Van doğu Anadolu’nun bölgesinin en son İran’a a sınırı olan. Etrafı Artos, Süphan , Erek dağları olan. Türkiye’nin en büyük sodalı gölüne sahip olan tarihi ve turistlik yerleriyle güneşi kendisine hayran bırakan bir güzelliğe sahip olan bu güzel yerde..
Hasan adında bir çoban yaşardı. Çoban Hasan uzun boylu, esmer, kara kaşlı, kara gözlü yakışıklı bir genç. Çoban Hasan daha beş yaşında iken babasını kaybeder. Beş yaşından beri annesi ile birlikte yaşar. Çoban hasan evin tek erkeği olmasında dolayı evin bütün işleri Hasana kalır. Hasan beş yaşından beri her türlü işi yapar evine ekmeğini götürür. Annesi ile birlikte kıt kanat geçinip giderler.
Çoban Hasan köyde çobanlık yapmaya başlar. Sabahın şafağında sürüsünü çıkartır. Yaylara, çimenliklere, su kenarlarına sürüsünü götürüp otlatır akşam karanlığından sürüsünü teslim eder. O arada bir çoban arkadaşında kaval çalmayı öğrenir. Çoban Hasan, kaval çalmayı öğrendikten sonra sürekli kaval çalmaya başladı.
O kadar içten ve güzel bir melodiler çıkartıyordu ki. Herkesi kavalıyla kendinse hayran bırakıyordu. Hasan sürüsünü otlatırken kavalını çalar sürüsüne kaval ile yol gösteriyordu. Hasan kavalıyla, sürüsüyle mutlu bir şekilde günlerini geçiriyordu. Bu arda Çoban Hasanın bu güzel kaval çalması köydeki genç kızlarda hayranlık uyandırmış. Çoban Hasanın dedikodusunu yaparlar. O güne kadar Hasanın yüzüne bakmayan kızlar Hasan da bu kabiliyetti görünce etkilenmişler. Çoban Hasan hiç kızlara bakmaz sabah çıkar akşam gelir. Aklına hiç kızları getirmezdi. Hasanın tek aşkı ve sevgisi kavalıydı.
Her gün yaptığı gibi yine sürüsünü otlatmaya çıkartırken çeşmede yüzü burnuna üstüne kadar peçeli, gözleri zeytin gibi siyah, kömür gibi saçaları yana savrulmuş beyaz mavi uzun elbiseli Fatma’nın çeşmede su doldurduğunu görür. Hasan kızı görünce başını öne eğerek göz ucuyla Fatma’ya bakar içinden Fatma’nın güzeliğine şiirler yazar. İlk defa Fatma’yı bu kadar yakından görüyor. Fatma Çoban Hasana bakarak başını öne eğdi ve Hasanın bu kadar yakışıklı olduğunu oda ilk defa yakından gördü. Hasan hiçbir şey demeden suyunu doldurup sürüsünü alıp gitti. Ama içinde güzelliğine aşık olduğu Fatma’yı düşünür oldu. Fatma da Hasanda etkilenmiş akşama kadar kapıda Hasanın sürüyü getirmesini bekler. Hasan hem sürüyü sürüyor hem de kavalını çalıyor. Fatma kavalını sesini duyar duymaz kapı aralığında Hasana bakar. Hasanda onu görmek için yavaştan sürer sürüyü. Fatma’nın kapı aralığında kendisine baktığını görünce sevinir. Evine gider düşünür acaba Fatma bana varırım mı ben bir çobanım o ise zengin kızı. Bu durumu annesine açar annesi oğlum kader, kısmet işeri zengin fakire bakmaz olacağı varsa olur der. Bu sözlerle Hasan biraz rahatlar ve günün yorgunluğunu atmak için yatağında uyuya kalır. Uyandığından sürüsü çoktan gitmiş ilk defa geç kalmış ilk defa sürüsüyle birlikte değildi. Hemen acele ile üstünü giyer çıkar. Kavalını çalmadan hızlıca sürüye yetişmek için koşuyor. O sırada Fatma’yı görür ve durur. Fatma ona bakıyor o Fatma ya Fatma’nın karşısında heyecandan duramıyor elleri titriyor. Boğazında tükürük geçmiyordu.içinden ne yapsam bu kızın bende gönlü var mı diye anlayayım diye düşünür. Aklına bir tas ayran isteyeyim eğer verirse bende gönlü var demektir. Eğer vermese ayranı bu sevdadan vazgeçerim diye düşünür. Kendini toplayıp zar zor bana bir tas ayran getirebilirimsin koşmaktan boğazım kurudu der. Fatma tabi ki misafir başımızın tacıdır deyip içeriye koşar ve elinde bir tas ayran ile Hasana gelir ve hasan ikram eder. Ayranı içen Hasan içinde mutluktan ne yapacağını bilmeden bir an önce koşup durumu annesine anlatır. Annesi Fatma’yı istemeye gider kızı verirler Hasan muradına erer.
Bu bölgede eskiden bir tas ayranınız var mı diyorlardı. Şimdi ise size çay içmeye geleceğiz derse biri biliniz ki hayırlı bir iş için kapınızı çalacaklar kızınızı isteme geleceklerdir. Haydi hayırlısı. Saygılarımla.
(Hikaye tamamıyla hayaldir.)