Çekinceleriniz batsın!

Abone Ol

Şöyle bir kulak verdiniz mi bilmem... Son zamanlarda hangi ortamda konuşsanız, hangi sohbete kulak kabartsanız, sosyal medyada ‘Van’ geçen hangi muhabbete ortak olursanız muhtemelen duyduklarınız aynı şeylerdir.

-Kentte, kentin dinamiklerine ve idarecilerine yönelik ciddi tepkiler yükseliyor!
-Siyasilerin suskunluğu ile ilgili söylemler hiç eksik olmuyor!
-Siyasilerden ve idarecilerden umudu kesen halktan, STK’ların artık sürece dahil olması için ciddi veryansınlar ediliyor.

Neden mi? Anlatmakla bitmeyen mevcut problemlere hali hazırdaki bazı yaşanmışlıkları ekleyerek örnekleyeyim:

***

BARIŞTAN KAÇAN KAÇANA

Geçtiğimiz hafta sonu düzenlenen Ermeni Ayini öncesi Gevaş Belediye Başkanı Sinan Hakan’ın hazırladığı ‘barış sofrası’ organizasyonundan bahsetmiş ve çağrısına kulak verilmesinden dem vurmuştuk.

Sinan Hakan, 5’incisi düzenlenmesine, binlerce insan ağırlanmasına rağmen Van’a kalıcı hiç bir katkı sunmayan Akdamar Kilisesi’nin ve Adası’nın Van’a ve Gevaş’a biraz daha katkı sunması için bir sofra kurmuş ve bu sofrada bu yıl da ilk kez katılacak olan Fener Rum Patriği Bartholomeos, Aram Ateşyan kimi isimlerin dışında birçok dini önder ile birlikte Van’ın önde gelen isimlerini oturtmak için kolları sıvamıştı.

Amaç bu sofrayla ayini bir adım daha öteye götürmek, biraz daha fazla ses getirmek. Başkan Hakan ile görüştüğümde bu sofraya Van’dan ise sadece dini liderleri değil birçok kesimden insanı davet ettiğini açıklamıştı. Hatta çağrısına destek isteyerek bu sofrada Van’ın tüm dinamiklerinin müdahil olması gerektiğini kaydetmişti.

Peki, o çağrıdan sonra ne oldu? Dönüp o sofrada kimlerin olduğuna bakalım, cevap orada gizli:

Van Valisi yok!
Ayine kadar gelen ama sofrayı teğet geçen belediye başkanları yok.
Van TSO Başkanı yok!
Van İl Müftüsü yok!
Diğer hatırı sayılır STK temsilcileri yok!

Peki niye yok?

Bu insanları bu sofrada oturtmayan çekince neyin çekincesi acaba merak ediyorum?

Siyasi bir belediye başkanı tarafından düzenlenmesi çok abes bir bahane olacaktır. Zira orada siyaset adına değil kentin turizmi ve kültürü adına bir sofra kuruldu ve tek bir siyasi söylem yoktu.

O masada görünmenin yarın bir gün kendileri adına olumsuz bir şeyler oluşturacağı düşüncesi ile mi gidilmediyse, müftünün de dini liderleri ile oturmasında kentin STK’larının da bu sofrada oturmasında bir sakınca yoktu. Kimse o sofrada Hıristiyanları kendilerine veli edinmek için oturmadı, amaç adı üstünde bir ‘barış’ sofrası sağlamaktı.

Bakıyorum, bunca heyecan, bunca emekle bu sofrayı kurmak için çırpınan vizyoner bir isim olan Hakan’ın yalnız bırakılmasına neden olan çekinceler her ne ise bu çekinceyi oluşturan düşüncelere gerçekten yazıklar olsun diyorum!

***

ORTADOĞU’NUN DEĞİL VAN’IN FUARI!

Diyelim ki Gevaş’taki sofra Ak Partili bir belediye başkanı tarafından kuruldu, diyelim ki Hıristiyanlar olduğu için dini temsilcilerimiz, devlet düzeyinde olmadığı için valimiz, kendilerinin bir alt kümesi olduğu için büyükşehir belediye başkanlarımız dahil olma tenezzülünde bulunmadılar, ya Van’ın kendi fuarına katılmamaya neden olan sebep nedir?

Yıllardır Ak Partili siyasetçilerin ‘hükümetimizin bir yatırımı daha!’ diye ağzından düşürmediği, STK temsilcilerinin ‘biterse Van dünyaya açılır’ havası attığı, yerel yönetimlerin ‘benim olsun’ diye kavgaya tutuştuğu Tuşba Fuar ve Kongre Merkezi, yeni adıyla Ortadoğu EXPO Fuar ve Kongre Merkezi neden sahipsiz bırakıldı!

Gevaş’ta barışın sofrasında bulunmayanlar, bir hafta önce de o fuarda Van’ın ekonomisini sahipsiz bırakanlardan farklı değillerdi.

-Yıllardır hala sahalarda, çadırlarda yapılınca yeri göğü inleten Van fuarına neden Ankara tenezzül etmedi?
-Reklamını yapmaktan bıkmayan Ak Partili milletvekilleri neden sembolik de olsa buraya hükümet nezdinde bir katılım sağlatmadı?
-Van TSO neden TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu’nun katılım sağlaması için kurumsal görüşmelerde bulunmadı?

Hani öyle çok da büyük işler başarmış, ekonomide bağımsızlığını kazanmış bir kent olmuş olsak ‘kendi göbeğimizi kendimiz keseriz’ der çıkarım işin içinden ama bir dükkan, dernek açılışına bakanları getiren bir kent olarak bu fuarı neden sahipsiz bıraktık?

Bu kent hem devlet, hem siyaset nezdinde sahipsiz bırakılmış dediğimizde homurdanan yöneticilerin bu noktadaki tepkilerini ve düşüncelerini de halka hesap vermeleri anlamında elzem buluyorum!

Zahir Kandaşoğlu daha halı sahalarda yapıldığı dönemde develer ile İstanbul’dan yola çıkmış bu kentin belediye başkanını, Valisini deveye bindirmiş Türkiye’ye Van Fuarı ismini ezberletmişti. Van TSO’nun sırtlandığı fuarlar çadırlarda yapılmasına rağmen Ortadoğu’daki ülkelerden büyük yatırımcıların katılımıyla tam anlamıyla bir uluslararası fuar haline gelmişti. Sektörel olarak ayrılmasa da her çeşit standın bulunduğu o fuarlar Van halkı için de tam bir festival haline gelmiş ve insanlar bu fuarları ziyaret etmeyi alışkanlık haline getirmişti.

O günler hala ‘fuar’ denildiğine Van halkının hafızasında canlanacaktır…

O zaman, ne oldu da Van kendi fuarına kavuştuğu böylesi bir dönemde, adına da EXPO gibi altından kalkılamayacak bir isim verilerek böylesi sönük bir açılış ve katılım ile açılmasına neden oldu?

Sorarım bu kentin sahibi diye geçinenlere:

-Abuk sabuk bir imarla bu kentin inşaat sektörünü bitirdiğiniz için mi yoktunuz?
-Bu kenti ekonomik olarak çökertip bir vergi terkini sağlayamadığınız için mi yüzünüz tutmadı?
-Esnafa hesap veremeyecek kadar aciz olduğunuz için mi teşrif etmediniz?

Daha basit, ama şöhretinize şöhret katacak törenlerde yer alıp bu önemli yatırımın Ortadoğu adıyla anılmasına rağmen Van’da bile istenilen etkiyi bırakmamasına neden olan;

ÇEKİNCELERİNİZ BATSIN!

***

Bu kentin değerlerinden bahsediyor, ciddi anlamda kullanılması halinde kent şaha kalkar deniliyor.

Peki biz bu kalkınmanın neresindeyiz?

*Tarım ve hayvancılık için en geniş meralara ve iklime sahibiz, tarım ve hayvancılıkta esamemiz okunmuyor.
*Hayvan sayısı ile Türkiye’de en önde geliyoruz ama Van halkı olarak eti en pahalı yine biz yiyoruz.
*Turizm potansiyelleri saymakla bitmeyen, bir çok medeniyete başkentlik bir şehiriz hala turizmde parmak hesabı turist sayıp, tarihi mekanları gelecek nesillere saklama erdemini (!) gösteriyoruz.
*Depremden sonra inşaatın iştahını kabartan, salya akıtan bir yeniden yapılanmanın olduğu şehirde kentin evlatlarının hala bir çivi bile çakamadığı bir kentte ‘İnşaat Ya Resulallah’ diye el açan müteahhitlere sahibiz.
*Esnafın kan ağladığı, işsizliğin arttığı, yetmezmiş gibi madde bağımlılığının, tefeciliğin, pavyon kültürünün hız kesmeden arttığı ve kendisiyle ters düşen bir kentiz.

Allah aşkına neyin potansiyelinden bahsediyorsunuz artık? Bence istatistikleri de şapkayı da bir kenara bırakmanın zamanı geldi.

Üç maymunu oynayan siyasetçi, idareci, yöneticilere duyrulur!