Yapılan onlarca uyarıya rağmen kulak asmıyoruz.
“Yapmayın” diyorlar.
“Etmeyin” diyorlar.
“Kıymayın” diyorlar.
Ama bize söz geçiremiyorlar.
Uzmanlar bas bas bağırıp uyarılar yapıyor.
Askerler sabaha kadar nöbet tutuyor.
Ama Van aldırış etmemeye devam ediyor.
Üstelik kısacak bir zaman dilimini kapsıyordu.
Sadece 3 ay gibi bir süre sabretmemiz gerekiyor.
Yapamıyoruz.
Beceremiyoruz.
Değerimize,
En önemli varlığımıza el uzatmaya.
Onu yok etme teşebbüsüne devam ediyoruz.
Nedir yatığımız?
Van Balığı’mızı yiyor ve yediriyoruz.
Yememiz gerektiği, tanıtmamız gerektiği zaman görmezden geliyoruz.
Ama ne zaman ki göç yolculuğuna çıkıyorlar, biz adeta katlediyoruz.
En son dün geçen haberlerde vardı.
Tam 21 ton Van Balığı...
Dile kolay 21 ton balık ele geçirildi.
Olacak iş mi?
Yahu bu balıklar Van’ın en büyük varlığı!
Biz böyle mi sahip çıkıyoruz varlığımıza?
Bu kadar mı düşman olduk değerlerimize...
Dünyada eşi benzeri görülmeyen bir üreme yolculuğuna çıkan Van Balığı bunu haketmiyor.
Bakın size bir örenk vereyim.
Manisa Lalesi diye bir şey var.
Manisa’nın sahip çıktığı değerlerden.
Bu çiçek nadir bir çiçek olarak görüldüğü için koparmak yasaktır.
Cezası ne kadar biliyor musunuz?
Tam 48 bin 600 lira!
Bir servet!
Niye çünkü onlar değerlerinin kıymetini biliyorlar.
Onlar “Koparalım ne olmuş” demiyorlar.
Ama biz “Yiyelim sanki ne olmuş” deyip kıyıyoruz işte.
Üstelik bizde her gün tonlarca balkı avlanıyor.
Bir değil, iki değil... Tonlarca.
Geçen de Vanlı Nihat Hoca tarafından paylaşılan bir fotoğrafa denk geldim.
O da bir başka vatandaşın objektifine takılan fotoğrafı paylaşmış.
Van Balığı’nın festivale konu olacak göç yolunun en güzel izlendiği alanlardan birinde, Erciş balık bendinde vatandaş kovasını almış ters göçün en zorlu yolunda balıkları yakalayıp kovasına dolduruyor.
Üstelik bunu herkesin gözü önünde yapıyor.
Yani balığın sahipsizliğinin gecesi gündüzü yok!
Balıkçısı gece...
Vatandaşı gündüz ürümek için kilometrelerce yol kat edip yumurtasını bırakma savaşı veren bu balıkları avlayıp yok ediyor.
Ve bu artık baş edilemez bir noktaya geldi.
Alınan tüm tedbirlere, yapılan çağrılara rağmen son bulmuyor.
Öyle görünüyor ki bu kaçak avlanmanın önemini ve yaşattığı sıkıntıları anlamış değiliz.
Bakın Van Gölü Aktivistleri diye bir dernek var.
Bu balıklar kaçak avlanıyor diye adeta ölüyorlar.
Her gün çağrılar yapıyor.
Sosyal medyada paylaşmaktan, konuşmaktan dillerinden tüy biter hale geldiler.
Kampanya yapıyorlar.
Afiş basıyorlar.
Esnafa dağıtıyorlar.
Caydırıcı olmaya çalışıyorlar.
Ama onlar da başedemiyorlar.
Halbuki çok kıymetli, çok değerli işler yapıyorlar.
Keşke onlardaki bu mücadele herkesin zihinlerine yerleşmiş olsa.
Keşke bu balığın kaçak avlanma sorunu sadece satırlarda kalmasa.
Ve keşke manisa lalesi için 50 bine yakın cezalar kesilirken Van balığının tonlarca avlanmasına sadece 1000 lira civarında cezalar kesilmese...
Keşke cezalar daha caydırıcı olsa.
Keşke bu balıklara göç yolunda, üreme döneminde kıymanın bir katliam olduğunu anlatabilecek tedbirler olsa.
Belki olayın ehemmiyeti daha iyi anlaşılırdı.
Öbür türlü.
Kendimize ve değerlerimize uyguladığımız bu düşmanlığın önünü alacağımız konusunda şüphelerim var.
Bakın 21 ton kaçak balık avlanması için kesilen cezası 2 bin 644 lira!
O kadar balığı avlamanın yanında ne ki?
Böyle olmaz!
Kurumlarımız, kuruluşlarımız bu işin peşini bırakmadan, bu işle mücadele tedbirlerinin artırılması ve uygulanması konusunda sürece dahil olmalılar.
Engel olmalılar.
Bu katliama izin vermemeliler.
Yazıktır...
Günahtır...