Şu sıralar yine çeşitli partilerin ve parti mensuplarının siyasi argümanlarına ve telegrafik konuşmalarına boğuluyoruz. Aslında Van siyasi arenası için ‘çeşitli’ ifadesini kullanmak ne kadar doğru olur tartışılacak bir durum.  Ancak şu bir gerçek ki çoğulculuk ilkesinin eksen alındığı ideal bir toplumun gereksinimi olarak çeşitlilik vazgeçilmezimiz olmalı. Van Doğu Anadolu’nun en kilit merkezlerinden biri, hatta siyasi partilerce Diyarbakır’dan bile daha çok zorlanan bir şehir. Bunun nedeni elbette ki oy oranları arasındaki farkın abaküslerle sayılabildiği Van’daki iki büyük siyasi partinin uzlaşılamaz kavgaları. Bu kavgaların niteliği ve niceliği hâlihazırda üstünde duracağımız bir mevzuu değil;  asıl meselemiz dışarıda her bireyin kimyasını meşgul eden ve sosyal bir türbülansa sebep olan aday adaylık süreci, seçilme durumu, halkın ütopik beklentileri ve hatta kimi zaman distopik hezeyanları ve siyasi rant mücadeleleri.

 

Van’ın politik durumu elbette Ömer Aytaç Aykaç’ın Van’a ‘Bakan’ Olur Mu? yazısında belirttiği süreçlerle yakından alakalı. Yani son haftalardaki Bingöl-Van trafiği, Bingöl milletvekili olan Kalkınma Bakanının Van’a yeni bir transfer olabileceği fikrini güçlendirmekte. Bunun yapılmasının arka planında tabiî ki AK Partinin siyasi başarı elde etme, siyasi zihin göçleriyle beraber ‘oy göçü’ sağlama ve HDP’yi ikinci parti haline getirme düşüncesi mevcut. Ancak gözden kaçırılmaması gereken bir nokta şu ki Van ve Bingöl illerinin demografik yapısı, halklarının siyasi beklentileri, sosyo-kültürel ve sosyo-politik yönelim ve çıkarları birbirinin hiç de benzeri olmayan istatistiklere sahip. Söz gelimi, Van’da 2011 seçimlerinde bağımsız giren DTP yüzde 50’lerde oy oranına ulaşıp birinci parti olmuşken, AK Parti yüzde 40’la yetinmişti; Bingöl’de bu durum DTP için yüzde 24 iken AK Parti için yüzde 67 ile rekor seviyesindeydi. Benzer durum sonraki yerel seçimlerde de fark edilir durumda. Şimdi, Van seçmeni ve Bingöl seçmeni arasındaki temel farkları sıralamak gerekirse:

 

Etnik kimlik mevzusu Van’da Bingöl’e oranla daha hissedilir bir önceliğe sahip, bu HDP lehine bir durum

Van seçmeni aday isimleri üzerinden bir karara varma düşüncesinde değil, bu durumda da Van’a çok istisnai isimler sunulmadıkça halkın etkilenmişlik seviyesinde değişiklik olmamakta, yine HDP lehine bir durum

Daha çok partilerin ve parti teşkilatlarının görevlendirdikleri isimlerin spekülasyon ya da realite yönünden ‘damgalanmaları’. Bu durumda AK Parti aday adayları daha çok zarar görmekte, çünkü konuşulan isimler veya rant kavgası içinde olanlar daha çok AK Parti teşkilatlarında boy gösteren isimler olmakta. Dikkat edilmesi gereken asıl durum şu ki HDP aday adayları arasındaki polemikler her zaman AK Partiye göre çok daha düşük seviyede.

 

Dolayısıyla, Vanlının hiç tanımadığı bir bakanın Bingöl’e kazandırdığı oy oranının Van’a AK Parti lehine bir temsiliyet sağlayabileceği fikri bana göre oldukça düşük.

 

Van için bir diğer önemli mesele aday adayları ve belirlenecek isimler. Öncelikle şunda sanırım herkes hemfikir ki önceki vekillerin hiçbirinin Van’da bir daha temsiliyet haklarının olmadığını idrak etmeleri, zira Van için yapılan bir çöp tanesinin dahi halkın nazarında yadsınamayacak bir kıymetinin olduğunu tüm halk sohbetlerimizde şahit olmuşuzdur. Partiye gönüllü olarak hizmetlerini Ankara merkezindense Van merkezde sürdürmeleri daha yerinde olur, çünkü bu sayede mecliste herhangi bir Van meselesi için göremediğimiz yüzleri hiç olmazsa Van’da görmüş oluruz. Bu vekillere Van için ne yaptıkları sorulmuyor bile, çünkü Van için yaptıkları Edremit’ten İskele’ye, üniversiteden şehir merkezine, Tuşba’dan İpekyolu’na kadar görülebilecek seviyede. Mesela, bir gün Ankara’dan Van’a geçerken hava yolu ulaşımı yerine, kara yolunu tercih etsinler ve şöyle bir Malatya örneğini süzsünler, demek istediklerim yüzlerini kızartacaktır.

 

Vekil olmak arzusundaki yeni isimlere gelince… Hem AK Parti hem HDP tarafından oldukça kalifiye isimler mevcut.  Ancak bana kalırsa halk için şu aralar ekonomik sıkıntıları görebilecek bir ismin yanında, toplumda boy gösteren şiddeti örseleyebilecek bir ismin olması da şart. Halkın ekonomik sıkıntısı ve işsizlik problemiyle yakından ilgilenebilecek, Van’ı ‘yararlanılabilir’ bir iş merkezi ya da merkez olmasa dahi iş alanı haline getirebilecek yetkin isimler lazım. Bunun yanında kutuplaşmayı ve kutuplaşmayla beraber ortaya çıkan şiddet politikasını hafifletebilecek isimler lazım. Burada şunu söylemeden edemeyeceğim: ulusal bir TV programında Yıldıray Oğur ve Hilal Kaplan’ın konuğu olan gazeteci yazar Günay Aslan’ın Van açısından bir zenginlik olacağını düşünüyorum. Özellikle halkın ve yeni neslin davranışlarını yönlendirme noktasında sempatik ve hakkaniyetli bir tavır sergileyeceğini ve örnek olabileceğini belirtmek isterim. (Bu kanıya sadece kendisinin programdaki hal ve hareketlerinden hareketle ulaştım).

 

Genel olarak tüm aday adaylara gelince… Ne olur artık projelerle gelmeyin, her yeni proje yeni bir beyaz yalandan öteye geçmedi, geçmiyor. Yıllardır proje teklifleriyle halkı ‘sağan’ onlarca isim oldu, hiçbiri vekil olma projesi haricindekini hayata geçiremedi, göremedik. Artık konuşmalarınızdan, duruşunuzdan, yaklaşımınızdan, ifade seçiminizden doğrudan hemhal olan bir nesille mücadele içindesiniz, bunları kabul edin. Halkın istediği şey aslında sıradan olmanız, bilboardlarda hiç samimi olmayan ‘zoraki’ artistliğiniz değil. Bir hatırlatma: Temayül bir dereceye kadar… Meclis de dört yıla kadardır… Artık Vekilimiz çok yaşa! sloganı hegemon kitlece benimsenmiyor.