş sohbetini dinlemek istemiştim. Sohbet arasında Fethullah Gülenin kasetlerini alıp dinlediğimi ve çok etkilendiğimi söylediğimde birden Ali Hocanın sesi sertleşti ve Müküs şivesiyle; “Bırağ o milleti ağleteni” dediğinde birden şaşırdım. Ve içimden “Bu hocalar niye birbirini sevmiyor” dedim.

 

Ali hoca daha sonra bana bir olay anlattı. Deki ki; “Yeni emekli olmuştum İstanbul’da halı üreten bir arkadaşım vardı. Emekli olduğumda bana bayilik vereceğini söylemişti bende onun bu sözü üzerine yanına gitmiştim. Tam onunla sohbet ederken benimde tanıdığım biri içeri girdi. Fabrika sahibi arkadaşımı gece Fethullah Gülenin sohbeti olduğunu ve kendisini sohbete davet etmek için geldiğini söyledi. Arkadaşım bu daveti kabul etti. Bana dönerek bu gelen kişiyi tanıdın mı? Evet dedim bu Fethullah Gülenin teşrifatçısıdır. Zaten Fethullah Güleni medrese okuduğumuz yıllardan tanırım dediğimde o zaman birlikte gidiyoruz dedi.

 

Gece sohbet edilecek mekâna gittik. Dört daireli bir apartmanın teras katıydı. Çok büyük ve iyi döşenmişti. Oturduktan sonra Fethullah Gülen konuşma yapmak üzere kendisine hazırlanmış olan yere gelerek başladı konuşmaya. Konuşmalarından bir hayli rahatsız olmuştum. Misafir olduğum bir ilde ve tanımadığım bir ortamda müdahale edemedim. Konuşması bittikten sonra odaya çekildi. Bizde çıkmak için kapıya yöneldiğimizde o teşrifatçısı yanımıza geldi ve Fethullah hoca Ali hoca ile görüşmek istiyor dedi. Bizde ayakkabılarımızı tekrar yerine koyduk ve yanına gittik.

 

Ben oturur oturmaz hemen söze başlamak için dedim ki; Hocam ben konuşmanızı baştan sona kadar dikkatle dinledim. Ve siz konuşmanızın başından sonuna kadar Mümin Müslümanları hep kötülediniz. Neden? Bir süre sustu ve başını kaldırıp soruma cevap yerine “Ben çok rahatsızım müsaadenizle çekilmek istiyorum dedi ve yanımızdan ayrıldı” Ve biz sorumuzun cevabını almadan çıktık.”

 

İşte F. Gülen o dönemde hem aranıyor hem de hiç yakalanmadan istediği gibi ülkenin her yerine gidiyordu. Yine o dönemde iki defa Vana geldi. Biz gelişini duyduğumuza göre istihbaratın ve sıkıyönetimin duymaması imkânsızdı.

 

Vana, şimdi SERHAT LİSESİ olarak bildiğimiz yerini tespit edip Van esnafından para toplamak için gelmişti. Biri arsasını bağışladı ve o dönemin Van esnafı da ciddi manada para yardımında bulunmuştu. Ve o lise yapılan bağışlarla yapıldı hizmete sunuldu.

 

Burada önemli olan şey Gülenin aranmasına rağmen sıkıyönetim tarafından hiçbir şekilde yakalanmamasıydı. Gizli bir el Güleni koruyordu.

 

12 Eylül darbesini yapan askeri cunta Erbakan Hocanın Konya’da yaptığı mitingin akabinde darbe yapmıştı. O mitingde bazı provokatörler istiklal marşı okunurken oturmuşlardı. Askerler bunu hiç göz ardı etmeyerek yıllarca Erbakan’ı hep düşman bilmişlerdi. Sebebi de İslam’ı siyaset olarak geri getirmek istiyor suçlamasıyla…

 

ABD Fethullah Gülenin keşfetmişti. Ve uzun süreli bir plan yaparak geleceğe hazırlamak için önünü açmıştı. Tabi “Bizim çocuklar Türkiye’de darbe yaptı” dediği çocuklara Fethullah Gülene hiç karışmayın talimatını da esirgememişlerdi.

 

Sıkıyönetim tüm katılığı ile varlığını sürdürürken ve F. Gülen de aranıyorken hiç yakalanmamasının sebebi ABD’nin talimatlarıydı. Dokuz yıl geçip dava zaman aşımına uğradıktan sonra dönemin İzmir Valisi Vecdi Gönül tarafından adeta törenle karşılanmıştı.

 

Bu ilişkiler bu işlerle temellendirildikten sonra F. Gülen başladı önce içte sonra dışta okullar açmaya. Çünkü her alanda önünün açılması için direktif “Bizim dedikleri çocuklara” verilmişti.

 

İşte o dönemden kısa bir süre sonra F. Gülen ve Esad Coşan ABD’ye davet edildiler. Kendilerine Türkiye’de iyi bir tabanlarının olduğu söylenerek siyasi parti kurmaları istendi. Esad Coşan o dönemde Hak-Yol vakfının başkanıydı ve aynı zamanda Erbakan Hocanın şeyhi olan Mehmet Zahit Korkut hocanın da damadıydı.

 

Esat Coşar etrafındaki yetkililerini topladı ve parti kurmak istediğini söylediğinde aldığı cevap pek hoşuna gitmemişti. Kendisine; “Refah Partisi var ve başında da Erbakan Hoca iyi yürütüyor. Sen parti kurarsan mevcut pastadan pay ayırıp küçülteceksin. Parti kurarsan yanınızda olmayız” diyerek meseleyi sonuçlandırmışlardı.

 

F. Gülen de kendisine yakın olanları toplamış ve niyetini söylemişti. Onlar da; “Efendim, siyaset meydanında Demirel, Erbakan,

 

Türkeş ve Ecevit gibi liderler varken onların arasından sıyrılıp kendimizi kabul ettirmemiz çok zor. Ama mademki bize destek verecekler o zaman Milli Eğitim, Emniyet, Ordu, Bürokrasi, Yargı ve Üniversitelerde önümüzü açsınlar daha mükemmel bir örgütlenme yaparız” dediler. Bu fikir benimsendi ve gerekli bilgiler verilerek o denilen kurumlarda F. Gülenin öğrencilerinin önü açılmış oldu.

 

Refah Partisini önünü kesmek için o dönmede askeri şuralarda Albaylığa kadar yükselmiş olanlar ya emekli ediliyor ya da bir bahane ile görevden atılıyorlardı. Ama F. Gülenin o dönemde askeri okullara gönderdiği ve hem sıkıyönetimin hem de Kemalist geçinen ABD’nin “Bizim çocuklar” dediği yüksek rütbelilerin Risale-i Nuru kullanarak yetiştirilen F. Gülenin talebeleri o okullara girmiş ve şimdi de general rütbesiyle orduda yerlerini almışlardı.

 

İşte şimdi o generaller darbe girişiminde bulunmuşlardı. Buna her dönemde onlara göz yuman ve gerekli takibatı yapmayanları da araştırıp ortaya çıkarmak lazım.

 

Şimdi televizyon ekranlarına çıkıp arzı endam eden herkes Rahmetli Erbakan Hocanın daha o dönemde dediklerini ciddiye alıp gereğini yapmış olsalardı bugünleri yaşamamış olacaktık. 5 Ocak 2015 tarihinde yazmış olduğum yazımın bir tekrarını bu yazımdan önce tekrar paylaştım ve o dönemde Rahmetli Erbakan Hoca F. Gülen için; “En çok İslam’a hizmet etmesi gerekirken Siyonistlerle ve masonlarla çalışıyor” demesi kimseye küpe olmadı.

 

Yine Erbakan hoca; “Kim çocuklarını Fethullah Gülenin okullarına verirse Siyonizm’e asker yetiştirir” demesini kimse dinlemedi.

 

Ama şunu çok iyi biliyoruz ki, Erdoğan F. Gülen ile görüşmeye gittiğinde “Ben Erbakan’dan ayrıldım yeni bir parti kurmak istiyorum. Yarımcı olmanız için size geldim” dediğini Gülen geçen gün bir televizyona verdiği röportajda söyledi. Yani Erdoğan’ın biz iyi tanımıyorduk dememeli çünkü daha işin başından beri onu iyi tanıyor ve gücünün de farkındaydı…

 

Dünya İslam’a muhtaç, Müslümanlar İslam'a…

 

Kurana dayalı bir düşüncenin yükseliş gösterdiği bir ortamda emperyalistlerin uşaklığını yapan ve İslam’ı dünya menfaati için tahsil edenler Firavunun yanında yer alıp Hz. Musa’ya karşı duran Belam-ı Bauralar hiç eksik olmayacak…

 

Kuranın emir ve direktifleri çerçevesinde toplanmak dileğiyle…