ŞEHRİVAN RÖPORTAJ: ÖMER AYTAÇ AYKAÇ / HAMİT KARAKUŞ- Kimine göre teşkilatların ağabeyi, kimine göre AK Parti’nin kara kutusu... Kuruluşundan bu yana AK Parti’de en çok görev alan, en çok konuşan, en çok konuşulan isim olan Abdulhekim Karabıyık, AK Parti’nin Gürpınar aday adaylarından birisi. Siyaset yaptığı dönemlerdeki net duruşu ile, sözünü esirgemeyen yapısı ile sıradışı bir profil çizen Karabıyık, bu seçim döneminin de yine en çok dikkat çeken isimlerinden birisi olarak öne çıkıyor. Aday adaylığı sürecinde de alışılmışın dışında bir çalışma sergileyen Karabıyık, adayların açıklanması ve seçim süreci öncesi çarpıcı değerlendirmelerini Şehrivan aracılığı ile paylaştı. Geçmiş seçimlerin muhasebesini yapan, yanlışa yanlış deyip hataları tek tek anlatan, yeni süreçte kazanmanın reçetesini yazan Karabıyık, birbirinden önemli mesajlar verdi. “Gürpınar’ı çok rahat alırım” diyerek HDP’ye gözdağı veren Karabıyık, şimdiye kadar hiç anlatmadığı anılarını ve sır gibi sakladığı bir çok özel görüşmesini de Ömer Aytaç Aykaç’ın sorularına verdiği cevaplarla, Şehrivan okuyucuları için paylaştı. İşte o röportaj...

 

 

Size klasik bir kendinizi tanıtmanız gibi bir soru ile başlamayacağım. Van halkının da yakından tanıdığı bir isimsiniz ama yine de kısaca siyasi deneyiminizi özetlerseniz…

 

Teşekkür ediyorum öncelikle. 14 yıllık partimizde sıkmadık el bırakmama gayesiyle çalıştık ama sıkmadığımız el, konuşmadığımız hemşerilerimiz mutlaka vardır. Bu yüzden kendimizi tanıtmamızın hiç bir sakıncası yok. Elbette ki 14 yıl gibi bir süreci benim açımdan da burada anlatmak kolay değil. Bu belli bir zaman dilimine sığdırabileceğim bir şey değil. Dediğiniz gibi özetleyeyim: 2002’den 2007 yılına kadar Halkla İlişkilerden Sorumlu İl Başkan Yardımcılığı görevi yaptım. Kesintisiz diyorum çünkü burası önemli. 7 yıl gibi bir süre Van gibi bir yerde AK Parti’de başkan yardımcılığı yapmak gerçekten meziyet ister. Bu 7 yıllık süre içerisindeki hatıralarım hala tazeliğini koruyor. Nasıl korumasın! O süreçte ben günde ortalama 100-150 insanla görüşür, sorunlarını dinler, notlarını alır ve ilgili kurumlara iletirdim. Yani ben partide bir köprü görevi görüyordum. Muhtarı da gelirdi muhtacı da, esnafı da gelirdi fabrikatörü de. Kim ne istiyorsa ilgisine göre de yönlendirmesi yapılırdı. Günde 100-1500 kişi üzerinden hesaplayınca 7 yılda bu rakam çok ciddi bir sayıya ulaşıyor. Takdir edersiniz ki bu hiç de azımsanacak bir süre ve insanları hesapladığınızda azımsanacak bir kitle değil.

 

 

NASIL AK PARTİ’NİN KARAKUTUSU OLDU!

 

Tabi bu 7 yıldan sonra da partide devam ettiniz…

 

Elbette. 2007’den sora 2008-2010 yılları arasında Merkez İlçe Başkanlığı’na seçildim. Ve o dönem genel başkanımız Erdoğan’ın ani bir karar ile bizim kongremize katılma kararı aldı. Bu Sayın Erdoğan’ın kuruluştan bu yana katıldığı ilk kongreydi. Böyle bir şeref de yaşadım. Hamdolsun o günün şartlarında bir rakibim olmasına rağmen seçimi de kazandım ve görevime de devam ettim. 2010 yılından sonra da 2011-2014 yılları arasında Siyasi ve Hukuk İşlerden Sorumlu il başkan yardımcısı olarak yönetime girdim. Aynı zamanda il başkan vekili idim. Yani her şekilde teşkilatta kaldım. Bir çok ayrı kademede siyaset yaptım.

 

 

ONA NEDEN KARAKUTU DİYORLAR?

 

Size AK Parti teşkilatının kara kutusu diyorlar… Değil mi?

 

Partinin ağabeyi de diyorlar, AK Parti’nin kara kutusu da diyorlar. Ama bu kara kutu olayına bir açıklık getireyim. Partinin kuruluşundan 2014 yılına kadar seçimleri, adayları, teşkilat yapılanmasını, seçim hazırlıklarını, halkla iletişimi, koordinasyonu kısacası her şeyi yaptım. Bu anlamda partide görülmesi gereken ne varsa yaptım. Bilgi ve birikim anlamında kendimizi geliştirdik. İşte kara kutu dedikleri budur. Tüm bu süreçte biriktirdiğimiz bilgi ve birikimlerdir.

 

Uzunca yıllar teşkilatçılık yapmanıza rağmen son dönemlere kadar da aktif olarak herhangi bir adaylık düşünmediniz ama… Herkes büyük mücadele verdiğinde hep mutfakta kalmayı tercih ettiniz. Neden?

 

Ben buna ‘Doğru yer, doğru zaman, doğru insan’ diyeyim. Bizim kuruluşundan bu yana yetiştiğimiz AK Parti bize bunu öğretti. Çünkü biz Sayın Genel Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın teşkilatçılık anlayışı ve onun teşkilatçılık ahlaki ile yetiştik. Bizim işimiz teşkilatçılıktı. Başka bir amacımız olamazdı. İlk seçimde adaylık düşünsek, her seçimde aday olsak davamıza ihanet etmiş olurduk. Çok şükür böyle bir sevdamız da olmadı. İlk olarak da 2014 yerel seçimlerinde Edremit Belediye başkanlığı için, 7 Haziran 2015 seçiminde de milletvekilliği aday adaylığı başvurum oldu. Ki burada Edremit Belediye başkan adaylığı parantez açılması gereken bir nokta… Orada adaylığı almadık ama o aday adaylığımızın bir hikâyesi var.

 

 

2014’TE ERDOĞAN İLE YAPILAN O KONUŞMAYI İLK KEZ ANLATTI!

 

Dinlemek isteriz sakıncası yoksa?

 

Hayır, benim açımdan yok. Partim açısından da yok. Çünkü o süreçte partimiz ve şahsımızın Van’ın salahiyeti noktasında aldığımız bir karar vardı. Şöyle ki: Edremit Belediye başkan aday adaylığımızı yaptıktan sonra adaylık noktasında ciddi bir yol aldık. Buna ben kesin demeyeyim ama adaylığın bize verilmesi noktasında gerek genel merkezimizden gerekse de kentteki diğer siyasi dinamiklerden bizim üzerimizde antrakt kalındığı haberlerini aldık. Zaten o süreçte liste iki gün önce aday listesi basına da yansımıştı ve listede de ismim yer alıyordu. Yani Edremit adaylığına çok yakın bir durumdaydım. Ta ki adayların açıklanmasının arifesine kadar… Esas hikaye tam da o gecede başlıyor.

 

 

“BİZ EDREMİT’TEN FERAGAT ETTİK!”

 

Evet...

 

Bilindiği gibi 2014 yerel seçimleri oldukça sıkıntılıydı ve bizim Başkale ilçemize adaylık başvurusu yoktu. İnsanlar korku ortamı ve o günün şartlarından dolayı adaylık başvurusu yapmadı. Orada farklı bir olaylar dizisi yaşandı. Listelerin açıklanacağını öncesindeki gece Sayın Genel Başkanımız Tayyip Erdoğan 22. Dönem Van milletvekili ağabeyimi arıyor. Cüneyt beye Türkiye’de sadece Başkale’de adayları bulunmadığını hatırlatıyor. Terör örgütünün baskı ve tehditlerden dolayı Başkale’nin adayı olmadığını söylüyor. Ve o konuşmada şu ifadelere yer veriyor: “Ben sizi bu bölgenin bir insanı olarak Başkale’ye adayım olarak gönderiyorum.” Elbette ki ağabeyim de bunun üzerine ikinci bir söz söylemiyor, “Emredersiniz” diyor. Ancak bir bilgilendirmeyi yapmadan da edemiyor: “Efendim. Bilginiz dâhilindedir, kardeşim Abdulhekim Karabıyık Edremit’ten aday adayıdır.” Diyor ve benim adaylığıma kesin gözüyle bakıldığını hatırlatıyor. Ama Sayın Genel başkanımız, “Abdulhekim’den haberim var. Ama bu konuda ben Karabıyık ailesinden bir fedakârlık istiyorum. Sizi Başkale’ye gönderiyoruz.” diyor ve orada Başkale adaylığımızla birlikte, Edremit adaylığımız da rafa kalkmış oluyor. Elbette ki liderimize “Emriniz başımız üstüne” sözünden başka bir şey de söylemedik. O süreçte tüm o sıkıntılara rağmen çalışmamızı da yaptık. Kimsenin gidemediği ilçede elimizden geleni de yaptık. Yani biz davamız uğruna rahat bir ilçeden feragat edip zorlu ve kimsenin cesaret etmediği bir yerde davamız için çalıştık.

 

Gerçekten sıradışı bir hikaye... O dönem feragat ettiniz. Şimdi hikayeye kaldığınız yerden devam ediyorsunuz. Peki, neden bıraktığınız yerden değil de Gürpınar’dan devam ediyorsunuz? Niçin Gürpınar?

 

Bu konuda herkesin arzuladığı şeyi yapıyorum. Doğduğum, büyüdüğüm yerlere geri dönmenin, buralarda hizmet etmenin tadına varmak istiyorum. Ben Van Gürpınar doğumluyum. Hatta Koçgüden, Kürtçe ismiyle Dıdanıs Köyü’ndenim. Gürpınar için adaylığa namzetim çünkü ben de herkes gibi bilgi ve birikimimi doğdum yerde kullanmak isterim. Doğduğum köye, yaşadığım ilçeye, doyduğum kente yönetici olarak da hizmet etmek istiyorum. Yıllarca işin siyasi boyutunda, siyasetin idaresinde elimden geleni yapmaya çalıştım. 14 yıl gibi hiç de kısa diyemeyeceğim bir zaman diliminde partime hiçbir menfaat beklemeden hizmet ettim. Şimdi ilçeme hizmet etmenin vakti geldi diye düşünüyorum. Gürpınar dememin sebebi budur.

 

ŞİMDİ O GENİŞ ÇEVREYİ HİZMETE DÖNÜŞTÜRME VAKTİ...

 

Bir de şu var... Diyorum ya 14 yıl... Az değil. Bu süreçte partimin üst düzey isimlerinden tutun da en alt kademesine kadar herkes ile bir hukukumuz oluştu. Geçtiğimiz bakanlar kurulundan bugünkü bakanlar kuruluna kadar birçok isimle mesai arkadaşlığı yaptık. Birçok milletvekili ile çalıştık. Yani bir şekilde bir temasınız oluyor ve bunlar da bir hukuka, bir birikime ve tecrübeye dönüşüyor. Malumunuz bir belediye başkanı sadece hazırdaki kaynakları ile yetinemez. Temel belediyecilik hizmetleri ile vatandaşın gönlünü fethedemez. Ek kaynaklar, farklı projeler de lazım. Yani ne kadar proje o kadar hizmet demek. Haliyle bir süre sonra da bu imkânları, bu ilişkileri kullanmak, bir şeyler üretmek istiyorsunuz. Benim için de bu birikimi hizmete dönüştürme vaktidir.

 

Adaylığınızı da göz önüne alırsak, belediye başkanlığı görevi sizin için ne anlam ifade ediyor?

 

Burada benim için olan anlamından ziyade bence ilçem açısından anlamını konuşmak daha doğru olacaktır. Çünkü belediyecilik hele de yenidünya düzeni ile birlikte aslında çok şey demek. Yani o temel belediyecilik hizmetleri dediğimiz nokta gelişmemiş ve gelişmekte olan yerler için geçerli. Ama bu sadece temel işleri yapıp başka bir şey yapmamak olmamalı. Bu yüzden de Gürpınar’a geçmişte yapılanlar ve yapılanmayanları bir tarafa koyduğumda şöyle bir şey oluşuyor: Bir kere temel belediyecilik dediğiniz işleri yapmak zorundasınız. Onlara girmiyorum çünkü bunlar yapmak zorunda olduğunuz şeyler. Bunun içinde altyapısı, yolu birçok konusu var. Bir diğeri; Gürpınar Ovası diye bir alandan bahsediyoruz. Bu ova tarım ve hayvancılık merkezi hatta membasıdır. Bizim önceliğimiz tarım ve hayvancılıktır. Belediyecilik eliyle bu anlamda çok hayati dokunuşlar yapılıp bu sektörün ilçenin gelişmesinde lokomotif olmasına dair büyük işler yapmalıyız. Bir diğeri sosyal belediyeciliktir. Tüm sosyal hizmetlerden, desteklerden ve imkânlardan vatandaşı faydalandırmaktır. Bir diğeri de istihdam! Bizim yukarıda söz ettiğimiz bakanlık hibeleri, projesi, desteği ile yeni yatırım ve istihdam alanları yaratmak istiyoruz. İnsanlara iş sözü vermek yerine onlara iş yapacakları yatırımların sözünü vermek istiyoruz. Çünkü herkese iş vermeniz diye bir realite yok ortada. Ama iş alanı açmak, bu meziyeti ortaya koymak bir belediyecilik işidir. Tabi bu ana başlıklar altında da projeler yatar. Ama biz henüz aday adayı olduğumuz için projeleri tek tek konuşmanın da doğru olmayacağını düşünüyorum. Zamanı gelince somut projelerle konuşmaya da hazırız elhamdülillah!

 

BUGÜN VAN’IN ALT YAPI SORUNU YOKSA, BU BURHAN YENİGÜN’ÜN SAYESİNDEDİR

 

Dediğiniz gibi olayın henüz siyasi boyutundayız. Ve siyasi durumunu konuşmak gerek. Tam da bu noktada AK Parti’nin Van’daki durumunu konuşabiliriz... Gürpınar da dâhil olmak üzere Van’daki belediyeler sizce kazanılabilir mi? Nihayetinde önceki seçimlerin ortaya koyduğu rakamlar ve gerçek bir tablo var. Bir dönüşüm için ne yapmak lazım?

 

Aynen öyle şimdi bizim için proje değil seçimi konuşma vaktidir! Hatta biz sadece seçimi konuşmayacağız. Seçimi konuşacağız, adayları, aday profilini konuşacağız. Kaybettiğimiz seçimleri, bunları niçin kaybettiğimizi konuşmamız lazım. Bunların nedenlerini konuşmamız lazım. Hatta siz sormadan da ben başlayayım. Mesela biz 2004 yılında hatırlarsanız başka bir partiden aldık belediyeyi. Ama 2009’da tekrardan kaybettik. 2004’te aldığımız belediyeyi ne oldu da ilk seçimde kaybettik? Bunun sebebine de bakalım işte. Bunun sebebi bizdedir. Bakın o dönemki belediye başkanımız çok önemli hizmetler yaptı. Bunu kimse inkâr edemez. Bugün Van’ın kanalizasyon diye bir sorunu yoksa o dönem yapıldı. Bugün alt yapıya değil de üst yapıya yatırım yapılıyorsa bu Burhan Yenigün’ün emeğidir. Ve altyapı hizmetleri de çok büyük giderleri olan giderlerdir. Bu yüzden de reklamı seven başkanlar genelde üst yapıya odaklanır. Parayı toprağa gömmek yerine yer üstüne harcarlar. Öncekiler de Van’da bunu yapmıştı. Ama AK Partili belediye bunu yapmadı. Kentin temel sorunlarını çözdü. Bununla birlikte 41 proje hedefi ile yola çıktı, bunların da 39’unu hayata geçirdi. O yüzden bunu klasik bir başkan başarısızlığına yormak doğru değil. Bunu demek yanlış olur.

 

AK PARTİ 2009’DA NEYİ YANLIŞ YAPTI?

 

Ama... Burada yanlış olan başka şeyler de vardı. Ve halk da bazı şeyleri de yeterli görmedi. Halk her şeye rağmen ikinci dönem aynı ismi Van’da görmek istemedi. Halka rağmen siyaset yapılamaz! Demek ki o dönem biz halkı dinlemedik. Demek ki o dönem Van’ı yöneten siyasiler halka kulak vermedi. Sadece masa başında karar verildiği için böyle oldu demek ki! Halk da madem duyulmuyoruz dedi, gidip başka bir partiden belediye başkanı seçti. Yani 2009 halk iktidar partisine, o dönemin siyasilerine bir ders verdi!

 

Sonraki süreç…

 

Sonraki süreci Van halkı iyi biliyor zaten. 2009-2014 arasını biz Vanlılar çok iyi biliyor ve hatırlıyoruz. Ne oldu? O zamanki ismiyle BDP’li belediye seçimi kazandı. Nasıl bir belediyecilik yaptılar derseniz... Cevabı ise halkta. O süreçte nasıl bir belediyecilik yaptıklarını da Van halkının takdirine, vicdanına, insafına bırakıyorum. Halk için adeta zulme dönüşen, memleketin evlatlarının hiçe sayıldığı, istedikleri şekilde yönettikleri bir yönetim anlayışı ile adeta Van’a 5-6 yıl kaybettirdiler. Hele ki Kobani olayları ve sonraki süreçte bu kentte yaşanan yıkım ve zulmü hiç söylemiyorum bile! İşin belediyecilik boyutuna gelince... Tek bir örnek vereceğim. Burhan Yenigün döneminde insanlar bir saatlik su kesintisinde bile belediye önünde saatlerce bidon eylemi yaparken, HDP’li belediyeler döneminde günlerce süren kesintilere rağmen halk böyle bir eyleme girmedi. Daha doğrusu cesaret de edemedi. Kimse o dönemde yanlışlarla ilgili konuşamıyordu çünkü. Böyle bir süreç geçirdik. Daha ne diyeyim!

 

Peki, böyle bir sürece rağmen 2014’te neden tekrardan kazanılmadı. DBP’li isimler nasıl ikinci kez belediyeyi kazanmayı başardı?

 

Evet bunu atlamayalım. 2014 yılına gidecek olursak... Biz 2014’te aslında hem kazandık hem kaybettik. Şöyle anlatayım... Biz 2014 yılında ciddi de bir oy aldık büyükşehir olarak. Hatta ilçelerde de oy aldık. Biz İpekyolu’nu 2500 oyla kaybettik. Ve biz İpekyolu’nu YSK koridorlarında kaybettik. Terör örgütünün baskısı yetmezmiş gibi bir de hain FETÖ eklendi. Seçim önceki suyu çok bulandırdılar. Sandık müşahitliğine kadar müdahale ettiler. YSK’da müdahale ettiler. Her yerde bizi dezavantajlı duruma düşürdüler. Sadece İpekyolu mu? Hayır! Buna benzer bir çok ilçe var. Erciş de ha keza.

 

Tek sebep bu muydu peki?

 

Elbette hayır! Çözüm sürecinin çözümsüzlüğü bize bu seçimleri kaybetme sebebimiz oldu. Açık ve net! Sandıklarıda yeterince güvenlik sağlanmadığı için kaybettik. Dolayısıyla orda seçimi almamız mümkün değildi. Bir kez daha diyorum. Çözüm süreci sonrası yaşanan çözümsüzlük bize kaybettirdi! Çünkü o sürecin sonrasında neler yaşadığımızı hatırlıyorum. Çünkü liderimizin dediği gibi: Beraber yürüdük biz bu yollarda. Ben beraber yürünün o yolları çok iyi hatırlıyorum. 2014’te Osman Nuri Gülaçar’ın büyükşehir adayı olduğu süreçte yaşadıklarının şahidiyim. Ne şartlarla seçmene gittiğimizi ben bilirim. Kentin göbeğinde yüzlerce insanın linçine biz maruz kaldık! Ne şartlar altında ilçelere gittiğimizi ben bilirim! Başkale’ye kimsenin aday olmaya cesaret edemediğini ben bilirim! O süreçte iş adamımızın yaşadıklarını, esnafımızın ne halde olduğunu ben bilirim! Benim Vanlı kardeşlerim bilir! O yüzden bizim durumumuz hiç bir zaman diğer kentlerde seçime giren insanlarla aynı olmadı. Biz sadece demokrasi yarışı vermedik, alanda hep örgütün ve uzantılarının yaşattıkları zulüm ile de mücadele vermeye çalıştık. Halkımız artık 2014 seçimini hatırlamak istemiyor. 2014 öncesi ve 2016’ya kadar olan o baskı, zulüm ve şantajı kimse yaşamak istemiyor. Halk hizmet istiyor. Halk huzur istiyor. Bu seçimde bunu yapamayacaklar. Okullar, sandıklar, yol güvenliği şeklindeki tereddütler olmayacak. Herkes hür iradesi ile sandığa gidecek. Artık açık oy kullanma olmayacak. Gelinen bu noktada her şey tamamen şeffaf olacak. Burada kimin kime oy vereceği kendi bileceği iş ama şunu biliyoruz ki o güvensiz ortam, şantaj ortamı yok. Böyle de olmayacak!

 

Yıllar içinde Van’da yaşadığınız vekil sayısındaki düşüşün nedeni de aynı mı sizce?

 

Bizim 2002 yılında 6 vekilimiz vardı, 2007’de 5’e düştü, 2011 yılında 4’e düştü, 2015 yılının 7 Haziran’ın da 1’e düştü. Aynı yılın 1 Kasım’ında ise sayı 2’ye çıktı. 24 Haziran 2018’de ise 3’e çıktı. Şimdi bizi bunu neye bağlayacağız? Bölgenin konumu belli, bölgenin terörle olan sınavı belli, terör örgütünün bu coğrafyada yaşattıkları belli... Buna bir de çözüm süreci sonrası oluşan tahribatlar eklenince bölgede çok ciddi travmalar yaşandı. Tahribat diyorum. Çünkü çok yürekten atılan, çok samimi bir şekilde başlatılan çözüm süreci, çözüm değil çözümsüzlük sürecine dönüştü. Ülkeyi yönetenler çok iyi niyetliydi, ama karşımızdaki yapı hiç de iyi niyetli değildi. Haliyle de süreç bu bölge halkının aleyhine döndü.

 

Süreç buranın siyasetinde bu kadar mı etkili oldu?

 

Olmaz mı! Bakın size bir örnek vereyim. 1950’li yıllardan sonra Van’da hiç bir parti burada iki dönem üst üste belediye seçimini kazanamıyor. Ama son 15 yılda Van’da bir anda 180 derecelik bir dönüş oluyor! Ne oldu da 59 yıl boyunca hiç bir şeklide iki belediyenin hiç bir seçimi kazanamadığı, hiç bir partinin salt çoğunluk sağlayamadığı, terör örgütünün hiç bir şekilde etkisi altına alamadığı Van bir anda bu kadar farklı bir politik tavır sergiledi? Yapı değişti, nüfus değişti, süreçle birlikte PKK ve FETÖ eliyle bölge tam bir yangın yerine dönüşünce de Van adeta başka bir kent haline geldi. Bu yaşananlar bölgedeki esnaf, işadamı, sermaye sahibi ve bu kentin beyinlerini göçe zorladı. Seçim sonuçları da bundan dolayı değişkenlik gösterdi. Çünkü Van gerçekten eski Van değil.

 

Kayyum belediyeciliği için ne diyeceksiniz? İki yıllık kayyum döneminden sonra AK Parti’nin süreçteki tavrı nasıl olacak?

 

Van 2016’dan bu yana kayyumlar ile yönetiliyor. Burada açık ve net söylemek lazım. Bir AK Partili olarak değil de bunu bir vatandaş olarak söyleyeyim. Hatta bunu AK Parti’ye, HDP’ye, CHP’ye, SP’ye, Hüda-Par’a oy verenlerin vicdanına seslenerek söylüyorum: Son iki yıl içinde kayyum belediyelerin yaptığı hizmetler azımsanacak türden mi? Bu kadar hizmeti görmezden gelmek mümkün mü? Her kayyum kendi sınırları içerisinde olağanüstü hizmetler yaptı. Her ilçe kendi gücü nispetinde işler yaptı. Tüm bu hizmetleri bir kefeyi koyun, bir de son 20 yılda partiye bakılmaksınız belediyelerin yaptıklarına bakın. Kimsenin kayyum döneminde yapılan hizmet kadar hizmet yaptığını söyleyemeyiz. Hakkını teslim edelim. Yani vatandaş kayyumun yaptığı hizmetten memnun. Ama süreç bitiyor. Artık kayyum dönemi de tamamlanıyor. Önümüzdeki Mart ayından itibaren de artık süreç normal seyrine girecek. Vatandaş da artık bu süreçte kendi seçtiği ve bu hizmetin devamlılığını sağlayacak siyasilerin gelmesini istiyor. Ama yeni bir kayyum süreci olmaması için de gerçekten hizmet eden isimlerin seçilmesi gerekiyor. Bu hizmetlerin devamlılığının sağlanması gerekiyor. Van’ın AK belediyecilik ile buluşması lazım. Ben de aday adayı olan arkadaşlarımızın da büyükşehir ve ilçelerde bu çalışmaların devamı, sekteye uğramaması ve ileriye taşınması için AK Partili isimlere oy vereceği inancını taşıyorum. Bu güzel çalışmalar ancak ve ancak Ak belediyeler ile aynı seyrinde devam eder.

 

Peki tüm bunları bir araya koyduğunuzda bu seçim nasıl kazanılacak? Siz Gürpınar’ı nasıl kazanacaksınız?

 

Şimdi işi bir işin mutfağında olana, pişirene sormak var bir de sadece o yemeği masada görene sormak var. Şimdi ben işin mutfağında çalışan birisiyim. Ben siyasete ve seçime dair çok şey gördüm bu mutfakta. 14 yıl boyunca ben hep dersime çalıştım ve her seçimde de alanda bu çalışmanın pratiğini yaptım. Haliyle bu kadar deneyim var ve bu deneyimlerimin de elbette bana öğrettiği bir şeyler var. Ben bu seçimi nasıl kazanacağımı biliyorum! Ve diyorum ki bu seçimi ben çok rahat kazanırım. Sadece ben değil ehliyet, liyakat, bilgi-birikim, vizyon, tevazu, samimiyet sahibi adaylar ile her yer kazanılır. Bir kere bu işe talip olanların bu belediye başkanlığının bilincinde olması. Belediye başkanlığı şehr-ül emin demektir. O şehrin en emin insanı demek. Siz böyle bir kaynağı, böyle bir imkanı ehil ve emin olmayan birine verirseniz az önce yaşadığım olumsuz süreçleri yaşarsınız. Böyle olunca da 2014 ve diğer acı olayları yaşarsınız. AK Parti’nin bu dönem geçmişten de ders alarak yukarıdaki vasıflara sahip adaylarla yola çıkması gerekiyor. Bu birinci adımdır. İkincisi de meclis üyeleridir. Geçmişten de ders alarak söylüyorum. Ve meclis üyelerinin sıralaması da önemlidir. Bir belediye başkanı kendisinden hemen sonra meclis üyelerinin de sıralamasını yaparsa, onların her biri de bir belediye başkanı kadar oy getirebilir. Hem adayı hem de encümenleri iyi bir listenin kazanamayacağı bir seçim yoktur. Biz kaybettiğimiz tüm belediyeleri alırız. Bunun en bariz örneği de Gürpınar olacaktır. Gürpınar’da 3400 oy gibi bir fark vardı. Bunu çok açık ve net bir şekilde kapatırım. Şahsıma ya da işi layıkıyla yapabilecek bir arkadaşıma verilirse bu fark kapanır. Tekrar ediyorum bu seçmene güven veren isimlerle olur.

 

“BEN O BELEDİYEYİ KAZANACAĞIM!”

 

Ben son iki ay içerisinde Gürpınar ile ilgili ciddi çalışmalar yaptım. Niyetimi netleştirdikten sonra çok detaylı düşünme fırsatı buldum. Elbette ki Ak Parti’nin bir seçmeni var. Bunu bir kenara bırakalım. Ben esas bizim bir dönem sahip olup da şimdi sahip olamadığımız seçmen kitlesine döndüm baktım. Daha önce AK Partili iken biz neden Gürpınar’ı kaybettik? Konuştum, sohbet ettim, dinledim. Gördüm ki, biz insanları kırmışız, AK Partili seçmeni dışlamışız, unutmuşuz, iyi-kötü gününde yanında olmamışız. Bütün bu tespitlerden sonra gidilecek insanlara gittim, Gürpınar’da kendini dışarda hisseden insanlara uğradım, bir kenara çekilen hemşerilerime gittim. Bunun yanında ilçemin, köylerin öne çıkan aile ve isimlerinin tespitlerini dinledim, istişarelerde bulunup onların da destek sözünü aldım. Ve tüm bunlardan sonra bu kanı oluştu. Ben kaybettiğim o seçmeni yeniden partimize getireceğim, ben Gürpınar halkının gönlünü alacağım ve o belediyeyi kazanacağım! Şimdiden bunun sözünü ve müjdesini de vermiş olayım.

 

Son olarak... Hem fikri alınan seçmen açısından düşündüğümüzde, hem de AK Parti genel merkezi açısından bakıldığında neden Hekim Karabıyık’ı seçmeli?

 

Hekim Karabıyık da bir beşerdir. Bunu unutmayalım. Gürpınar’a benim dışımda 9 aday daha var nihayetinde. Onlar da kıymetli ve seçim kazanabilecek isimlerdir. Burada ben bu isim kazanır, bu kazanmaz gibi bir ayrıma girmiyorum. Ben seçimi kazanabileceğimi doneleriyle, sebepleriyle, sonuçlarıyla ortaya koyuyorum. Nihayetinde her yiğidin bir yoğurt yiyişi var diyoruz. Benimki de böyle bir şey. Mesela bizim listemizdeki herkesin de ihtisas alanı ayrıdır.. Geçmişte orada belediye başkanlığı yapan isimler var, ilçe başkanlığı yapan isimler var, yine ilçemizin yetiştirdiği bürokratları var. Halen kamuoyunda bilinen isimler var. Peki ben nasıl biliniyorum? Evet, ben esnafım, işadamıyım ama. En çok siyasetçi kimliğim ile öne çıkıyorum. Teşkilatçıyım diyorum. Bu çok önemli. Ben son 14 yılını AK Parti’ye vakfeden bir siyasetçiyim ve Van’da siyasetçi olmam yönüyle tanınıyorum. Yani kazanılan, kaybedilen çok seçim yaşadım. Kazandığımız seçimleri nasıl kazandık, kaybettiklerini nasıl kaybettik hepsini hatırlıyorum. Verileri ile, hesabıyla, kitabıyla duruyor. Tüm bunlardan sonra siyasetçiyim diyorsanız bir seçimde de nasıl seçime girileceğini, nasıl kazanılacağını hesap ediyorsunuzdur. Ben bunun hesabını yaptığım için “Ben olmalıyım” diyorum. Bu benim bir şeyleri hakkım olduğu için istemem anlamına gelmiyor. Ama ben bunca tecrübeden sonra işin hakkını vereceğime inanıyorum.

 

Peki... Son sözlerinizi alabilir miyiz?

 

Şunu samimiyetle söyleyebilirim ki. Ben gönülden, dava inancıyla yaptığım bunca yıllık siyasetten sonra yine Sayın Cumhurbaşkanımızın dediği gibi ‘Gönül Belediyeciliği’ amacıyla bu işe aday oldum. Van Büyükşehir’in de, diğer ilçelerin de Gürpınar’ın da Gönül Belediyeciliği’ne ihtiyacı var. Ve biz AK Parti olarak ilk kez burada seçime girmiyoruz. Belirsiz bir süreç yok önümüzde. Rakamlarıyla, politik yapısıyla, coğrafyasıyla tüm veriler önümüzde. Haliyle... Ne Gürpınar’ın ne de Büyükşehir’in birilerini, yeni isimleri bir kez daha deneyecek zamanı yok. AK belediyecilik bir çok kenti şaha kaldırırken maalesef biz nasiplenemedik. Bunun için hızlıca partiyi de, siyaseti de, hizmeti de bilen isimlerle yola çıkmak gerekiyor. Bence Hekim Karabıyık bu yönüyle tercih edilmeli. Nihayetinde edilmese de herkes Hekim Karabıyık’ın seçilen isim etrafında kenetlenip çalışacağını da iyi bilir. Geçmişte küsmedim, darılmadım, çalıştım. Bu kez de öyle olacak. Umarım hakkımızda hayırlı bir süreç olur. Bu vesileyle tüm Van halkına ve kıymetli hemşerilerime aracılığınızla selam ve saygılarımı iletiyorum. Umarım hakkımızda hayırlısı olur.

 

 

Editör: TE Bilisim