EDH toplantısında adaylığını açıklayan VATSO eski genel sekreteri Necdet Takva:‘VATSO hakettiği yerde değil!’Ekonomide Değişim Hareketi (EDH) adlı oluşumun tanıtım toplantısında VATSO adaylığını açıklayan VATSO eski genel sekreteri Necdet Takva, adaylığı ile ilgili Şehrivan’a konuştu. VATSO’nun şu anda hakettiği yerde olmadığını söyleyen Takva, VATSO’daki yönetimsel anlamda vizyon eksikliğinin olduğunu söyledi. Necdet Takva. Depremden sonra anlayış farkından dolayı VATSO’da sürdürdüğü 7 yıllık görevinden ayrılıp, çok kısa bir sürede organize ettiği ve büyük yankı uyandıran bir toplantıda Ekonomide Değişim Hareketi (EDH) adlı oluşum ile kamuoyunun karşısına çıkıp, adaylığını açıklayan bir isim. “VATSO’dan ayrılırken aday olma gibi bir düşüncem yoktu” diyen fakat ayrıldıktan sonra VATSO’da ciddi manada yönetimsel sıkıntılar olduğunu düşündüğü için “Biz bu işi daha iyi yapabiliriz” diye adaylığını açıklayan Takva, adaylıktan sonra ilk olarak Şehrivan’a konuştu. Biz de ayrıldıktan sonra suskunluğunu koruyan, sadece Van Kent Konseyi Başkanlığı görevi ile adından söz ettiren Takva ile VATSO’daki görev geçmişinden, adaylık sürecindeki çalışmalarına kadar bir çok şeyi konuştuk. Seçimlere iddialı bir şekilde çalışan ve EDH’yi seçim çalışmalarında büyük bir güç olarak gören Takva’ya mevcut yönetimi neden başarısız gördüğünü, kimlerin neyi yanlış yaptığını, deprem sürecinde VATSO’nun doğru yönetilip yönetilmediğini ve VATSO başkanlığını kazanmaları halinde nelerin değişeceğine kadar bir çok şeyi konuştuk… İşte Takva’nın oldukça çarpıcı açıklamalarda bulunduğu o söyleşi…   Röportaj: Ömer Aytaç AYKAÇYıllarca genel sekreter olarak çalıştığınız VATSO’ya geçtiğimiz günlerde adaylığınızı açıkladınız. Hemen bununla ilgili konuşalım dilerseniz. Necdet Takva neden aday oldu? Şunu çok net bir şekilde söyleyebilirim; Elbette ki iyi yönetilmediğini düşündüğümüz için. Eğer ekonomi yönetiminin iyi yönetildiğini düşünseydik, aday olmamızın hiçbir anlamı olmayacaktı. Biz ekonomi yönetiminin iyi yönetilmediğini düşünüyoruz. Ama şunu da söylemek gerekiyor ki bu odanın bugün bu hale gelmesinde birçok kişinin emek ve çabaları var bunu da görmezlikten gelmemek gerek. Geçmiş başkanlara haksızlık etmek istemiyorum elbette. Asıl mesele bu odanın daha iyi bir duruma getirilip getirilemeyeceğidir. Cevaplanması gereken soru bu. Bence daha iyi yönetilebilir ve biz daha iyi yönetebileceğimizi düşünüyoruz. İyi bir vizyonumuz var. Van ekonomik olarak mal ve hizmet sunumunda önemli bir durumda. Bunların tamamı bir şekilde kamu mal hizmet alımları ile büyümelerini gerçekleştiriyorlar. İnanılmaz kaynaklara erişiyorlar fakat bunu uluslararası düzeye ulaştıracak vizyona sahip değiller. Şimdi üretim gücüyle farklı bir ekonomik açılım yaratmalıyız. Biz bu insanların, KOBİ’lerin kurumsallaşmasını sağlayacağız. Nasıl sağlayacaksınız bu kurumsallaşmayı? Ben 7 yıl VATSO’da çalıştım. Tabi çalıştığımız süre içerisinde buranın nasıl bir kurum, nasıl bir meslek örgütü olması yönünde gerek oda yönetimi ile gerek ulusal toplantılarda ciddi çalışmalarımız da vardır. Ben profesyonel bir yöneticiyim ve ekonomi ve yönetim mezunuyum aynı zamanda. Dolayısıyla bütün bu kurgu ister istemez ciddi bir deneyime, ciddi bir niteliğe dönüştü. Bu süre zarfında ciddi projelerimiz ve etkinliklerimiz oldu. Biz bu kentin en önemli sorununun insan kaynağı olduğunu düşünüyoruz. Eğer bir kurumsal temsiliyette insan kaynağını etkili bir şeklide kurgulamazsak buraya ne kadar büyük finansal olanaklar gelirse gelsin, bunları üretime dönüştürebilecek bir donanıma sahip değilsek, çok da başarı elde edemeyiz. Benim VATSO’dan elde ettiğim en önemli deneyimlerden biri buydu. Bu memlekete para geliyor. Ama bu memlekette bu parayı yatırıma dönüştürecek insanlara ihtiyaç var. Bunun takipçisi olacak, bunu sorgulayacak bakış açısına ihtiyaç var. Biz bu konuda açıkçası kendimizi yetkin görüyoruz. Önceki dönemlerde insan kaynakları doğru yönetilmedi mi yani? Ben bütün hayatımı bu kentte geçirmiş bin insanım. Bu kentin tarihini de biliyorum, ekonomisini de biliyorum. Van’ın eski başkanlarımızın dediği gibi 7 bin yıllık bir geçmişi yoktur örneğin! Van’ın benim araştırmalarda gördüğüm tarihi 24 bin yıla dayanıyor. Bizim odaya kayıtlı tüccar ve sanayicimiz de yine başkanlarımızın dediği gibi 10 bin 300 değil örneğin. Ya da diğer bir başkanımızın değişiyle 20 bin 300 de değil. Odaya aktif kayıtlı sayısı 4 bindir. Biz bunları bir şekilde o dönemin yöneticilerine kabullendiremedik. Onlar bunu bir güç gösterisi olarak görüyor. Ne yazık ki rakamları doğru yorumlayabilecek bir yönetsel anlayış yok… Ama bizde bunun olduğunu düşünüyorum. Bütün bunları topladığınızda bizim bir sorumluluğumuz olduğu gibi bir durum ortaya çıktı. Yerel kalkınmamıza katkı sunacağı fikri de bizi bu anlayışa itti. Biz de bunu daha farklı bir harekete dönüştürerek, herkesin de kendini içinde tanımlayabileceği bir organizasyon ile adaylığa karar verdik. Genel sekreterlik görevinden istifa etmenizdeki temel etmenin yönetimsel bir anlaşmazlık olduğunu söyleyebilir miyiz o halde? Öncelikle şunu söyleyeyim, ben genel sekreterlik görevinden kendi isteğimle istifa ettim. O dönemde karmaşık bir durum vardı. Kurumsal bir zaafiyete yol açmamak, hem de yönetsel mantalitenin önünü açmak için istifa ettik ve bunu da kamuoyu ile de pek paylaşmadık. Ama aramızda yönetsel anlamda bir uyumsuzluk sorunu olduğu doğrudur. Bakınız özellikle de deprem sonrasında yönetsel mantalite değişti. Elbette Zahir Kandaşoğlu döneminde de böyle sıkıntılar yaşanıyordu fakat amaç bir ekip ruhu oluşturmaktı ve biz hep bu yönde çalıştık. Kurumsal bir anlayış ile organize olmaya çalıştık deyim yerindeyse. Kandaşoğlu’ndan sonra yönetsel zihniyet tamamıyla değişti. Biz Zahir Bey döneminde eleştiriye konu olan hiçbir uygulamanın Zahir Bey sonrasında da uygulamaya dönüştürülmeyeceğini düşündük örneğin. Ciddi bir değişim dönüşüm olmadı. 1 Mart tarihi itibari ile yönetimle aramızda oluşan bakış açısındaki çelişkiler bizi odadan ayrılma yönünde bir temayüle itti. Ayrılması gereken kişi bendim. Çünkü biz orada çalışan insanlardık. Sonuçta yönetimi organize eden isimler seçim ile gelmişlerdi. Onların ayrılması söz konusu olamazdı. Etik olan buydu, bu yapıldı. Dolayısıyla orada bu işe noktayı koyması gereken genel sekreterdi. Ve ben de onu yaptım. VATSO’da çalıştığınız süreçte ya da ayrılırken aday olma gibi bir düşünce var mıydı? Ne zaman aday olmaya ne zaman karar verdiniz? Genel sekreterlik görevimden ayrıldıktan sonraki süreçte VATSO’ya aday olma gibi bir bakış açısı yoktu. Bu kararı 6 ay önce aldık. Haziran ayında bu yönde bir çalışmanın doğru olacağını yönünde fikrimiz netleşti. Planlanmış, kurgulanmış bir şey değildi yani. Ayrıldıktan sonraki süreçte gerek daha önce birlikte çalıştığımız tüccarlar, oda üyeleri ve deprem sonrasının yeniden yapılandırılmasına yönelik beklentiler bizi bu yönde karar vermeye itti. Biz de yakın çevremizdeki insanlar ile yaptığımız değerlendirmede bunun Van’ın yeniden yapılanmasına bir nefes olacağı kanaatine vardık. Bu görüşe karşılık bu sosyal sorumluluğumuzu yerine getirmek için biz de sürece müdahile olma yönünde karar aldık. Ancak bu fikrin olgunlaşması gerekiyordu. Bunun klasik yaklaşımların ötesinde yeniden tanımlanması ve kurgulanması gerekiyordu. Açıkçası biz de bunun için kuluçka dönemi diyebileceğimiz bir dönemde çeşitli çalışmalar ve anketler yaptık. VATSO’ya kayıtlı üyelerin büyük bir bölümü ile zaman zaman toplantılar yaptık, ziyaretler gerçekleştirdik. Ve kimse de bizim bu işi yapamayacağımız yönünde bir kanaat bildirmedi. Ekonomik örgütler ile yaptığımız görüşmelerde de bunun kente ciddi bir değer katacağı yönünde görüşler aldık. Bunlar da bize cesaret verdi ve bizde bu kuluçka dönemini en iyi iyi şekilde geçirmeye çalışıp bir çalışmaya dönüştürdük. Ama bu çalışmanın mutlaka geçmiş oda seçimlerinin temelinde ele alınmaması gerekiyor. Benim 3 oda seçimi deneyimim var. Kendimiz aday olmadık ama aday olan gruplarla çalıştık. Bu süreçteki çelişkileri ve problemleri iyi biliyorum. Görev yaptığınız süre içinde VATSO’nun hakkıyla yönetildiğini düşünüyor musunuz? Bunu şöyle özetleyelim. Hakkıyla yönetilip yönetilmediğimiz noktasında siz karar verin: Ben göreve 2005 yılında başladım. Tam 7 yıl görev yaptım. Biz başladığımızda odanın 800 bin lira nakit parası vardı ve oda tamamıyla giderlerini bu nakit paradan elde ettiği faiz gelirleriyle yürütebiliyordu. 1962 yılında kurulan 50 yıllık bir odaydı. Göreve ilk başladığımızda çalışan sayımız 14’tü. 3 bilgisayar ve 1 yazıcımız vardı. Ayrıca biz göreve başladığımızda odanın mevcut hizmet binasının bulunduğu arsa da yeni alınmıştı ve sadece temel düzeyindeydi. O zaman da bunun sürüp sürmeyeceği konusunda da ciddi çelişkiler vardı. Bizim de yönetime verdiğimiz cesaretle mevcut bina 840 bin liraya satıldı. Aşağı yukarı 1 milyon 700 bin lira gibi bir paramız olmuş oldu. Ve bu para ile yeni bir VATSO kurmak için çalışmalara başladık. Ben odadan ayrıldığımda odanın hiç borcu yoktu. 5 milyon liraya mal edilmiş devasa bir hizmet binası vardı. (Burada dönemin yöneticilerinin kişisel kefaletini burada hatırlatmakta yarar var.) 30 çalışanımız vardı ve çalışan sayısına düşen bilgisayar sayımız da 2 idi. Burada çok ciddi hibe fonlar kullandık. Bunların kurumsal yapımızın gelişmesinde büyük bir payı var. Dolayısıyla VATSO’nun kurumsallaşması anlamında önemli çalışmalar yaptık. Odayı 365 oda borsa içerisinde 50’inci sırada akredite ettik. Uluslararası bir kalite belgesiydi bu. Yani anlımız açık vicdanımız rahat… Bu kadar kısa bir sürede önemli bir yere gelen VATSO size göre şu an hakettiği yerde mi peki? Ben şu sorunuza ekonomik bir temelde cevap vermek istiyorum. Bakınız Türkiye’nin şu anda destek diye hitap edebileceğimiz kaynaklardan elde edebileceği miktar 2 milyar dolardır. Bunlar hibe fonlardır. Bunun büyük bölümünü de Avrupa Birliği ve Dünya Bankası fonları oluşturuyor. Bunlara erişimi mümkün kılacak bir bakış açısına ihtiyaç var. Vizyona ihtiyaç var. Bunlardan herkes faydalanmalı. Bunların içinde yerel medya da var diğer kuruluşlar da var esnaflar da var. Bakınız Van’da 19 adet esnaf odası ve hepsinin ciddi insan kaynakları sorunu var. VATSO bu konuda öncü rol üstlenebilir ve onların değişim-dönüşüm faaliyetlerinde öncülük yapabilir. Yine kendi üyelerinin bu hibelere ulaşmaları konusunda ciddi adımlar atabilir. Hatta onlar için projeler hazırlayabilir. Bizim de en büyük hedeflerimizden biri de 4 yıl içinde minimum 100 firmaya bu uluslararası desteklere erişim konusunda proje desteği sağlamak. Aktif olan 2 bin üyemizin 4 yıl içinde bir yurt dışı seyahat ile fuarlara katılımını sağlayacağız. Ve bunu da odanın parası ile yapmayacağız, projelerden desteklerden faydalanarak yapacağız. Bu kaynak var. Ama bu kaynağa erişim konusunda bir vizyon eksikliği var. Aslında VATSO uluslararası kalite ödülüne layık bir odadır. 2005’e kadar öncesi olmamasına rağmen, tüm bunları düşündüğünüzde VATSO şu an hakettiği yerde değil. Bunun dışında sizin eksikliğini hissettiğiniz ve kazanmamız halinde gidereceğiz dediğiniz eksiklikler nelerdir? Ya da kazandıktan sonraki ilk hedefiniz… VATSO 50 yıllık bir oda olmasına rağmen bugüne kadar hiçbir temsilcisi Odalar Borsalar Birliği Yönetimi’nde görev alamadı. Bunun tek gerekçesi olabilir. Yönetsel becerilerin eksikliği ve yöneticilerin istekli olmamaları… Üstelik 50 yıllık bir o da olmasına rağmen TOBB’de temsil edilmemiş olması büyük bir eksiklik. Erzurum Ticaret Odası 100 yıllık bir odadır. Bu yıl 100’üncü yılını kutluyor. Şu anda çalışan sayısı tıpkı bizimki gibi 30’dur bu kadar zaman farkına olmasına rağmen. Yine hem bizim hem de Erzurum Ticaret Odası’nın da bütçesi 3 milyon TL’dir. Arada 2005 ile 2010 yılları arasındaki fark 50 yıllık bir farktır Erzurum’u baz alırsak. Bu manada ticaret odasının 7 yılı 50 yıllık bir gelişim hızına tekabül ediyor. Bu 50 yıllık gelişim sürecini biz ne ulusal düzeyde ne de uluslararası düzeyde yeterince temsil edemedik. Buna hakkımız yok muydu? Vardı. Koşullar da oldukça uygundu. Fakat bakış açısının buna uygun olmaması durumu bu noktaya getirdi. Zaman zaman bizim bu noktada isteklerimiz oldu fakat bu isteklerimizi karşılayacak lobi faaliyetlerini yapamadık. VATSO’nun bundan sonra yapması gereken en önemli şey, Odalar Borsalar Birliği yönetimine  girmek olmalıdır. Birinci çıta budur. 15 tane yönetici var orada ve büyük bir kitleye ve bütçeye hitap ediyorlar. Sizce VATSO dâhil Van’daki diğer meslek örgütleri veya kuruluşları ilin ekonomik kalkınmasına doğru bir şekilde müdahale edebiliyor mu?  Ekonomi bir ilin her şeyidir. Eğer siz ekonomi yönetimini doğru kurgularsanız bulunduğunuz bölgedeki bütün üst yapılara siz müdahil olabilirsiniz. Biz VATSO’da çalıştığımızda bunu net tespit etmiştik. Bizim Van protokol listesindeki yerimiz 200’den sonra bir yerdedir. Ama reel olarak baktığınızda Valilikten, Belediyeden sonra VATSO üçüncü adamdır. Bu da hakedilmiş bir güçtür. Bununla beraber VATSO hizmet kalitesi açısından Van’a en kaliteli hizmeti sunan bir kurumdu. Buna deprem de dâhil. Çünkü biz depremin sonrasındaki gün bile işimizin başındaydık. Fakat yönetsel anlayış taleplerini olağan tuttu. Durum doğru kurgulanmadı bu yüzden de deprem sürecinde ve sonrasında ciddi sıkıntılar meydana geldi. Olmayınca da talepler de buna göre biçimleniyor. Olağanüstü bir dönem yaşadık. Bu olağanüstü dönemlerde de taleplerimizin olağanüstü olması gerekiyordu. Ama bu olağanüstü dönemlerde bizim taleplerimiz yine olağan bir seviyede kaldı. Sizin başkanlığınızdaki VATSO, bahsettiğiniz bu olağan talepleri nasıl arttıracak, ya da bunu yapabilecek mi?  Az önce de dedim Van 2 deprem geçirdi. Bunlar basit şeyler değildi. Ama deprem geçirmemiş olsa bile bahsettiğimiz bu pozitif bakış açısını hak eden bir ildir. Deprem bir bahane olmamalı. Bakınız biz Türkiye’nin en geri kalmış bölgelerinden birisiyiz. Hatta bu bölgenin en geri kalmış 5 ilden biriyiz. Şu anda 81 il var. Bir dostumuzun katkısı ile belirtmek gerekirse Bundan 15 yıl öncesine kadar da 67 il vardı. Biz ise şu anda 76’ıncı sıradayız. Bizden sonra il olan birçok ilçe bile şu anda rekabet edebilirlik endeksinde bizden önceler. Bu çok önemli bir şeydir. Yani sizin ekonomik sıranız 76’ıncı sıra ise diğer tüm anlayışlarınız da 76’ıncı sıradadır demektir. Üniversiteniz de, sağlık alanındaki yetkinliğiniz de, eğitim de de aynı yerdesiniz demektir. Bu kader midir peki? Bence kader değildir. Dönüştürülebilir mi? Elbette dönüştürülebilir. Kimsenin elinde sihirli bir değnek yok elbette. Ama bu bakış açısı kentte bir değişim-dönüşüme sebebiyet verebilir. Bu enerjiyi ortaya çıkarabiliriz. Bütün bunlara rağmen VATSO’nun daha etkin bir rol alabileceğini düşünüyoruz. Dolayısıyla ekonomi yönetiminin çok etkin, nitelikli kadrolar tarafından biçimlendirilmesi gerekiyor. Bizde bu imkân ve olanaklar var. Büyükşehir’e geçiş sürecinde VATSO’nun rolü ne olacak, ya da nasıl olmalı sizce? VATSO ilin en önemli meslek odalarından biridir. Bu konuda Temsil ettiği kitlenin önemli bir gücü ve potansiyeli var. Bu gücü daha da geliştirecek ve etkin bir şekilde temsil edecek vizyona ihtiyacı var. Dolayısıyla büyükşehir yapılanmasında örneğin VATSO, seçimlerden hemen sonra ‘Nasıl bir büyükşehir?’ gibi bir bildirge yayımlayabilir. Bana kalırsa VATSO bunu yaparak en büyük katkıyı sağlayacaktır. Bence yeni yönetimin kazanır kazanmaz yapması gereken en önemle şey budur. Nasıl olacak bu? Mesela adaylara ilişkin 10 tane nitelik sıralarsınız. Yine buna ek olarak profesyonelce oluşturulmuş bir büyükşehir organizasyon yapısı belirlersiniz. Zaten siz bunları yaptığınızda, işaret ettiğiniz zaman bu işi en iyi yapacak olan aday niteliğini de ortaya koymuş olursunuz. Buradaki siyasi partiler farklı davranma şansına da sahip olmazlar. Böylece siyasi partiler size farklı talepler ile gelmez, sizi siyasileştiremezler de. Çünkü siz gerçekten bu kentin nasıl olması gerektiğine ilişkin fikrinizi söylerseniz hem insanlar bunun neye karşılık geldiğini anlayacak hem de yerel ve merkezi yönetim bu çerçevede bir aday belirlemeye çalışacaklardır. Zaten bu kriterlere uygun adaylar varsa, demek ki bu bildirgede bu aday zaten işaret edilmiştir, fazla da söz söylemeye gerek yok. Perde arkasında bir şey yapmaya da gerek yok. Bu genel seçimlerde de aynı şekilde uygulanabilir bence. Bunun örnekleri de var Türkiye’de. Tam bu noktada VATSO son zamanlarda biraz da siyasete adam yetiştiren bir kurum gibi görülüyor. Sizce de durum böyle mi? Ya da sizin adaylık düşüncenizin altında bir siyasi düşünce yatıyor mu? Zaman zaman siyasi anlayışların VATSO politikalarında muhakkak ki etkisi olmuştur. Ama bunu net bir şekilde söyleyeyim, siyaset yapma arzusu olan insanların yerinin ticaret ve sanayi odalarının olmadığını düşünüyorum. Bu tamamı ile ekonomi indeksli biçimlenmesi gereken bir kurum. Bizim ekip olarak hiç birimizin politik bir hedefi yoktur ve olmayacaktır da. Çünkü VATSO bir siyaset akademisi değildir, olması da kabul edilemez. Bu kentin ekonomik aktörleri de buna izin vermemeli. Ancak böyle bir temayül olursa, biz o zaman arkadaşlarımızın bu faaliyetlerini siyasi alanlarda ve siyasi partilerde yürütmesi gerektiğini düşünüyoruz. VATSO Van’ın en büyük meslek odası olarak görülüyor. Dolayısıyla hitap ettiği kitle oldukça geniş ve çoğu ciddi ticari faaliyetler içinde yer alıyor. Siz bir aday olarak ticaretin ne kadar içindesiniz? Riskiniz ne kadardır? Van’daki tüccar ve sanayiciler ile empati kurabilecek bir düzeyde misiniz? Bir tüccarın ticaret hakkında sahip olabileceği bilgiye, vizyona ve tecrübeye sahip olduğumu söyleyebilirim. Elbette tüccarlar kendi işleri ile hemhal olan insanlardır. Ben de VATSO sonrasından bugüne kadar ticaret ile uğraşıyorum ve bu faaliyetler içerisinde yer alıyorum. Ciddi ticari girişimlerimiz de var. Ancak bütün tüccarların sorunları konusunda yeterince bilgiye sahibim. Hatta bütün sektörler konusunda da durum böyle. Yaşanan sıkıntılar konusunda çıkarımsamalara ve çözüm üretme noktasında yeterli deneyime de sahibiz. Dolayısıyla ben ve arkadaşlarım bu noktada VATSO’nun yönetimi için en iyi seçenek olduğumuzu biliyoruz. Deprem süreci sizce nasıl yönetildi? Deprem bir doğal afet. Dolayısıyla beklenmeyen bir felaket. Ama az önce de belirttiğim gibi bu olağanüstü durumda taleplerimizin de olağanüstü olması gerekiyordu. Ancak depremde yaşanan sıkıntı ve kargaşa döneminde ben sürecin doğru yönetilmediğini düşünüyorum. Suskunluğumuzu koruduk çünkü bizim bu konuda söz hakkımız bireysel olabilirdi ve bunu kullanmak da çok doğru değildi. Ama kurumsal anlamda temsil gücü olan insanlar da bunu pek de iyi yapmadı. Günü birlik politikalarla ekonomiye yön verilmeye çalışıldı. İnsanlar arasında ise buranın afet bölgesi olması konusunda bir beklenti vardı. Bunun sağlayacağı ekonomik katkı iyi değerlendirilmeliydi ve olması gereken de buydu. Ama olmadı. Ne talepler bu şekilde dile getirildi ne de uygulamalar bu yönde oldu. Talepler de olağandı, destekler de olağandı. Neydi bu? Örneğin KOSGEB, bankalar gibi kurumlar zaten deprem öncesinde de destekler veriyordu. Yani bu durumda yapılması gereken, olağan destekleri vermek değildi. Mesela borçların ötelenmesi, vadeye bağlanması gibi bir yaklaşım iyi bir çözüm değildi. Bu doğru değildi. Talep edilmesi gereken deprem süresince alacakların tahsilinden vazgeçilmesiydi. Krediden bahsetmek yerine, bahsettiğimiz hibelerin kente aktarılması idi. Bu bakış açısı ile doğru yönlendirilebilirdi bu da yapılmadı. Zaten Van ekonomik olarak büyük kaynakları olmayan bir il. Ekonomik alan ne yazık ki bu konuda doğru bir strateji ile yönetilmedi… Ben hükümetin yaklaşımını da bu çerçevede değerlendiriyorum. Talep buydu, karşılığı da şu anki durum oldu! Son olarak bir de geçtiğimiz gün oldukça kalabalık bir katılım ile gerçekleştirdiğiniz EDH’yi konuşmak gerekirse… Bu oluşumdaki isimler VATSO’da birlikte çalıştığınız isimler mi yoksa seçimi kazanmaya yönelik oluşturduğunuz bir grup mu? Ayrıca bu EDH kazanmanız halinde VATSO’nun neresinde olacak? EDH Türkiye’de bir ilk. Yerel manada ekonomi yönetimin etkin ve nitelikli bir şekilde organize edilmesine ilişkin bir fikir yok. Ama demek ki yapılabiliyor. Tüccar riski sever ve biz de risk edilmeye değer bir anlayışız. Tabi diğer adayları da saygıyla karşılıyoruz ama şu ana kadar denenmemiş bir oluşumuz biz. Denenmeye de değeriz. Bu hareketin tanımladığı değişim ruhuna uygun bir kadroyla hazırlandığımızı söylemek doğru olacaktır zaten. Geçtiğimiz günlerde bu hareketi büyük bir toplantı ile yaptık ve çok olumlu tepkiler aldık. Bu konuda bize oldukça büyük bir teveccüh vardı. EDH bünyesinde şu anda çok değerli gönüllü dostlarımız var. Bu ekonomik değişimi içselleştirmiş bir yapı. Temel bakış açımız budur. Bunu da benimsemiş olan ve halen VATSO’da görev alan arkadaşlarımız da var, dışarıdan bu oluşuma gönüllü destek verenler de var elbette. Bu hareket kazanmamız halinde de devam edecek ve bu seçimi kazanmak EDH’nin stratejik hedeflerinden sadece birisidir. EDH daha sonra bölgesel hatta ulusal manada tanımlanarak sahiplenilecek diye umuyoruz. Bize vakit ayırdığınız için teşekkür ediyoruz… Ben teşekkür ediyorum. Şehrivan Gazetesi yerel basının nadide organizasyonlarından biridir. Bu sürecin çok demokratik şekilde biçimlenmesinde yerel medyanın ciddi katkı sağlayacağını düşünüyoruz. Hepimiz bu kentte yaşıyoruz ve bu manada siz dahil her kesin üzerine düştüğü şekilde sürece katkıda bulunması gerektiği kanaatindeyiz. 
Editör: TE Bilisim