Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kabine toplantısının ardından kameralar karşısına geçti. Suriye'de Esad rejiminin devrilmesiyle ilgili ne söyleyeceği merak konusu olan Erdoğan, dikkat çeken ifadeler kullandı.
ERDOĞAN'DAN KABİNE SONRASI "SURİYE" AÇIKLAMASI
Esad'ın zulüm ile abat olunamayacağını gördüğünü belirten Erdoğan, rejimin Türkiye'nin uzattığı eli her defasında reddettiğini vurguladı. Erdoğan şunları söyledi: "Bölgemiz ancak demokrasi ve bunun için de bir dönüm noktası ifadesiyle tarif ve tahlil edilebilecek evsafta kritik gelişmelere sahne oluyor. Suriye'de 13 yıldır devam eden iç savaş dün itibarıyla yeni bir boyut kazandı. Halep, Hama, Humus ve son olarak Şam, asıl sahiplerinin kontrolüne geçerken, Baas diktatörlüğü tamamen çöktü.
"ÇAĞRILARIMIZUN DEĞERİ BİLİNMEDİ"
Yıllardır bölücü örgütün işgali altında bulunan Tel Rifat ve Münbiç'in teröristlerden arındırılmasını memnuniyetle karşılıyoruz. Eski rejimin kimi şehirleri bölücü terör örgütünün Suriye uzantılarına bırakması aralarındaki kirli ittifakı bir kez daha teyit etmiştir. Ülkemizdeki ana muhalefetin son ana kadar umudunu kesmediği Esed rejimi son ana kadar umudunu terk etmemiştir. Çağrılarımız eski rejim tarafından küstahça reddedilmiş, değeri bilinmemiş, manası anlaşılmamıştır.
"ESED BİRÇOK ŞEHRİ ENKAZA DÖNMÜŞ BİR SURİYE BIRAKARAK KAÇTI"
Esed birçok şehri enkaza dönmüş bir Suriye bırakarak kaçmıştır. Zulüm ile abat olunamayacağı hakikati Suriye'de bir kez daha tecelli etmiştir. Türkiye Suriye ihtilafının başından beri komşuluk hukukunu ve büyük devlet olmanın icaplarını harfiyyen yerine getirmiştir. Barış, özgürlük, diyalog, adaletten, Suriye'nin bir an önce huzura kavuşmasından yana olduk. Devrik rejimin hasmane tutumuna rağmen her şart altında Suriye'nin toprak bütünlüğünü ve üniter yapısını savunduk. Haksız, hukuksuz, baskıya, zulme karşı sesimizi yükseltmekten hiçbir zaman çekinmedik.
"SURİYE'NİN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜNÜ SAVUNDUK"
Türkiye Suriye ihtilafının başından beri komşuluk hukukunu ve büyük devlet olmanın icaplarını harfiyen yerine getirmiştir. Barış, özgürlük, diyalog, adaletten, Suriye'nin bir an önce huzura kavuşmasından yana olduk. Devrik rejimin hasmane tutumuna rağmen her şart altında Suriye'nin toprak bütünlüğünü ve üniter yapısını savunduk. Haksız, hukuksuz, baskıya, zulme karşı sesimizi yükseltmekten hiçbir zaman çekinmedik.
"SURİYE İLE İLGİLİ HASSASİYETİMİZ HİÇBİR ZAMAN MENFAAT EKSENLİ OLMADI"
Bunu açık bir düşmanlığa, kör husumete dönüştürmedik. Suriye'deki hadiselerin 13 yıllık serencamını bilen herkes Türkiye'nin verdiği hasbi mücadelenin en yakın şahididir. Suriye ile ilgili hassasiyetimiz hiçbir zaman menfaat eksenli olmamıştır. Bu konuya hep vicdan penceresinden baktık, merhamet nazarından yaklaştık. Bugün de aynı yerde sapasağlam duruyoruz. Suriye halkı bizim kardeşimizdir. Tüm kesimleriyle tüm inanç gruplarıyla can dostumuzdur. Bir uçtan diğer uca Suriye'yi karış karış süsleyen türbeler, köprüler, çeşmeler, hanlar, camiler bizim ezelden ebede uzanan kardeşliğimizin nişaneleridir.
"KALBİMİZİN BİR YARISI ANTEP'SE BİR YARISI ŞAM'DIR"
Sınırlar ülkeleri fiziken birbirinden ayırabilir ama kalplere hangi güç sınır çizebilir? Asırlardır birlikte yaşadığımız aramızdaki sınır uzunluğu 910 kilometre. 910 kilometrelik sınırı paylaştığımız komşularımıza sırtımızı dönmemizi bizden kim bekleyebilir. Kalbimizin bir yarısı Antep, Hatay, Şanlıurfa ise diğer yarası Afrin, Hama, Humus, Şam'dır.
"SURİYELİ MUHACİRLERE 13 YIL BOYUNCA ENSARLIK YAPTIK"
Tarihin ve coğrafyanın bize hatırlattığı bu gerçekleri son 13 yıldır ülke ve millet olarak bizzat yaşadık, bilfiil tecrübe ettik. Komşumuzun evinde yangın çıktığında ilk koştuğu yer biz olduk. Devrik rejimden kaçan Suriyeli kardeşlerimiz canlarını kurtarmak için ilk önce bizim kapımızı çaldı. Az değil, 4,5 milyon Suriyeli bizim evimizde misafir oldu. Bir dönem nüfusu 3 milyon 700 bine ulaşan ancak şimdi sayıları 2,9 milyona düşen Suriyeli muhacirlere 13 yıl boyunca ensarlık yaptık." dedi