AYSEL

Abone Ol

- Ablacığım ben haftaya yine geleyim mi?

- A, evet Aysel, bu sefer duvarları da sil ama.

- Tamam abla. Aklımda zaten.

- Paran vestiyerde canım, ellerine saglik, mis gibi oldu her yer.

.....

 

- Abla misafir odasının duvarlarını sildim, banyonun ve tuvaletin  fayansını da hallettim. Oturma odasını da bitirirsem her yer istediğin gibi olacak.

- Tamam ama dikkat et, merdiven laminantlardan kaymasın, ıslak olabilir.

- Ederim tabi ki. Bismillah...

 

( 3 dakika sonra )

- Ahhh..... Allahhhhh....

- Aysell! N'oldu?

- Abla, belim ...Belim çok ağrıyor.

- Dur kıpırdama sakın , hay Allah! Kötü düşmüşsün.

- Abla ambulans n'olur. Canım çok yanıyor...

....

 

- Maalesef eşiniz uzun bir müddet hastanemizde misafir kalacak, üzgünüm ki beli kırılmış, onu bu halde taburcu edemeyiz, platinlerin omurlara kaynaması da epey bir zaman alacak.

- Şey, doktor bey, benim bir işim yok. Bu dediğiniz şeyler çok para tutar mı?

- Yapılan ameliyatlar ve tedavi süreciyle beraber haliyle tutacaktır biraz. Geçmiş olsun.

....

 

- Aysel, senin hakkını ödeyemem, bilirsin seni de çok severim. Sen hastanede kaldığın sürede eve bizim beyin şoförünün eşi geldi. Ona da nasıl denir bilmem ki. Hem sen biraz daha dinlen sağlığın için. Tam iyileşince söz, yine başlarsın.

- Ama abla... Neyse peki madem. Hakkını helal et.

...

- Aysel hanım, rehabilitasyon merkezimiz sizin çocuğunuza en iyi hizmeti verecektir. Zaten biliyorsunuz ücreti devlet karşılıyor siz sadece servis ücreti ödeyeceksiniz, başında sorumlu öğretmeni de olacak. Biz kendi çocuğumuz gibi bakarız. Siz hiç merak etmeyin.

- Peki servis ücreti ne kadar?

- Oturduğunuz mahalle buraya biraz uzak. Kilometre hesabıyla düşünürsek.... Aylık 450 TL.

- Şey, çok yüksekmiş. Biraz indirim yapamaz mısınız?

- Maalesef. Kendi aracınız varsa siz getirebilirsiniz ama. Her gün saat 9'da derslerimiz başlayacak.

....

 

- Aysel, bu kız daha konuşamıyor bile, dokuz yaşına geldi. Yaşıtları okulda matematik görüyor, bizimkisi henüz sana anne demedi.Hem 450 lirayı ben nasıl vereyim, bu eve o kadar para girmiyor ki?

- Hüseyin ne diyorsun sen. Ağzından çıkanı kulağın duysun. Bu bizim kızımız, bizim sınavımız. Konuşmuyor, iletişim kurmuyor diye dışarı mı atalım, eğitim almasın mı? Ben sırtımda taşırım gerekirse. O okula göndereceğim ben kızımı. Dünya gözüyle bana bir kere anne dediğini duyacağım.

- Eee, ne halin varsa gör, sırtında taşıyacakmış. Sanırsın benim belim kırık.

 

....

 - Aysel Hanım, sizi okulumuz adına tebrik ediyorum, sizin özveriniz sayesinde Gülay sosyalleşecek ama el ve ayaklarına hakimiyeti de çok zayıf, güçsüz. Okulumuza düzenli olarak doktorlar gelir ve çocuklarımızı muayene ederler. Gülay için doktor hanım bir fizik tedaviyi uygun buldu. Hem belki bu fayda eder, siz de her gün sırtınızda getirmek zorunda kalmazsınız Gülay'ı.

- Peki bu tedavi nerde olacak? Özelde mi? Malum ben işsizim, eşim de şu an çalışmıyor.

- Devlet hastanelerinde bu tedavi var ama biz özel olarak Mehmet Turunç Bey'i tavsiye ediyoruz

 En iyisi odur.

......

 

- Sizinle geçen ay konuşmuştuk Aysel Hanım! Kontrole gelmediniz, ve maalesef bu ameliyattan sonraki ilk emarınız. İşin doğrusu söyleyeceğim şeyler sizi üzebilir. Ama öncesinde bir soru sormak istiyorum. Geçen süre içinde hiç ağır bir şeyler kaldırdınız mı? Bu tek sefer bile olabilir. Büyük damacana, kova ya da ne bileyim onun gibi şeyler?

- Şey, doktor bey, kızım var, kızımı okula götürdüm.

- Nasıl yani?

- Sırtımda taşıyarak.

- Pardon da, siz cahil misiniz? Defalarca konuştuk, sürahi bile kaldırmayın, ayakta çok durmayın diye.

- Cahil değilim doktor bey, sadece anayım. Dokuz yaşında otizmli kızını her gün okula götüren bir ana. Kocasının iş bile bulamadığı, kızını kaderine terk etmiş bir kınalı kuzunun anası hem de. Bir kez olsun anne dediğini duymak için çabalayan bir ana.. Değil belim, tüm vücudum kırık olsa ne yazar?

- Hassasiyetinizi anlıyorum ama eğer buna devam ederseniz maalesef yürüyemeyecek ve yatağa bağlı yaşayacaksınız.

....

 

- Aysel Hanım, okul olarak fedakarlığıza ortak olmak adına geç de olsa size yardım etmeyi düşündük. Servis için sizden artık bir şey talep etmeyeceğiz, keşke size daha önce yardımcı olabilseydik.

- Ben bunu kabul edemem. Hiç alışamadım böylesi bir şeye.Buraya bir faydam olmadıktan sonra bunu asla kabul edemem, içim de almaz. Teşekkür ederim.

.....

- Bugün okuldan erken alabilirsiniz Gülay'ı. Biraz canı sıkılmış herhalde.

- Ah benim kınalı kuzum, gel şöyle sırtıma, gidelim daha geç olmadan evimize.Bir konuşabilseydin keşke benimle. Bir kez olsun "anne" diyebilseydin. Beni nasıl mutlu ederdin, ah güzel kokulu kızım..

....

Gülay, Gülayyy belim, kızım düşme sakın, Ahhh belim...Belim!!!!!

- A..An...Anne!!

 

....

Kırılan onur değildir, kırılan hiç gurur değildir. Kırılan belin kıramadığı şeyler vardır. Vefa gibi, Allah korkusu gibi, analık gibi...

....

 

YOLCULUK

 

 Ağzımda yalandan üç kuruşluk bir sevda türküsü

Aklımda sen varken uzak yollarına çıktım.

Sana varmak umuduyla.

Biten sigaramın ardına yenilerini ekleyerek en uzaklardaki otobüs duraklarında bilet bastım yokluğuna.

Bir genç , bir yaşlı bir hamile kadın karnında

Molalar verdik

Bir tas su bir kap yemek içinde de sen vardın

Tanrıya anlattım seni uzun uzun

Boyunu posunu ve illaki elmacık kemiklerini

Ahmak dedi bana zaten ben yarattım

İçerledim , bir garip oldum.

Ayakkabılarımın içine kaçan taş parçacıklarında da sen vardın. Kıyamadım seni öyle atmaya

Bir ipliğe bin söz gibi dizip kolyeler yaptım boynuma seni.

Vebalim dedim yanındakilere

Kaderimdir dedim kendime..