Bu Saltanatının Değeri Olsa Olsa Bir Bardak Sudur

Bu Saltanatının Değeri Olsa Olsa Bir Bardak Sudur | Murtaza Kamar | Köşe Yazıları...

Abone Ol

Behlûl Dânâ bir gün, Hârûn Reşîd'e hitâben demiş ki:

-Senin bu saltanatının değeri olsa olsa bir bardak sudur.

Hârûn Reşîd, Behlûl'ün sözünü küçümseyerek demiş ki:

-Sen aklını yitirmişsin. Ben şarkın en büyük pâdişâhıyım. Benim saltanatım altında nice milletler, nice şehirler, nice göller ve denizler var.

Behlûl Dânâ, izin verirsen sana bunu ispat edeceğim diyerek Hârûn Reşîd'e iki soru sormuş. Birinci sorusu şuymuş: Çölde susuz kalıp, ölüm hâline gelsen. Birisi çıkıp "Saltanatının yarısını verirsen sana su veririm dese" ne yaparsın?

Hârûn Reşîd, hiç düşünmeden şu cevabı vermiş:

-Elbette ölmemek için adamın teklifini kabul ederim.

Behlûl Dânâ, ikinci sorusunu sormuş:

-Peki, içtiğin suyu çıkaramasan, sen kıvranıp dururken birisi çıkıp "Mülkünün geri kalanını bana verirsen o suyu çıkartırım" dese ne dersin?

...

Para, ilk olarak MÖ yedinci yüzyılda Lidyalılar tarafından kullanılmaya başlandı. Paradan önce takas sistemi kullanılıyordu. Takas, malın mal ile değişimidir. Yetmişli yıllarda para kıttı. Her ne kadar Lidyalılar, asırlar önce parayı kullanmaya başlamışlarsa da çocukluğumuzda, yani yetmişli yıllarda, mahallede köylü pazarcılar takas sistemini kullanıyorlardı. Getirdikleri sebze ve meyveyi bulgur, mercimek vs. karşılığında değiştiriyorlardı. Burada pirinci saymadım. Çünkü pirinç çok lüks bir tüketim maddesi idi. Sadece özel günlerde ve bayramlarda pişirilirdi.

Bir Kızılderili atasözü şöyle der: “Son balık öldüğünde, son nehir kuruduğunda, son ağaç kesildiğinde beyaz adam paranın yenmediğini anlayacak.”

Para çıktı çıkalı insanların karakteri değişti. Para öyle değerlendi ki,  “Paraya tapma” deyimi bile oluştu. Çünkü para, muhafazası kolay ve kimilerine göre açamayacağı kapı olmayan bir nesneydi. Parayı araç olarak kullananlar bir yerlere gidince, paranın verdiğini zannettikleri itibar ile farklı bir şekilde giriyor ve herkesin bir fiyatı olduğunu düşünüyorlar. Yıllar önce okuduğum bir kitapta bu düşünceyi şöyle açıklıyor: 1000 dolar versem bir böcek yer misiniz? Hayır, 10.000 dolar, Hayır. 100 bin dolar ….Yazar bu durumu şöyle açıklıyor: " Küçük para ile tiksinilen işe olan tavır  para arttıkça değişmeye başlıyor. Ancak o zamanda da şimdi de bu durum için düşüncem hiç değişmedi. Elbette ki bu durumu asla kabul etmeyecek insanlar vardır ve var olmaya devam edecektir.

Yapılan araştırmalara göre özellikle yüksek kazanç sağlayan kişilerde, para kazanma ve başarı ile birlikte paraya karşı duygusal bir bağımlılık da başlıyor.

100 Dolarlık banknotun üzerinde resmi bulunan Benjamin Franklin şöyle demiş: “Para ve insan arasındaki karşılıklı ilişki şöyledir: İnsan paranın sahtesini yapar, parada insanın.”

Ne kadar çok paramız olursa olsun para, bizi diğer canlıların da kaçınılmaz akıbeti olan ölümden kurtaramayacak. Para elbette önemlidir; yaşamak için ve daha önemlisi de yaşatmak için. Ancak gereğinden fazla kıymet vermemek, diğer bir ifade ile tapınmamak kaydıyla.