“İnci Kefali 800 bin yıldır bu kutsal göçü gerçekleştiriyor. 800 bin yıl boyunca buradan gelip geçen uygarlıkların hiç biri balığı yok etmedi. Eğer biz sahip çıkmazsak balığı yok eden nesil olacağız.”
Bu sözler Van Balığı’nın korunmasında önemli bir rol üstlenen kurumlardan bir isme ait. Sözlerin sahibi YYÜ Su Ürünleri Fakültesi Dr. Öğretim Üyesi Mustafa Akkuş.
Diyor ki: “Üreme döneminde her bir balık ortalama 10 bin tane yumurta taşıyor. Yani bir balığı yakaladığınız zaman aslında yüzlerce, binlerce balığı katletmiş oluyorsunuz.”
Ama bu sözlere rağmen her gün, istisnasız her gün kaçak balık operasyonu haberi geliyor.
Dile kolay tonlarca balığın kaçak avlanması haberleri ardı ardına düşüyor ajanslara…
Sayın Akkuş hocanın hem kaçak avlanma hem de kaçak avcılık ile ilgili devasa bir düzeneğin ele geçirilmesi sonrası yaptığı konuşma da çok önemli bir nokta daha var.
Bu kaçakçılara artık kaçakçı demiyor.
Hırsız diyor.
Bizim denizimizin, bizim balığımızın hırsızları diyor!
Ve bu mücadelede önemli rol oynayan Jandarma dışında tüm Vanlıları bu duyarlılığın parçası olmaya davet ediyor.
Bu hırsızlığın bitmesi için ortak seferberlik çağrısı yapıyor.
Diyor ki:
“Bu mücadele sadece jandarmanın ve ilgili kurumların değil, aslında Van Gölü etrafında yaşayan bir milyonu aşkın bütün insanların omuzundaki bir sorumluluğudur. Lütfen balık satışını gördüğümüz zaman, balık avlayanlar gördüğümüz zaman hemen ilgili kurumlara ihbarda bulunalım ve balığımızı çaldırmayalım. Çünkü bu balık bizim geçmiş nesillerden emanet aldığımız gibi canlı türü. Eğer bu balığı koruyabilirsek inci kefalinden çok daha insan etmek yiyecek.”
Haksız mı?
Çok haklı.
Bizim kendi balığımızı çaldırmamamız lazım.
Çünkü bu hırsızlığı yapanlar Van’ın, Van Denizi’nin, tarihte onlarca medeniyetin kendisine mesken tuttuğu bu coğrafyanın tarihini de çalıyor.
Düşünsenize onlarca medeniyet, binlerce, on binlerce yıl ayrı dönemlerde bu topraklarda hüküm sürüyor.
Hem hiçbir bizim bu süreçte verdiğimiz tahribatı vermiyor!
Ama biz kendi elimizle, kendi kendimize 800 bin yıllık bir balığın neslini kurmak için türlü yollara giriyoruz.
İşte bu yüzden bunun adı insanlık değil!
Öyle görünüyor ki duyarlılığımızı da, sorumluluğumuzu da, farkındalığımızı da bir adım daha öteye taşımamız gerekiyor.
10 yıl önceki noktada olmadığımız aşikar.
Birilerine balığın avlanmaması gerektiğini anlatmanın deveye hendek atlatmaktan zor olduğu bir süreçte bu noktalara kadar geldi.
Bırakın günde binlerce ton balığı, her gün yüz binlerce ton balığın yakalandığı bir Van’dan bugünkü noktaya geldik.
Düşünün…
Fırıncısı dükkanının camına ilan asıyor.
“Yasak dolayısıyla balık pişirmiyoruz” diyor.
Düşünün…
Daha önce el arabasıyla mahallelerde cirit atan kaçak balık satıcıları girdiği mahallelerde hemen ihbar ediliyor. Satışın önüne geçiliyor.
Sosyal medyada fotoğrafı paylaşıldığında dahi, arkadaş arkadaşa demedik laf bırakmıyor.
Sanırım doğru noktadayız.
Sanırım toplumun büyük bir bölümü doğru şeyler yapıyor.
Ama doğruyu yapmayan, hala kaçak balık avlayan, bugün gazetemizin manşetindeki haberde de dile getirildiği gibi katiller, bizim değerlerimizi katlediyor.
Bu katliama dur demek lazım.
Üreme yolculuğunda, Van Balığı’nı Van Denizi’nde daha yüz binlerce yıl canlı tutmaya çalışan bu balıkların mücadelesini onları katlederek engelleyenlere daha yüksek tepkiler vermemiz gerekiyor.
Eksik değiliz.
Yanlış bir noktada değiliz.
Ama bunu birilerinin yanına kar bırakmayalım.
O hırsızlara,
O vicdansızlara,
Dört bir yandan engel olup bu balığın neslini kurtaralım!