Malum vatan hainliği, 77 milyon insanın varlığı yokluğu meselelerinde sinsice düşmanın emellerine hizmet eden kimseler için kullanılan bir ifadedir, fakat o kadar kullandılar ki artık sıradan bir ifade haline geldi.
Malum mega dokunulmazlığı olan Cumhurbaşkanının yargılanabileceği tek suçtur, vatan hainliği suçu.
Birkaç açık örnekle izah etsek,
Bir ülkenin milli menfaatini ilmen ve amden (bilerek ve mahsus) gözetmemek, kamu menfaatini başkasıyla pazarlık konusu yapmak,
Bir savaş halinde askerini talimatla pasif hale getirip, düşmana esir düşürtmek,
Bir müzakere halinde Milletin menfaatini pervasızca karşı tarafa peşkeş çektirmek,
Ülke üzerinde yapılan operasyonlara alet olmak,vs.
Dikkat edilirse örnek sayısı zaten az, ayrıca sınırları tam belli değil. Dolayısıyla birileri bu hassas kavramı diline dolandırıyor.
Özellikle Batının belasına düçar olan ülkemiz için siyasi arenada çok kullanılıyor. Hem düşünülen en büyük suç olduğu için bir de ispatı ve inkarı kolay olmadığı için, vatandaşın duygularına hitap ettiği için gerekli gereksiz yerde kullanıyor.
Bir siyasi figüre vatan hainliği sucu isnat edilirse anlaşılan o ki başka suçlanacak yanı yoktur demektir. Ayrıca şu kaset olayı da öyle, her hangi bir sucu ispatlanamayan kimselere de bu tuzak kurulur.
Görüyorsunuz, ülkemizde bir terör belası yaşandı, nüfuzu devam ediyor. Bir yandan da barış müzakereleri devam ediyor. Bundan daha makul olanı yok, ama ikiden bir vatan hainliği kavramı birileri tarafından dile getiriliyor.
Sadece Türk milliyetçileri mi? Hayır hayır, Kürt tarafında da aynı hastalık devam ediyor. Birilerinin taleplerine uymayan bir barış planından bahsetmeye dursun hemen birileri seni ihanetle suçluyor. Başta belirttiğim gibi soyut bir kavram, eni, boyu belli değil, dolayısıyla bununla birilerini suçlamak kolay olduğu gibi taraftar bulmak da o kadar basit.
Sevgili vatandaşlarım, biri sizin gibi düşünmüyor diye onu suçlamak için bahane aramayın, hele hele vatani ihanet gibi kaba suçlamalar onlara yakıştırmayı hiç yapmayın. Herkes diğeri kadar bu memleketin sahibidir, barış ve huzur içinde yaşamayı hak ettiği gibi kendince huzura kavuşmak için bildiği düşündüğü yolları vardır, farklı bir dünyanın insanıdır, en az sizin kadar doğru düşünüyor, hatta sizden daha iyi bir yol/yöntem takip edebilir.
Gelin, Kürt sorunu olsun, Ülkenin diğer sorunları olsun bu vb. konularda birbirimizi iyice dinlemeye gayret edelim, bize ters düşen talepleri, yol yöntemleri için “olabilir” ifadesini kullanabilelim, göreceksiniz hayatın seyri değişecek, daha rahat huzura kavuşacağız.
Bu gün Anadolu insanı nasıl bazı konularda farklı düşünüyorsa Kürtler de aralarında farklı düşünebilirler. Buna saygı duymamız lazım.
Üstat Bediüzzaman’ın Mektubat’ta müthiş bir benzetme yapıyor, “iki pehlivan kavga etse, bir çocuk onları dövebilir”, 30 yıldır iki kesim Anadolu’da birbirine ters bakıyordu, her geçen gün iki taraf da kaybetti, şimdi bir barış umudu uyanmışken, Kürtler aralarında kargaşa çıkarırsa işte bu kaba bir kabahattir. Dolayısıyla bu hataya düşmemek lazım. Birlik beraberliğimizi ideolojiye kurban etmemek gerekir, hep beraber barış ve huzur için çalışalım, benden söylemesi.
Bu memleket hepimizin, hep beraber yaşarsak bir değeri vardır.