Ekonomide Değişim Hareketi (EDH) ile yola çıkan ve 1 yılda yapılan bir çalışma neticesinde bizim değişimizle VATSO onların değimiyle VAN TSO seçimlerine damga vuran Necdet Takva ve ekibinin adeta Van ekonomisi için bir manifesto niteliğinde olan seçim bildirgesini ve söylemlerini hiç unutmuyorum.
Necdet Takva’nın basın önüne geçtiği gün dağıtılan ondan sonra da defalarca tekrar tekrar okuduğum o manifistoda kent adına ciddi söylemler vardı. Şahsen ben unutmayacağım. O zaman da dile getirmiştim bir kentin ekonomisi ancak bu kadar detaylandırılmış bir kitapçıkta anlatılabilirdi…
İşte o kitapçıkta basın ile işbirliği ve basının süreçteki eleştirileri ve yol göstericiliği konusunda da önemli maddeler vardı. Kağıttı bu ifadeler söylemlerde ise “Eleştiriler olmazsa olmazlarımız” olacak gibi cümleler havada uçuşuyordu.
Sonra noldu?
İşin içinde olduğum sektör itibariyle konuşayım; Basın ile ilgili ilişkiler (VATSO kanadı mı suçlu yoksa gazeteciler mi yorum yok) iyi başlamadı. Yani seçim öncesi estirilen hava seçim sonrası istenilen düzeyde olmadı. Yine de zamanla bir şeyler oturdu. Hala VATSO’ya ve yönetime kişisel ve kurumsal sorunlardan kaynaklı tepkili meslektaşlarım olduğunu bilmemize rağmen biz ‘Önce memleket’ düsturu ile hareket ettik. VATSO’ya kentin ekonomisine ‘Katma Değer’ katma yolunda elimizden ne geldiyse sunmaya çalıştık.
Ama görünen o ki bugün fazlasıyla AK Parti’ye yakıştırılan, “İktidar kimdeyse güç ondadır” şekli bir yönetim anlayışı VATSO’da erken hakim olmaya başlamış. Ki VATSO’da bir çok başlılık olduğunu ben daha seçimden sonraki ilk günlerde görmüştüm.
Gazetemiz yazarlarından Cemil Fırat’ın ‘Büyük Görünenler ve Çapulcular’ adlı makalesinde övgüyle bahsettiği VATSO’nun hatırı sayılır isimleri ile ilgili yazı VATSO’nun mevcut yönetimindeki isimler gibi ‘TERS’ okunup daha doğrusu okunmadan başlığına aldanılıp ‘twitter’ üzerinden gazetemize karşı bir kara propaganda olarak yansımıştı. Hatta bu isimlerden birisi pof kabadayılık bile taslamıştı.
Üstelik bugün AK Parti’nin avukatlığını ve arabuluculuğunu nasıl ‘çapulcu’ gazeteciler yapıyorsa o günde hiç olmadık isimler araya girip ‘O nasıl yazı’ gibi ahkamlar bile kesmişti. O gün de demiştim; Bu çok başlılığın sonu hayra alamet değil diye...
* * *
Dönelim konuya.
Yine yazarlarımızdan Veysel İzgi geçtiğimiz günlerde AK Parti üzerinden kaleme aldığı bir yazısında içinde VATSO’nun da yer aldığı şu ibarelere yer vermişti:
“AK Parti il başkanın kendisinin de içinde bulunduğu bir Sivil Toplum Örgütünün yönetimi ve ekibi vardı. Bunları sırasıyla bir bir yerlere getirmeyi hesaplarını iyiden iyiye yapıyordu. Bu ekiple ne yaptılar? Van Ticaret ve Sanayi Odası Başkanlığı için belirledikleri adayı kazandırdılar. İşte bu haliyle VATSO başındaki ekip hem Sivil Toplumdaki arkadaşı hem de yapılan planların küçük bir başlangıcıdır. VATSO başkan adaylar arasında en güçlü aday Mirza Nadiroğlu ve ekibiydi. Ama yaptığı hesaplamada; ‘Bu ekip gelirse bizleri dinlemez, genel merkeze daha yakın olurlar ve bizden elleri daha güçlü olur’ düşüncesiyle harekât etti. Ve son olarak Sayın Hüseyin Çelik’in ilde kalmış son ekibinin de gönderilmesi gerekiyordu. Yapılan oyun başarıyla tutmuştu. VATSO üzerinden birçok STK ya örneğin Esnaf Sanatkârlar Odasına karşı adayları biri bir çıkarılmıştı bile. Mesela VATSO yeni yönetimleriyle beraber Mirza Nadiroğlu’nun ekibine destek veren başta Faruk Alparslan oradan indirmeye çalışıyor şu anda...”
VATSO’nun yasal zemindeki duruşu olaya çok da ciddi bir ses vermemiş gibi görünüyor olabilir ama o yazının yayımlandığı günün gecesinde ‘twitter’da tesadüfü olarak gördüğüm ve hayretle takip ettiği ‘mahalle baskısını’ hiç de tasdik edilir ve yenilir yutur cinsten değildi.
Biz bu bayrağı kalemini kullanırken her defasında ‘halkın’ ve ‘hakkın’ yanında olan Aziz Aykaç’tan aldık. Eleştiri de yaptık, eleştiriye tahammül olmayı da öğrendik. Ve başta Şehrivan ekibi ve yazarları olmak üzere ‘eleştirilebileceğimiz’ hususunu göz önüne alarak yazıyoruz haber ve köşelerimizi.
Ama yasal ve hukuki zeminde cevap vermesine rağmen twitter üzerinden ‘baskı’ kurmak ve basını yaratılan bir abluka ile ‘ti’ye almak VATSO’nun kurumsallığını yakışmayan bir durumdur.
Hele ki bu kurumun üst düzey yöneticileri ve mensupları:
-Yazan, yazdırılan olarak anıp dikkatli olmaya davet edip, “Aman ha” gibi aba altından sopa gösteriyorsa…
-Kurumsallığı korumaya çalışırken bir taratftan da ‘Had bilmek’ iyidir gibi hafif dokunuşlar yapıyorsa…
-Kendilerine yapılan eleştiri yazısını ‘ti’ alınan ‘absürd’ yorumları sürekli olarak teyit ederek kamuoyunun bilgisine servis ediyorsa…
-‘Parayla yazdınız’ ithamlarında bulunarak üste çıkmaya çalışıyorsa…
-Birileri hala içeride ve dışarda yaşanan gelişmelere ‘Fransız kaldım’ diyebiliyorsa…
Ben bu ‘kurumsallaşmada’ bir problem var derim arkadaş… Varsa temayüllere aykırı bir durum eleştirilir, tekzip edilir, uyarılır ya da dostane bir şekilde işin gerçekleri anlatılır. Böyle dört bir koldan ‘Hadi saldırın’ diyerek yazılan bir habere ya da ‘kişisel’ yazılara ‘sanal’ tepkiler verilmez!
Ha biraz da içeriğine yorum yapmak gerekirse…
Kardeşim itirazınız eğer yazıda bahse konu olan AK Parti’nin ve bu partinin başındaki başkanın VATSO seçimlerinde ‘Mavi Listeye’ yani Takva ve ekibine destek vermediği yönündeki iddiaya ise benim de buna itirazım var.
Bakınız AK Parti’nin önemli isimlerinin VATSO seçimlerinde alenen Takva ve ekibini bizzat AK Parti’den sırf bu yüzden istifa ettiğini bildiğimiz ve VATSO’nun da ‘turuncu listesi’nde yer alan Halil Tandoğan da ifade etmişti. Hatta hatırlamayanlar için Tandoğan’ın bizzat gazetemizde paylaştığı o çarpıca birkaç ifadeye yer vereyim:
-Yönetimde biz defalarca dile getirdik. Tavrın nasıl olacağını sorduk. Ak Parti il yönetimi de taraf olmayacağını söyledi. İl Başkanımız Abdullah Aras’ın bu konudaki tavrı netti. Aras’ın bu tavrına rağmen yönetimde EDH’yı açık açık destekleyen arkadaşlarımız da yok değildi.
-Bazıları bilerek ya da bilmeyerek BDP’nin değirmenine su taşıdılar. Bunu da VATSO seçimleri sonrasında yapılan il yönetim kurulu toplantısında açık açık söyledim. Siyaset biraz da öngörü ve buna göre ön alma sanatıdır. Fakat maalesef biz hem bu ve buna benzer konulardaki öngörüde hem de buna karşı ön almada sıfırız.
-BDP’li olupta meseleye memleket açısından bakanlar bize şunu da söylediler: Takva’yı hem kent konseyi başkanlığına, hem de Belediye Vanspor genel sekterliğine getirdik. O iki kurumda neyi başardı da, odada da onu başarsın. Yani bize bunu söyleyen BDP’li dostlar da vardı. Ama biz bunu EDH’yı destekleyen AK Parti’li arkadaşlarımıza bir türlü izah edemedik.
Yani Tandoğan açık açık o zamanlar da bizzat yönetiminde olduğu AK Parti’nin Takva’ya destek verdiğini söylüyor. Tandoğan zaten bu açıklamanın ertesinde de partinin kendisini disipline sevk etmesine bile izin vermeden bu tutumundan dolayı istifa etti. Bunu ne o yazıda o fikirleri yazan Veysel İzgi söylüyor ne de ben. Bizzat işin içindeki isimlerden Tandoğan söylüyor. Eğer aranızda ‘tıkırtı’ yaratacak ve ‘Şehrivan’a twitter üzerinden yüklenmenize sebep olan düşünceler ise bu sadece İzgi tarafından dile getirilmemiş gördüğünüz gibi…
Yok ama mesele başka bir şeyse gelin konuşalım…
***
MAVİ BONCUK KİMDEYSE MAVİ OY ONDADIR
Her ne kadar kimin kime neden oy verdiği konusunda çok takıntım olmasa da İzgi’nin yazısından sonra ‘huylanan’ VATSO ekibi ile ilgili bir şey daha paylaşmak istiyorum.
Necdet Takva ve ekibinden ‘Kim, size, niye oy verdi?’ gibi bir hesap sormak haddime düşmez. Lakin bunun kabul edilmemesinden hatta ‘kimsenin arka kapısı’ olmadık mesajı vermeye çalışan yöneticilerinizin de “AK bize yardım etmedi” tavırlarından ‘kıl’ kaptığını hatta ‘Yok böyle bir şey’ diyerek çıkıştığını gördüğüm için merak ediyorum.
Depremden sonra TOKİ ve devlet eliyle yapılan tüm yardımları babasının hayrına yapmış gibi anlatan ve aksini söyleyen herkesin karşısında –kapalı kapılar ardında- ‘YEDİRMEYİZ’ duruşu sergileyen AK Partiler neden Necdet Takva’nın TOKİ konutları ile ilgili; “Afet konutlarının yarattığı maliyet 20 yıl boyunca her ay 7 milyon TL. ye karşılık gelmektedir. Afet Konutlarının yüksek maliyetli olması ayrıca değerlendirilmesi gereken bir konudur. 35-40 bin TL ye mal edilen konutların 80-90 bin TL olarak yansıtılması çok büyük bir olumsuzluktur.” İfadelerine neden cevap vermedi.
Ya da bir Mustafa Bilici, bir Abdullah Aras, bir İrfan Teke neden kalkıp da ‘Dur bi dakika’ demedi?
“Acaba” diyorum mavi boncuk kimdeyse mavi listeye o isimler mi oy verdi pardon VERDİRTTİ. Malum İzgi’ye de birileri analiz yapmış ya da YAPTIRMIŞTI ya… Ondan soruyorum…
***
SORUYORUM…
Defterler açılınca ardı ardına geliyor işte. Aklıma gelmişken bir konuyu daha paylaşmadan yazımı bitiremeyeceğim.
Vali Aydın Nezih Doğan ile Vali Yardımcıları arasında çıkan o skandal olaylardan hemen sonra bizim VATSO ve MÜSİAD’ın duruşu çok net olmuştu. Ne gariptir ki VATSO ve VATBO aynı açıklamaya imza atmış ve Vali Doğan’ın yanında dik bir duruş sergilemiş ve Vali’ye ‘Devlet-i aliyede tecrübesi fevkalede büyük’ diyerek YEDİRMEYİZ diyerek ölümüne sahip çıkmıştı. Eminim o gün benim gibi yüzlerce kişinin de aklına neden “VATSO ve MÜSİAD?” gelmiştir.
Abdullah Aras’ın MÜSİAD’ın eski başkanı ve şimdiki mevcut başkanı İsmail Say’ın ortağı olduğu bilgisini paylaşıp şimdi yine sorayım:
-Vali yardımcıları bu açıklamadan sonra arayıp VATSO ve MÜSİAD yetkililerine ‘NEDEN?’ diye sorduğuna VATSO ve MÜSİAD yetkilileri “Haberimiz yok” dedi mi demedi mi?
-Hiçbir meşru zeminde bir araya gelmesi mentalite olarak mümkün olmayan bu iki oda ne oldu da daha krizin sebebi bile çözülmemişken aynı açıklamada buluşup Vali Doğan’a böylesine sahip çıktı?
-VATSO ve MÜSİAD’ın Vali Doğan’a sahip çıkması Doğan’ın büyükşehirden gelme ‘tecrübeli’ bir Vali olmasına mı bağlı yoksa siyasi çevrelerin başka hesap kitaplarına mı bağlıydı?
-Vali Yardımcıları bu açıklamadan sonra çıkıp “Bu kadar hakareti katlanabilecekseniz buyrun siz Vali Yardımcılığı yapın” dedi mi demedi mi?
Mühendisliğinizi toplum üzerinde değil kendi alanınızda yapmanız dileğiyle...
Hayırlı işler.
***
Cevap hakkı Ak Parti’de, buyrun sizi dinliyoruz.