ÖZLÜ SÖZ: İki şey aklı ve tedbiri bozar, biri acele etmek, diğeri de olmayacak şeyi istemek.
Hz. Ali (ra)
AKP hakkında bundan evvel yazmış olduğum üç yazı geçmişi ile ilgili yazılardı ve bu yazımla biraz geçmişte yapılanları hatırlatmaktı….
17 Aralıkta yapılan yolsuzluk müdahalesi sonucu ile birlikte dinleme kayıtlarının ortaya çıkması AKP’yi bir hayli köşeye sıkıştırmış gibi….
Erdoğan partisine yapılanlara karşı meydanlarda cevap verip bunun bir sahtekârlık olduğunu ve bunun alçakça bir oyun olduğunu savunarak bakan çocuklarının ve Halk Bankası Müdürünün evinden ayakkabı kutuları ile hamam keselerinin içinden çıkan paralara hiç değinmiyor. Üstelik oğlu ile arasında geçen tape konuşmalarını örtbas etmek isterken sinirli halini hiç saklayamıyor.
Erbakan Hocanın gölgesinde siyaset yapamayacağını söyledikten sonra birkaç kez ABD’ye giderek iktidar desteği alan Erdoğan’ın geldiği nokta Milli Görüşün dik duruşundan ferasetli yapı ve dirayetinden uzak tamamen maddeyi ön plana alıp iktidar hırsı üzerine bina edilmiş bir yapıyı dikte ettirdi.
Erdoğan partisini kurarken ABD’den destek adlımı? El cevap; Evet aldı
Peki! ABD’siz siyasi bir yapılanmanın mümkün olmadığını söyledi mi? Evet söyledi.
Peki! Erdoğan faiz bir dünya gerçeğidir diyerek hem de Allahın Kuranda beyan buyurduğu şekli ile “Allaha ve Resulüne karşı harp ilan etmek” emri ilahisine rağmen özünden taviz vererek bunu ifade etti mi? Evet etti.
Yıllarca Cemaatin bağlıları ile birlikte çalıştılar ve Cemaatin istemini, stratejisini ve ilkelerini bilerek yola çıkmadı mı? Çıktı.
Peki! Arada ne geçti de şimdi düşmanlık oluştu.
Atalarımız “Ayıdan post düşmandan dost olmaz” demelerine rağmen Erdoğan ABD’nin dost olduğunu hep iktidarında ön planda tuttu.
Bizler biliyoruz ki, ABD İsrail dışında kimseye dost değildir. Onun tek dostu Siyonist İsrail ve onun Siyonist öğretisidir. ABD İsrail’in menfaati ve güvenliği için yapamayacağı şey yoktur. O halde aklı başında olan herkes bunu çok iyi bilir ama yapılan bütün tecrübelere rağmen AKP bundan hiç ders almadı.
Akla şu soru gelebilir? ABD neden İsrail’i bu kadar kolluyor ve ön planda tutuyor….
Bunu geçmişte olan olayların biraz irdelenmesi ile konuya biraz açıklık getirebiliriz.
Malum olduğu üzere Yahudiler bulundukları yerlerde fesat çıkarmak, bozgunculuk ve işlerini hile ile yapmak için hiçbir fırsatı kaçırmazlardı. Bunu bilen ve onların bu olumsuz yapılarını dağıtıp yerlerinden koparmak için zamanın Babil kralı Nabukat Nazar onların üzerine yürüdü ve onları yurtlarından etti.
O tarihte sürgün edilen Yahudiler Anadolu, Avrupa ve Rusya içlerine gittiler. Bulundukları yerlerde uzun süre kaldılar ve bu süre içinde yapılarından da hiç vazgeçmediler.
Tahrif ettikleri Allahtan geldiği orijinal halini bozdukları Tevrat’ın hükümlerini yerine getirmek için Hıristiyanların desteğine ihtiyaçları vardı.
Oysa Katolik Hıristiyanlar Yahudileri Hz. İsa’nın katilleri olarak bilip kabul için onlara düşmanlık besliyorlardı.
Yahudiler, Hıristiyanların bu düşmanlıklarını kırıp kendilerine destek vermelerini sağlamak için Protestanlık mezhebini iki mason papaza kurdurdular. Bu papazlar Fransız Calvin ve Alman Martin Luter idi…
Protestanlık içerik olarak Yahudizmdir ama dış görünüşü ve söylemleri Hıristiyanlıktır. Protestanlık kısa zamanda rağbet gördü hatta Yahudilerin girmesi yasak olan İngiltere’ye dahi girerek oradan da Amerika’ya ulaştı.
Bugün Amerikanın resmi mezhebi Protestanlıktır. Ve Amerika da Protestanlığın en büyük tarikatı da Evanjelizmdir. Evanjelizmin ana fikri kutsal olan Yahudilere hizmet edip Cennete girmektir. Aslında Evanjelist olan Hıristiyanlar Yahudileri pek sevmezler. Onları tembel ve hilekar olarak bilirler.
Ama Evanjelistler Yahudilerin bu yapılarını önemsemezler. Biz Allahın dediğine bakarız, Allah Yahudileri üstün olarak yaratmışsa biz bunu ön plana alır ve Yahudilerin emellerinin gerçekleştirmekle Cennete gireriz derler…
Protestanlık ve tarikat olarak hakim olan Evanjelizmin doğrultusunda olan Amerika’nın bu yapısı Siyonist İsrail’in hamisi ve İsraillerin güvenlik ile korunmaları hususunda her türlü adımı atar.
İşte bundan dolayı diyoruz ki, Amerika İsrail varken kimsenin dostu olmaz. Çünkü bugün Amerika’da bulunan 23 tane Siyonist kuruluş ve lobi vardı. Bunların başında olanlar tamamen İsrail’in bütün menfaat ve geleceği üzere plan ve proje üretirler. Bu Siyonist kuruluşların başında CFR ve AKP’nin çok yakından tanıdığı ADL gelmektedir.
İşte AKP de İslami kavram ve söylemler yerine Amerika’nın maddi gücü ve iktidar olduğunda desteğine inandığı için onlarla işbirliğine girdi. Ama gelinen son noktada Amerika AKP’nin artık değişmesi gerektiği üzere bir yapılanmayı tercih ederek farklı bir siyasi yapılanmaya doğru bir eğilim gösterdi.
AKP bunu çok iyi bildiği için şu anda bulunduğu yerden hızlı bir şekilde inmemek için var gücü ile Cemaate saldırmakta ve halka şikâyet etmekte. Çünkü AKP halk desteğini kaybettiği zaman ANAP’ın akıbetine uğrayacağını çok iyi bilmekte.
AKP iktidarı boyunca ülkede oluşan radikal söylemli İslami güçlerin gazını alarak onları törpüledi. Öyle ki çok radikal olan ve siyaseti küfri bir sistemin geleceği için tağuti bir sistem olduğunu söyleyenleri bugün kendi saflarında belediye başkanı veya vekil olarak göstermesi ne kadar Amerikancı bir politika izlediğini gösterir.
Amerika İslam dünyasında görmek istemediği tek siyasi organize Milli Görüştü. Milli Görüşü siyasi platformdan silmek için o mektepten yetişen ve hırsı olanları iktidar yaptı.
Ama hesaplayamadığı bir şey vardı o da Milli Görüşünü hiçbir zaman bitemeyeceği gerçeği idi..
Zira Milli Görüş yapmış olduğu çalışmalarla ve özellikle Rahmetli Erbakan Hocanın yasaklı olduğu dönemlerde İslam âleminde yapmış olduğu İslam Birliği çalışmalarının mayası tutmuştu ve bugün bu konuda müthiş adımlar atılmasına rağmen Türkiye’de bunun halka yansıtılmaması içinde büyük çabalar sarf edilmişti ve halen de ediliyor.
Son bir ayın kaldığı yerel seçimlerde AKP’nin çok sıkıştığı hatta son virajlarda yeni ses kasetlerinin çıkması durumunda ne yapacağının büyük telaşı Erdoğan’ın bütün konuşmalarında görülmekte….
Görelim Mevlâ neyler, neylerse güzel eyler….