Akdamar yalnız değildir!

Abone Ol

Hatırlayanlar bilir 2010 yılı öncesinde Van’da iki önemli alanın restorasyonu konusunda ciddi bir hazırlık vardı.

1950’li yıllarda Vanlı Yaşar Kemal’in yıkılmasına engel olduğu Akdamar Kilisesi, hükümetin o dönemki önemli adımlarının bir parçası ve dönemin Valisi Münir Karaloğlu’nun da gayretleri ile restore edildi.

Akdamar Kilisesi ile birlikte Van Kalesi’nde de restorasyon yapıldı, yine kale üzerindeki Süleyman Han Camisi restorasyon sürecini izledi.

Bunu Eski Van şehrindeki Hüsrev Paşa Cami ve Kaya Çelebi Camilerin restorasyonu izledi.

Şüphesiz bu çalışmalar ve restorasyonlar kentin turizmine dair son 50 yılda yapılan en önemli dokunuşlar oldu.

İlk başlarda çok anlam ifade etmese de bu alanların kentin turizmine olan etkisi zaman içerisinde anlaşıldı.

Geçen zaman içerisinde hem Van Kalesi hem Akdamar Kilisesi UNESCO’nun dünya miras listesi çalışmaları içerisine dahil edildi.

Aynı iki yapı kentin en çok ziyaret alan tarihi ve turistik mekanları haline geldi.

Van denilince akla gelen en önemli yapılar olan bu iki durak turizmde son dönemlerde yakalanan yükselişte başrol oynadı.

Ha keza o dönemin bir ürünü olan Van Müzesi’nin yapımı da bu noktada atılan adımların en önemlisi olarak kayıtlara geçti.

Henüz geçtiğimiz yıllarda ziyarete açılan ve açılır açılmaz Avrupa’nın en iyi müzelerinin yarıştığı yarışmada finalistler arasında yer alan müze kentteki ziyaret alışkanlığında da değişiklikler yaratmaya başladı.

Bakın çok değil, sadece o dönemde başlatılan birkaç çalışma ile bugün Van, müthiş bir yerli nüfus ağırlıyor.

Bunun onlarca katını ağırlaması mümkün mü?

Fazlasıyla mümkün!

Çünkü Doğu ve Güneydoğu’da son 20 yılda müthiş bir yerli turist patlaması oldu.

80-90’lı yıllarda Avrupalı turistlerin gözdesi olan Van’ın da dahil olduğu kentler yerli turizmin gözdesi haline geldi.

Bu süreçte Avrupalı turistler eskisi kadar olmasa da yeniden yönünü bölgeye çevirmeye başladı.

ABD ve Avrupa ülkelerinden zaman zaman yapılan uyarılardan dolayı istikrarlı bir süreç ilerlemese de kıpırdanmalar oldu.

Buna rağmen en az Avrupalı turistin ağırlandığı yer hala Van.

Güneydoğu illeri bu anlamda Van’dan önde gidiyor.

Göbeklitepe, Şanlıurfa Müzezi, Gaziantep’te Zeugma, Mardin’de Eski Mardin gibi faktörler nedeniyle o alanlarda ciddi bir kümelenme var.

Van’ın yukarıda saydığım alanları da çekiyor.

Ama yetmiyor.

Geleceğim konu şu.

Van’ın zenginliği aslında bu illerden fazla.

Şöyle tarihi, kültürü, doğayı falan yan yana koyduğunuzda Van’ın daha çok Avrupalı, yabancı ve yeli turist çekmemesi mümkün değil.

Van Kalesi, Akdamar Kilisesi’nin yanına onlarca önemli yapı daha koyup bu kentin Türkiye’nin en önemli 10 ilinden biri olmaya o kadar müsait ki.

Ama hep söylediğimiz gibi bir yol haritası yok.

Son 10 yıldır özellikle dile getirilen bu gerçek malum.

Bir program ya da master plan olmadığı için süreçler biraz ağır ilerliyor.

Bu da zaman zaman eleştiri konusu oluyor.

Süreç böyle akıp giderken önemli gelişmeler oldu.

Van’da milletvekilleri, vali ve birkaç isimden oluşan heyetler son dönemlerdeki talep üzerine harekete geçtiler.

Kentin diğer turizm alanları için öneriler sundular.

Hem turizm alanları için hem de tarihi yapılar için destek istediler.

Restorasyon bekleyen alanları ilettiler.

Haberler ardı ardına geldi.

Hem turizm bakanlığı hem de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı önemli destekler açıkladı.

Örneğin dün Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum eski Van Şehri’nin ayağı kaldırılacağını ve Van Kalesi surlarının restore edileceğini söyledi.

Burada kritik cümle: Eski Van Şehri.

Eski Van şehri o kadar büyük bir zenginlik ki…

Ayağa kaldırılsa büyük bir ilgi görecek devasa bir destinasyon merkezine dönüşecek.

Bir dönemler birden çok milletin, dinin, etnik yapının aynı yerde yaşadığı; 7 konsolosluğun ve farklı ülkelerin okullarının olduğu koca bir şehir.

Ayağa kaldırılmaya müsait onlarca yapı var.

Hepsi çalışıldı ve hazır.

Bitmesi demek Van’ın turizmde büyük bir sükse yakalaması demek.

Güneydoğu illerinde geçen sürenin çok çok üstünde bir sürenin Van’da geçmesi demek.

Buranın ayağa kaldırılmasını izleyecek bir restorasyon süreci de Van’ın turizmde gerçek manada pastadan büyük pay alması demek.

Haliyle siyasilerin, yöneticilerin bu girişiminin arkasında durmak ve bu çalışmaları istemeye devam etmek gerek.

Bakın 2010’da bir dizi tepki ve eleştirilere rağmen hükümetin de ciddi bir sorumluluk alarak restore edip ibadete açtığı Akdamar Kilisesi kentin en çok ziyaret edilen tarihi ve turistik mekanı.

Yıllık ziyaretler yarım milyonu buluyor.

Kültür ve Turizm anlamındaki parlayan yıldızı.

Daha bunun gibi nice dini ve kültürel yapı var.

Birçok kilise var, cami var, askeri yapı var…

Sıraya konsa restorasyon ve açılışı yıllar sürecek bu yapılar için madem böyle bir süreç başladı, devamı gelmeli.

Son dönemlerin en güzel hareketliliği ve beraberliği sağlanmışken bu süreç nihayete erdirilmeli.

Zira Van’ın kazancı büyük olacak.

Düşünelim derim.