Atatürk ve ilk köy okullarımız!

Abone Ol

Savaşın verdiği yorgunluk ve beraberinde getirdiği yıkım ve yoksulluktan sonra yeniden bir diriliş meşalesini yakma zamanı gelmişti. 1. Dünya savaşında birçok cephede kahramanlıklar gösteren ve kurtuluş savaşımızın mimarı olan Atatürk’ün önderliğinde yeni bir seferberliğe ihtiyacımız vardı ve bu seferberlik bilim için olacaktı. Düşmanla olan savaşımız bitmişti şimdi ise ilimle, bilimle olan barışın temellerini köylerden başlamak üzere atma zamanı gelmişti. Bu konuyla ilgili yapılan çalışmaları sizleri çok yormadan kaynaklardan elde ettiğim bilgilerle sizlere sunmaya çalışacağım.

ilk kuruluş dönemlerinde Türkiye nüfusunun %80’i köylerde yaşıyordu. Bunun en önemli sebeplerinden biri de insanların geçimini ancak tarımla sağlayabiliyor olmasıdır. Bu köylerin yaklaşık yüzde 90'ında okul yoktu. Başka bir ifadeyle 40 bin köyün yaklaşık 35 bininde ne okul ne de öğretmen vardı. Hem kurtuluş savaşı sırasında hem de Cumhuriyetten sonra sahada sürekli araştırmalarda bulunan Atatürk, 24 Aralık 1919'da Kırşehir'e uğramıştı. Orada Atatürk'ü coşkuyla karşılayanlar arasında Kırşehir Lisesi Müdürü Ömer Aydın da vardı. Atatürk ile Ömer Aydın arasında şöyle bir konuşma geçmişti: “Müdür Bey! Kırşehir'de kaç ilkokul var?” “70 efendim!” “Peki, kaç köyünüz var?” “362…” “Köy sayısına göre okullar çok az! Her köye bir ilkokul yapılması için ne yapılabilir?” “Efendim! Eğer Umumi Harp'ten dönen yedek subaylar öğretmen yapılırsa (…) okuma yazma oranı birden yükselir!”

Atatürk bir ülkenin kurtuluşunun tam sonuç vermesi için bunun arka ve en önemli kısmı olan eğitimin çok iyi bir şekilde desteklenmesi gerektiğinin farkındaydı. Bunun için Cumhuriyetin ilk yıllarından başlayarak çok vakit kaybetmeden hemen işe koyulmuştur. Atatürk, 1 Mart 1923'te meclis konuşmasında, 1922'de özel idarelerce
“3 erkek, 1 kız öğretmen okulu, 5 erkek 3 kız lisesi, 134 erkek, 30 kız ilkokulu ve 10 sanayi ve 2 çırak okulu” yapıldığını ve bu okullar için 190 bin lira ayrıldığını söyledi.

Atatürk ile birlikte birçok değerli şahıs ta Köy Okulları, Köy muallim Mektepleri ve Köy Eğitim Kursları için çok değerli çalışmalarda bulunmuştur. Bu önemli şahıslara da kısaca değinmek istiyorum. İlk milli Eğitim Bakanlarımızdan Mustafa Necati, 1927-1928 eğitim-öğretim yılında Kayseri Zencidere'de ve Denizli'de üçer yıl öğretim süreli iki “Köy Muallim Mektebi” açtı. Bunlar köy öğretmeni yetiştiren ilk kurumlardı. Ancak istenilen sonucu vermeyip kapatıldılar. Mustafa Necati, ayrıca köy öğretmeni yetiştirmek için 1926-1931 arasında devam eden A ve B Kursları açtı. Bir diğer önemli Milli Eğitim Bakanımız Reşit Galip de köy öğretmeni yetiştirmek için 1933'te Ankara, İzmir, Bursa ve Adana'da kısa süreli “Köycülük Kursları” açtı. Ancak bu kurslar da 1933'te kapatıldı. Kültür Bakanı Saffet Arıkan ve İlk Öğretim Genel Müdür Vekili İsmail Hakkı Tonguç, Atatürk'ün desteğiyle 1936'da “Köy Eğitmen Kursları” projesini hayata geçirdiler. Askerliğini çavuş olarak yapmış köylü çocukları, 8 aylık bir kursla köylüye okuma-yazma ve basit hesap öğretecek ve köylüye günlük hayatlarında yol gösterecek temel bilgileri verebilecek biçimde yetiştirildikten sonra geldikleri köylere “eğitmen” olarak tayin edileceklerdi. Eğitmenler gittikleri köylerde köy ilkokulu da yapacaklardı.

1936'da Eskişehir Çifteler-Mahmudiye'de, 1937'de İzmir Kızılçullu'da “Köy Öğretmen Okulu ve Eğitmen Kursu” açıldı. 1937'den itibaren İzmir, Eskişehir, Kars, Edirne, Erzincan, Kocaeli, Kayseri, Malatya, Kastamonu, Manisa gibi pek çok yerde eğitmen kursları açıldı. Köy Eğitmen Kursları 1946'ya kadar açık kaldı. Bu kurslarda, 10 yıllık sürede 30'u kadın 8.675 eğitmen yetiştirilip köylere gönderildi. Bu eğitmenler sayesinde 6.598 köye ilkokul yapıldı. Bu köylerden bazıları, nüfusu 150'den az olan dağ köyleriydi. 1940'ta açılan Köy Enstitüleri'nin altyapısını da işte bu Köy Eğitmen Kursları oluşturacaktı.

savaşının kültürel olarak taçlandırılması için yapılması gerekenlerin başta Atatürk olmak üzere tüm arkadaşları ne yapmaları gerektiğinin farkındaydılar. Bu savaşı kazanmak için yanlarına en önemli güç olan halkın gücünü de almaları gerektiği biliyorlardı ve bu önemli savaşa çok büyük ciddiyetle birinci kalemle başlanılmıştı. Öncelikle 1924 Köy Kanunu'nun 13. maddesine göre “köyde bahçeli bir mektep binası yapmak” köyün mecburi işlerinden biri sayıldı. Orman Kanunu'na koyulan bir madde ile de köy okulu için gereken kerestenin ormanlardan parasız verilmesi kararlaştırıldı. Sonra köy ilkokullarının yapımına başlandı. Ankara İlköğretim Müfettişi R. Tümer'in verdiği bilgilere göre 1937- 1939 arasında Ankara'da Merkez, Ayaş, Kalecik, Kızılcahamam, Polatlı ve Çubuk kazasının, nüfusları 200 ile 400 arasında değişen köylerinde 272 köy ilkokulu yapıldı. 1940'ta ise 80 köy ilkokulu yapılması için proje hazırlandı. 272 köyde yapılan okullar için Maarif Vekilliği, vilayet bütçeleri ve köy sandıkları üç yıl içinde toplam 531 bin lira harcadı. Okul binaları genellikle taş ve kerpiç olarak yapıldı, çatılar yerli kiremitlerle örtüldü. Koridor ve mutfakların zeminleri beton, dershane ve odaların altları ve tavanları tahtadandı. İsmail Hakkı Tonguç'un verdiği bilgilere göre millet, devlet işbirliği sayesinde 1923-1939 arasında köylerimize 3.936; şehir ve kasabalarımıza da 437 ilkokul binası yapıldı. Yine Tonguç'un verdiği bilgilere göre 1923-1939 arasında, “16 yıl içinde köylere inşa edilen 3.936 okulun arsa ve bahçeleri hariç yalnız bina kıymeti, ortalama bir hesapla en az 12 milyon lira” tutuyordu. Tonguç, 1939'da, daha 35 bin köye okul yapılması gerektiğini, bunun için de 50 milyon liraya ihtiyaç olduğunu yazıyordu.

1935'te 5000 civarındaki köy ilkokulu sayısı, 1939-1940'ta 8.032'ye, 1949-1950'de 15.505'e, 1959-1960'ta ise 19.157'e çıktı. Cumhuriyet döneminde ilköğretim okullaşma oranları Türkiye'de 1923-1924'te 4.894 ilkokul, bu okullarda 341.941 öğrenci, 10.238 öğretmen varken, bu sayı 1940/1941'de 10.596 ilkokula, 955.747 öğrenciye, 20.564 öğretmene yükseldi. Bu dönemi sizlere daha da açabilirim ama bu kadar bilginin bile bize Cumhuriyetin ilanıyla birlikte eğitim için nelerin yapıldığının özetlemektedir. Bize düşen bu durumu daha da benimseyip en ileri seviyeye taşımak olacaktır.