Önce deprem, sonra sona eren çözüm süreci, ardından başlayan çatışmalar ve saldırılar. Bir de ekonomik kriz derken Van kayıp üstüne kayıp yaşıyor. Kentin dokusu bozulurken Van yaralarını bir türlü saramıyor. Büyük olumsuzluklar yaşayan kentin kayıpları sadece maddi kayıplarla sınırlı değil. Van son yıllarda manevi anlamda da büyük kayıplar yaşıyor. Bu da kentte ciddi bir travmaya dönüşüyor.

 

Van 2011 yılında yaşadığı travmayı 5 yıl geçmesine rağmen henüz üzerinden atamadı. 2011 yılında yaşanan iki büyük deprem ve 40 yıla yakındır süren çatışmalı ortamın bir anda alevlenmesi Vanlıların travmasını ikiye katladı. İnsanlar bu travmayı ve depremi her ne kadar unutmaya çalışsa da o günler insanların bilinç altına bir şekilde yerleşmiş durumda. Yaşanan bu travma zamanla göçlerin artmasına, ekonominin çıkmaza girmesine ve siyasettin yapılmamasına neden oldu. Vanlılar her ne kadar deprem anıtlarını gözden uzak yapmaya çalışsa da, izleri ve yaraları bir türlü kapanmadı. Çatışmalı süreçten etkilenenler gün geçtikçe hastalandı. Tabiri caizse Van, yaralarının izlerini kapatamaz hale geldi, sadece bu yaralarının üzerini kapatmakla yetindi. Üstü kapatılan her yara ise gün geçtikçe kangrenleşti.

 

 

“ÇATIŞMALI SÜREÇ DEVAM EDERSE İÇİNDEN ÇIKAMAYIZ”

Son yıllarda deyim yerindeyse bir türlü belini doğrultamayan Van ve bölgede gündem neredeyse hiç soğumuyor. Önce depremi yaşayan, yıllarca bu yarayı sarmaya çalışan ardından bozulan barış ve huzur ortamında bocalayan sonra da büyük bir ekonomik kriz içerisine giren Van kan kaybetmeye devam ediyor. Bununla birlikte çatışmalar, patlamalar, saldırılar derken Van sadece maddi anlamda değil manevi anlamda da büyük kayıplar yaşıyor. İşte bu noktada üstünü kapattıklarımız konusunda işin uzmanından önemli bir değerlendirme geldi. Kente yaşanan travmaları gazeteniz Şehrivan’a değerlendiren Psikiyatri Uzmanı Dr. Cem Taylan Erden, çarpıcı değerlendirmelerde bulunarak yaşananların kent üzerindeki etkisini anlattı.

 

VAN KAÇIYOR!

Van son 5 yılda yaşadığı zorlukları ve travmaları henüz üzerinden atmış değil. İnsanlar her ne kadar doğal yaşamına devam etse de deprem ve çatışmalı süreç Van’ın kayıplar vermesine devam ediyor.  Tam bu noktada önemli değerlendirmeler ön plana çıkarken işin uzmanı Van’ın ruhsal çöküntüsünü Şehrivan’a anlattı. Bölgede 30-40 yıldır süregelen bir savaşın olduğunu anlatan Erden, “Bu savaş insanlarımızın ruh haline çok yansıyor. Özelliklede gençlerin ruh halini çok olumsuz etkiliyor. Özellikle savaş ortamlarında insanlar kendilerini nesne gibi htikleri zaman bu durum gittikçe içinden çıkılmaz bir hal alır. Daha fazla bu süreçler böyle devam ederse işin içinden çıkamayız. Bakın en son bayramda bomba patladı. Cam çerçeve indi. Peki, sorarım insanlar bu şartlar altında burada yaşayan her insan duygusal yatırımını azaltır. Bir an önce kaçmayı düşünür. Bu durum genç insanlar içinde böyle. Bu gençler bu topraklara hiçbir şekilde yönlendirici olmadıklarını düşündükleri için, bu topraklara dair daha az duygusal bağlılık hissederler. Daha az yatırım yaparlar, daha az emek harcarlar. Böyle olunca da insani değerleri çürüten bir ortam sunarlar. Ancak kendilerini bu yıkımdan uzak tutanlar kendilerini kısmen de olsa kurtarmış oluyorlar. Bu yüzden de psikiyatride de temel sorun budur. Nesne haline geldikçe hasta olursunuz. Siz bu sürecin nesne olmayı reddedip özne olma kimliğinizi, o sürece müdahale etme, gücünüz azda olsa o süreci değiştirme emeğini, çabasını ortaya koyarsanız siz başarısız olursunuz ama psikiyatri olarak hasta olmazsınız. En büyük mesele bu.” Şeklinde konuştu.

 

 

“İNSANLAR UNUTMAK İSTİYOR”

“Bu savaşın en kötü yönü bizim elimizin, kolumuzun uzanamadığı, bizim bildiklerimiz dışında bombaların, çatışmaların hayatımız üzerindeki kontrol hissimizin kaybolmasına sebep olur” diyen Erden, “Bu sebep, bu his bizim diğer süreçler üzerindeki kontrolümüzün de çürümesine neden olur. Bizim bu şekilde dünya ve yaşamla bağlantılarımız zayıflar. Bu kötü bir durumdur. Tam tersi olması gerekir ki, bizim üretkenliğimiz, mutluluğumuz artsın ve biz daha fazla özne olabilelim. Bu yüzden her ne olursa olsun bir şekilde özne olarak kalmak zorundayız ki dediğim gibi kontrolümüzü tam kaybetmeyelim." Dedi. 

 

UNUTAMIYORUZ!

Erden, "2011 yılındaki depremde de biz bunların aynısı yaşadık. Bizim halen şehir meydanında bir deprem anıtımız yok. Akköprü Mahallesine yapılmış anıt. Neden? Çünkü insanlar bunu unutmak istiyor. Sen baş edemediğin bir şeyi unutmak istersin. Bunu sindiremiyor, hazmedemiyor, ondan gerekli dersi çıkaramıyor ve öğrenemiyorsan onu unutursun. Bu unutma meselesine bu kentin bütün kurumları destek oluyor belediyede dahil olmak üzere. Çünkü onunla baş edecek gücü olmadığı için. Bu neye neden oluyor. Bir sonraki depremde aynı şeylerin yaşanmasına neden oluyor.” Diye konuştu.

 

 

VALİLİK VE BELEDİYE BİRLİKTE ÇALIŞMADI…

“Biz hiçbir şey öğrenmeyen balıklar gibiyiz” ifadelerini kullanan Erden, sabah öğrendiğimizi akşam unutuyoruz. Ertesi gün aynı sorunu yaşıyorsun. Tarih tekerrürden ibaret olduğu için bizde sürekli aynı şeyleri yaşıyoruz. Her şeyi yaşıyoruz ama hiçbir şey öğrenmiyoruz. Deprem Van için çok dramatikti. Zaten kırılgan bir coğrafya da yaşıyoruz. Bu da iyice dramatik olmasına neden oluyor. Biz hiçbir ders almadığımız içinde bu dram daha da arttı. Deprem döneminde bile Valilik ve Belediye birlikte çalışamadı. Bu çok büyük bir travmadır. Bizim hiçbir biçimde bu ülkede birlikte yaşamamızın zemini yok demektir.

 

ERDEN: DERS ÇIKARMIYORUZ

Biz depremde birlikte işleyemiyorsak iki farklı kurum ne olacak bu iş. Bu ciddi anlamda bir sorundur. Bu topraklarda insanlar mutlulukları yaşayabilseler bu topraklardan neden gitsinler. Coğrafya kaderdir diye bir laf vardır ya. Bu topraklar mutluluk sunan bir toprak değil ki. Savaş var yarın savaş biterse deprem var, o olmazsa başka bir şey olur. Buradaki en büyük mesele de bizim bundan ders çıkarmamamızdır. Bu konuda kurumlar da üzerlerine düşen görevleri çok iyi yerine getirmiyor. Van’da deprem için ne zaman kitlesel yürüyüşler, anmalar ve etkinlikler yapıldı. Depremden sonra Anadolu Konteyner Kentte kalan insanlar vardı. Şu anda direnişleri kırılmış durumda. O dönemde en alttakiler bir ölüm orucuna başladılar. Ne kadar onurlu bir eylemdi. Bu insanca yaşamak için yapmış oldukları bir eylemdi. Ben de sürekli oraya gider ve destek olmaya çalışırdım.” İfadelerine yer verdi.

 

“DEPREMDEN KAÇTILAR VE MÜCADELE ETMEDİLER”

İnsanların depremden korktuğunu dile getiren Erden, “Bir gün Bayram Oteli’nin önünde bir basın açıklaması yaptık. Van halkı her hangi bir basın açıklaması olduğu zaman en azından durarak destek verir. 10 kişiyle açıklama yapsan bir anda 100-150 kişi olursunuz. Ancak o basın açıklamasında hiç kimse durmadı. İnsanlar depremden korkuyorlar. Deprem travmasını kendilerine yeniden hatırlatan bu basın açıklamasında durmak istemediler. Ben buna çok şaşırmıştım. Bunun nedeni ‘Bu travma ile baş edemedim’ meselesi oldu. Bu travma ile baş edecek kentte mekanizmaları da yaratılmadı. İnsanları rehabilite edecek mekanizmalar üretilmedi. Birkaç panel dışında hiç bir şey olmadı.

 

 

BU İNSANLAR NEREYE GİTTİ?

Van’da bir deprem daha olsa hiç kimse bu kentte kalmaz. Ben depremde Van’da kaldım. İkinisan Caddesinde bizim kaldığımız apartman dışında hiçbir apartmanın ışıkları yanmıyordu. Bu insanlar bir anda nereye gittiler. Bu kent insansızlaştırılarak bu kentte depremin yaraları kapatılmaya çalışıldı. Çok saçma oldu. Bu insanların deprem yaraları yokmuş gibi davranmalarına neden oldu. Burada kalıp deprem koşulları ile mücadele etmediler ve kendi yaşamlarını yeniden inşa etmediler. Sürekli artçı depremin olması da etkili oldu. Ancak bunu sağlayamadık.” Dedi.

 

“BU ÜLKEDE YARALAR İYİLEŞMİYOR”

Hiçbir yaranın zamanla kendi kendine iyileşmediğine dikkat çeken Erden, “Travma ve özellikle ruhsal yaralarda bu olmaz. Tam tersi bu durduğu yerde iltihap tutar, derinleşir. Sadece üstü örtülmüştür. Bu yara nasıl büyür ve kötüleşir kangren olur, bizim yaralarımızda böyledir. Bu ülkede hiçbir yara iyileşmiyor ki. Berkin Elvan'ı vuran kişi daha ortaya çıkmadı. Bunun dışında vurulan birisi için ise beraat kararı çıktı. Bu ülkede hiçbir yara onarılmak ve tamir edilmek için çaba gösterilmiyor. Mesele yara değil. Yara her zaman açılır. Mesele sizin onu tedavi etme çabanızdır. Bu çabayı göremiyoruz. Sadece üstü örtülüyor. Bu ülkenin her yeri yara bere içindedir. Her gün yeni yaralar açılıyor. Şort giyen kadına tekme atılması. Bu olur. Buradaki mesele bu değil. Buradaki mesele iktidarın buna yaklaşımıdır. Siz bunu sadece mırıldansanız bu yara büyür. Ama siz ‘Böyle saçma şey mi olur? Herkesin bu ülkede istediğini giyme özgürlüğü var.’ Kimse buna müdahale edemez’ diye bir çıkış yapsa o yara kapanır ve büyümeden engellenir. Bizde kangrene doğru gidiyoruz.” Dedi. 


ŞEHRİVAN SAĞLIK: MERAL YILDIZ / ÖZEL HABER

 
Editör: TE Bilisim