Geçtiğimiz ay gerçekleşen VATSO seçimlerinde Mirza Nadiroğlu’nun liderliğindeki turuncu listeden aday olan fakat ani bir değişiklikle VATSO’daki adaylığını yedeğe aldırıp VATBO’dan adaylığını açıklayan Van Arıcılar Birliği Başkanı Halil Tandoğan, sürpriz bir şekilde kazanılan ardından da kavgaya dönen VATBO seçimlerinde yaşananları Şehrivan’a anlattı. Adeta bir günde VATBO’nun 13 yıllık yönetimini deviren sonrasında ise birlikte yola çıktığı Salman Toprak’la anlaşamayıp yönetime girmeyen Tandoğan, o seçim ile ilgili merak edilenleri anlatırken, seçimin arka planında kalan çarpıcı detayları da paylaştı. VATBO’nun sürpriz bir şeklide kazanıldıktan sonra birileri tarafından kullanılmak istendiğini belirten Tandoğan, seçimin hemen ardından birilerinin kulis yaparak, yönetimi ele geçirmeye çalıştığını özellikle EDH’nin (Ekonomide Değişim Hareketi) seçimin ardından Borsa’ya müdahale ederek zaferi üstlenmeye çalıştığını kaydetti.

 

TANDOĞAN: AK PARTİ TARAF OLMALIYDI!

 

Seçim ve sonrası ile ilgili çok önemli ayrıntıları paylaşan Tandoğan, son zamanlarda kendisi ve mensubu olduğu AK Parti ile ilgili tartışmalar da değindi. Normal şartlarda siyasetin karışmaması gereken bir seçim yarışına birilerinin siyaset karıştırdığını söyleyen Tandoğan, BDP’nin resmen VATSO’da Necdet Takva ve ekibini desteklediğini, kendisinin de yönetiminde bulunan AK Parti’nin ise bu seçime yarı taraf (EDH’yı destekleyenler) yarı tarafsız kalarak adeta oyuna getirildiğini kaydetti. Seçimden önce kendisinin ismini yazdığı listedeki bazı isimlerin, VATBO’da seçimin kazanılmasının hemen ardından EDH bünyesindeki Mavi Liste ile görüşmelere başladığını belirten Tandoğan, bunun da kendileri için kabul edilemez bir durum olduğunu bu yüzden yönetimin belirlenmesi için bu yarışa iki liste ile girmek zorunda kaldıklarını söyledi. 


 

Tüm Van’ın gözünü adeta bir yerel seçim havasında geçen Van Ticaret ve Sanayi Odası (VATSO) seçimlerine kilitlediği bir zamanda, VATSO’nun turuncu afişlerinde yer alan bir isim bir hafta sonu sessizce 1999 yılından beri aynı yönetimle idare edilen VATBO’da flaş bir zafer elde ediyordu. Feridun Irak’ın büyük emeklerle kurup, iyi yerlere getirdiği VATBO başkanlığı için sessiz sedasız aday olma yarışı yürüten Van Arıcılar Birliği Başkanı Halil Tandoğan, “Çiftçi kökenli bir aileden geliyorum, bu seçimden ben de varım” diyerek aday oluyordu. Mevcut yönetimin kendi deyimiyle “Ciddiye bile almadığı” Tandoğan 2 haftalık çalışma ile VATBO’da yönetimi el değiştiren isim olarak kayda geçiyordu. Apar topar oluşturduğu liste ile Van’daki önemli iş adamlarının da bulunduğu bir listeyi alt eden fakat seçildikten sonra işi hiç de düşündüğü gitmeyen Tandoğan’ın sonraki günlerde karşılaştığı durum ise oldukça farklıydı. Oluşturduğu ve seçimi kazandırdığı listede başgösteren anlaşmazlıklar yüzünden devre dışı kalan Halil Tandoğan adeta okyanusu geçip derede boğuluyordu. “Seçim günü sevinmedim, arkadaşlar Borsa’ya gidin neler var neler yok diye sayarken ben ise ne yapabilirizin hesabını yapıyordum” diyen Tandoğan bir anda en önemli aktör olarak girdiği seçimde bir meclis üyesi olarak kalıyordu. Seçimden sonra da hep devam eden tartışmaların ve eleştirilerin hedefi olan Halil Tandoğan o süreçten sonra tüm yaşananları Şehrivan’a anlattı. Seçim öncesi verdiği mücadeleden adaylığına, eski yönetimi ile mücadelesinden VATBO’daki durumuna, VATSO seçimlerinden siyasetin oda ve borsa seçimlerindeki etkisine kadar birçok konuyu aydınlatan Tandoğan, o süreci ve sonrasını işte böyle anlattı:


Röportaj: Ömer Aytaç AYKAÇ/Şehrivan

 

Öncelikle herkesin de şaşırtan bir konu olan VATSO’da çalışırken bir anda VATBO’da yönetimi devralma konunuzu konuşalım. VATSO listesindeydiniz. VATBO fikri bir anda nasıl oluştu?

 

Benim VATBO fikrim yeni değil, uzun zamandır ben bu iş ile ilgileniyorum. Hatta şöyle ki ben 2009 yılında Feridun Irak’a giderek meclise girmek istediğimi de söylemiştim. Tarım kökenli bir aileden geldiğim için burayı kendime daha yakın gördüğümü söyleyip beni meclise almalarını istemiştim. Ama beni geçiştirmişlerdi. VATSO’da da bizim grupta 3 kişi çıkacaktı. İşte VATBO meselesi de gündemde olduğu için zaten seçimden önce kendimi yedeğe aldırdım. Bir hamle yapacaktım sonuç ne olursa olsun. Fikir ise çok öncesine dayanıyor. Benim tek amacım VATBO’da çalışmak olmasına rağmen her seferinde geçiştirildim, kararlılığım konusunda ciddiye alınmadığımı gördüm. Ben de basın açıklamaları ile 1 Mart’tan itibaren VATBO’dan üye listesi istediğimi fakat alamadığımı ifade ettim. Avukatlar devreye girmesine rağmen, bilgi edinme yasasından faydalanmak istememize rağmen üye listesi bir türlü tarafımıza verilmedi. Bunun üzerine bu söylediklerimin havada kalmaması için ben bu seçime girmeliyim dedim. Halbuki tek talebim VATBO Meclis üyeliğiydi. Yani meclise girmekti. Ama Irak ve yönetiminin tavır ve davranışları beni farklı arayışlara itti.

 

 

Pek alamadığınız bu listelerdeki isimlere nasıl ulaştınız? Nihayetinde seçimi sizin listeniz kazandı bu üyelerin oylarını birkaç gün gibi kısa bir sürede almayı nasıl başardınız?

 

Aslında oldukça zor bir süreçti. Bu listelere ulaşmam için büyük engeller çıkarıldı. Bir kere ben listeleri iki defa VATBO’nun önceki yönetiminden yazılı olarak istedim. Kendilerine yine bizzat söyledim. Vermemeleri halinde basın açıklaması yapacağımı söylemiştim. İnanmamışlardı benim bu söylediklerime. Ondan sonra avukatı devreye soktum. Bilgi edinme hakkına rağmen avukata vekâletname sunulmadığı için dilekçeye cevap verilmediği gibi basit bir cevap verildi. Bunun üzerine ben TOBB ile görüştüm. Hukukçulardan bilgiler aldım. Bir de Van İl Seçim Kurulu’na şikâyette bulundum. Ben şikâyetçi olduktan hemen sonraki gün gördüm ki sonraki gün üye listesi seçim kuruluna sunulmuş. YSK’dan mahkeme yolu ile listeyi aldık. Ama listeye baktığımda kendi ismimin olmadığını gördüm. Tekrardan TOBB’un hukuk birimiyle irtibata geçtim. Yeniden VATBO’ya gittiğimde ise aktif olmadığımdan dolayı üyeliğimin askıya alındığını öğrendim. Askıya indirmek için uğraştım uzun bir süre. Ama bu kez de yönetim kurulu ve meclis kararı ile askıdan inmesi gerektiği söylendi. Yine TOBB ile görüştüm ve YSK askıdaki listeye itirazda bulunmamı söylediler. Hemen itirazda bulundum, listeyi indirdik. Listeye kabul edildim. Çünkü ben 2000 yılından bu yana üyeydim oraya. O listede olmam gerekiyordu yani.

 

Sizce önceki dönemki yönetim kendilerine rakip çıkılmasını istemediler mi?

 

Onlar yeni bir liste istemiyorlardı elbette. Çünkü onlar biz yaptık, biz yöneteceğiz diyorlardı. Feridun Bey zaten gözüm arkada kalmayacak şeklinde konuştuğunda bırakacağı adamları da işaret ediyordu aynı zamanda. Ki listeye de baktığınızda Feridun Irak yine listede vardı. Bana göre Feridun Irak, her ihtimale karşı geri gelebileceğini düşünerek ismini de listeden sildirmemişti. Belkide bir taktikti.

 

 

“BASIN VATBO SEÇİMLERİNDE TARAFLI DAVRANDI!”

 

Peki karşılaştığınız zorluklar?

 

En yakın arkaşlarım dahil olmak üzere basın hiç yanımızda olmadı. Bir tek siz bu konuda duyarlı davranarak o gün söylediklerimi gazetenizde vermiştiniz. Özellikle bir ajans, VATBO kendilerinin müşterisi olduğu için bu haberleri servis etmedi. Aylık 200 TL abonelik bedeli için o haberler yayınlanmadı.  Hal böyle olunca bazı şeyler havada kaldı yani ciddiye alınmadı ama ben kesinlikle VATBO’yu kazanacağımızı biliyordum. Bundan da emindim.

 

 

Gelelim sürpriz bir şekilde kazandığınız VATBO’daki seçim yarışına. Süreç sonra nasıl işledi? Yani sizin VATBO’daki kavganız nasıl başladı?

 

Ben her şekilde listeye girerim - girmem, bu seçimde olurum - olmam diye düşünerek yerime bir alternatif isim bulmam gerekiyordu. Zaten zaman daralmıştı. Bu anlamda ilk teklifi değerli işadamlarımızdan Ali Taşdemir’e götürdüm. Buluştuk ve buluşmamıza işadamı Salman Toprak’ı da getirdi. Bu görüşmede listeyi kendilerine sundum ve daha önce kafa yorduğum listeyi kendilerine gösterdim ve bu listedeki isimleri ikna etmem gerektiğini anlattım. Onlar tereddütlü olmalarına rağmen ısrarım üzerine ikna oldular. Daha sonraki görüşmelerde beraber yola çıktığımız Salman Toprak da listeye dahil oldu. Hatta sonraki günlerde görüşmelerimiz sonucunda Salman Toprak başkanlığında seçime gireceğimizi konuşmaya başladık. Fakat bu durum, listeyi birlikte oluşturduğumuz insanlar arasında tepkiye neden oldu. Ama ben kendilerine durumu anlattım.  Amacımın başkanlık koltuğu olmadığını,  hizmet olduğunu söyleyerek, ekip çalışmasının önemini onlara da kabul ettirdim. VATBO seçimlerinden 10 gün öncesinde biz anlaştık. Sonraki süreçte iş ciddiye binince, Salman Toprak da bana “2 yıl sen, 2 yıl ben yapayım” şeklinde teklifte bulundu ve bu konuda uzlaştık. Hatta sözleşme bile teklif ettiler. Ben ilk etapta  sözleşmeye gerek duymadım. Çünkü vaktimiz az, yolumuz uzundu. Buna rağmen ikna olduk sözleşmeyi getirdik önümüze koyduk. O gün baktım ki yine bir kararsızlık var. Salman Bey, “Bu dönem ben yapacağım, diğer dönem sen yap” şeklinde bir şeyler söyledi. Baktım olacak gibi değil, aramızda protokol yaptık. Dediği şekilde anlaştık.

 

Peki sonra ne oldu?

 

Ne olduysa seçim sonrasında oldu. Salman Toprak seçimin kazanıldığı gün bizlerden yani birlikte hareket ettiğimiz arkadaşlardan habersiz EDH’nin seçim bürosuna gittiği için, biz yeniden bir durum değerlendirmesi yaptık. Sonuçta ben VATSO’da turuncu listenin adayıyım ve VATBO’nun kazanılmasında en büyük pay sahibi olanlar turuncu listede bulunan isimler. Bunu da en iyi Toprak biliyor. Benim için bu ziyaret ihanetten öte hiçbir bir anlam taşımıyordu. O gün turuncu listede bulunan ve VATSO’da Mirza Nadiroğlu’yla hareket eden arkadaşların yüzüne bakamadım. Başarımıza ilk anda EDH’nın sahiplenmek istemesi ve bazı sitelere bu yönde haberler uçurulması bizi bu konuda yeniden bir değerlendirme yapmaya itti. Yaptığımız istişareler neticesinde Toprak’a önce bu davranışının hiç doğru olmadığını, bizleri çok zor durumda bıraktığını ve yeniden başa dönülmesi gerektiğini söyledik. Yani tekrar ilk yaptığımız sözleşmeye geri dönelim, 2’şer yıllık anlaşmayı kabul edelim teklifinde bulunduk. Çünkü bu iş birilerinin kontrolünde olacaksa bizim de kendimize çıkarmamız gereken dersler olmayıldı. Toprak’a güvenerek seçim yarışına birlikte girdik. Ama tüm arkadaşlardan habersiz o ziyaret bizleri şok etti. Toprak’ın EDH ile dirsek temasına geçmesi, ilk anlaşma olan 2 yıl Toprak, 2 yıl ben yapacak şekilde bir sözleşmeye dönme kararı almamıza sebep oldu. Ama o, bir dönem kendisinin, bir dönem benim başkanlık yapacağım şeklinde anlaştığımız protokolde diretti. Biz de, onlar böyle yapınca artık daha fazla üstelemedik. O haliyle devam ettirdik. Ama ben işin içine başka birilerinin girmesini ve olayın farklı boyuta gelmesini kabullenemiyorum. Ve hiçbir zaman da kabullenmeyeceğim. Benim için mesele koltuk değil ilke meselesi. Konu bazı kesimlerce koltuk meselesine indirgendi. Mücadelemiz kesinlikle koltuk mücadelesi değil, ilke mücadelesi. Haksızlığa karşı dik durma mücadelesi.

 

 

İşin içine EDH başka bir ifade ile mavi liste girdi diyorsunuz. Peki, sizin aranızda mavi liste, turuncu liste görüşmeleri olmuş muydu? Kimin kimin adamı olduğu gibi bir mevzu var mıydı?

 

Böyle bir şey kesinlikle yoktu. Biz her taraftan da destek gördük. Turuncu listede yer alan isimlerin biz de çok ciddi emekleri olsa da, biz bir ekibin adayı olarak girmedik nihayetinde seçime. VATBO’da oy pusulamız sarı renkteydi. VATSO’da EDH’yla hareket eden bazı arkadaşlarımız da bizi destekledi. Ama hiçbir zaman VATSO seçimleriyle VATBO seçimlerini birbirine karıştırmadık.

 

 

O zaman ne oldu da bir anda böyle dengeler altüstü oldu?

 

Bizim başarımız aslında kimsenin bekmediği bir başarıydı. Böyle bir şokun ardından herkesin gözü VATBO’ya döndü. Ama böyle olunca EDH’deki bazı arkadaşlar özellikle borsayla uzaktan yakından ilgisi olmayanlar seçimden sonra burada neler yapılabilir? şeklinde planlar yapmaya başladılar. Hatta bizim üzerimizden yaptırım uygulamaya kalkıştılar. Ama biz buna müsaade etmedik ve etmeyeceğizde.

 

 

Roller sonradan değişti yani.

 

Evet, herkes kendine pay çıkarmaya çalıştı.

 

 

Salman Toprak’a yakın olan isimler ise sizin protokolü bozduğunuzu söylüyor. Yani sizin başarıyı Turuncu Listeye mal etme çabasında olduğunu belirtiyorlar. Buna ne diyeceksiniz?

 

Benim turuncu listeden seçime gireceğim zaten açıktı. Yani netti. VATSO’da turuncu liste için çalıştım. Aynı şekilde VATBO’da birlikte hareket ettiğim Sabri Yılmaz da mavi listenin yani EDH’nın VATSO 1. grup adayıydı. Bu arkadaşımızla VATSO’da karşı karşıya geldik. Yalnız VATBO için lise hazırlarken ben turucuyum, o mavi, diğeri beyaz. o tip ayrıştırmalara hiç girmedik. Ama Toprak’ın böyle bir durumu yoktu. Sonradan seçim sürecine dahil oldu. Başta da dediğim başka isimlerle konuştuğumuz bir süreçte dahil oldu. Yani adaylık mevzusu bile yoktu. Zaten listeyi yazarken de VATSO seçimlerinde hem turuncu, hem mavi, hem de beyaz listede olan isimlerden karma bir liste yaparak seçime girdik. Yani biz VATSO’dan bağımsız bir liste oluşturduk. Kesinlikle seçimden önce rengimiz yoktu. Ama protokolü bozmaya gelince biz bozduğumuzu düşünmüyoruz. Sadece konuştuğumuz şeyler seçimden sonra çok fazla değişince böyle ayrılıklar oldu.

 

 

Gelelim seçim günü yaşananlara. Birkaç gün içinde alınan büyük zafer, kısa sürede ulaşılan ve oyları alınan üyelere rağmen ne oldu da yönetimin belirlenmesi için bir araya geldiğinizde ortam bu kadar gerildi. O gün yaşanan kavgaların, tartışmaların, iptallerin sebebi neydi?

 

İşte bunların hepsinin sebebi az önce anlattıklarım. Ortak listemiz kazandıktan hemen sonra EDH seçim bürosunu ziyaret, bazı sitelere “VATBO’da EDH’nın başarısı” gibi haber göndermeler ve kapalı kapılar ardında yapılan kulisler… Salman Toprak, benim bu olanlara tepkim üzerine VATBO meclis üyeliğine seçilen 6-7 arkadaşa gidiyor beni şikâyet ediyor. Halil’i yönetime almayacağız diyor.  Seçimi birlikte kazandığımız arkadaşlarımız ise bu konunun bir kişinin değil herkesin ortak görüşü ile olacağını söylüyorlar. Oturup konuyu konuşacaklarını ve bir gün sonra bir karar vereceklerini, hatta bu kararın hem benim hem Salman Toprak’ın aleyhinde bile olacağını söylüyorlar. Ben de buna uyacağımı ve listedeki arkadaşların kararı her ne olursa olsun buna uyacağımı söylüyorum, ama Sayın Toprak burada da kesinlikle böyle bir şeye uymayacağını belirtiyor. Ertesi gün çıkan kararda ise benim de, Salman Toprak’ın da listede olduğu ama başkan olmayacağı şeklinde bir söz birliği çıkıyor listedekiler arasında. Toprak  bunu kabullenmedi. Kendisinin başkanlığında bir yönetim kurulacağı konusunda sonuna kadar diretti. İşte tüm o tartışmalar bu yüzden başladı. Zaten ip “VATBO’yu Salman Toprak yönetiminde EDH’nin desteklediği liste kazandı.” şeklindeki haberlerden sonra iyce incelmişti. Bu tavrından sonrada o bağda koptu aramızda. Sıkıntılar başladı. Bu yüzden de arkadaşlarımız arasında Toprak’la gidemeyeceğimiz şeklinde bir karar çıktı ve biz seçimden bir gün önce aldığımız kararla listemizdeki iş adamı Yunus İnan’la devam edelim diye bir karar aldık. Yani o gün seçimde ben değil Yunus İnan başkan adayımızdı. Ama biz bunu yapmamak için bile çok uğraştık. Bir kere seçim günü ortam çok farklıydı. Hem mavi listenin baskısı, hem tehditler bazı arkadaşlarımızı çok sıktı. Bu yüzden ben seçime tek liste ile girelim dememe rağmen bazı arkadaşlar buna karşı çıktı. Biz meclisteki arkadaşlarımızla bir araya gelemedik. Ben tüm bu tartışmaları bir kenara koyup yeni yönetimin belirleneceği gün erkenden gidip yola çıktığımız tüm arkadaşları arayıp son kez bir araya gelmemiz ve tek liste girmemiz gerektiğini söyledim. Ama buna izin verilmedi. Kimse bir araya gelmek istemiyordu. Yani sanki kanlı bıçaklıymışız gibi bir baskı oluşturuldu. Bu da işleri iyice çığırından çıkardı. Oraya gelen insanların üzerinde büyük bir baskı oluşturulmuştu seçim günü gelen insanlar tarafından.

 

 

Seçim günü kimler vardı? Nasıl bir baskı oluşturuldu sizce?

 

Bir kere ben şunu sormak isterim. VATBO’da oyu olmayan insanların orada ne işi var? Ben bunu çok merak ediyorum. O insanın sahte yetki belgesi alarak oraya girmesinin sebebi nedir? En basitinden ismini de vereyim Van’ın tanınmış isimlerinden Naif Süer ve yakınlarının ailecek oraya gelmesinin sebebi neydi? Bu arkadaşlar seçim günü bizi tehdit etti ve resmen oy kullanacak arkadaşlarımıza göz dağı verdi. Bakın burada da benim ciddi çabalarım oldu. Eğer ben o gün görevli memur arkadaşlara da oy kullanacak isimler dışında kimsenin girmemesi gerektiğini söylemeseydim içeride çok daha ciddi kavgalar yaşanacaktı. Ama buna engel olduk. Biz seçim için 20-30 kişi getirirken seçimi izlemeye 200-300 kişi geliyor. Bu ne demektir?  Düşünsenize toplanan yüzlerce kişi seçim öncesinde hepsi birbirinden değerli insanları örgüt diliyle tehdit ediyor ve baskı oluşturmaya çalışıyor. Biz buna sonuna kadar direndik o gün.

 

 

Sonra neler oldu?

 

Dediğim gibi zaten gergin bir ortamdı. Üyeler üzerlerinde oluşturulan o baskı ile seçime gelmişlerdi. Herkes birilerine baskıyla, tehditle ve zorla oy verme sözü verdi. Bu yüzden de kimse kimseye konuşmaya yanaşmıyordu. Hal böyle olunca da taraflar söz verdikleri insanlara oy verdiklerini belli etmek zorundaydı. Hatta biliyorsunuz seçimin ilk turu bir kağıt üzerine konulmuş bir işaret yüzünden iptal edildi. Bu itirazı da zaten bizzat ben yaptım. Bence seçim günü kâğıt üzerindeki o işareti de karşı listede söz verdiği insanlara bağlılığını göstermek isteyen birileri attı. Zaten il seçim kurulu da o gün görevini düzgün yapamadı. Onların yapması gereken birçok şeyi hukuki mercilerle konuşup ben sağlamaya çalıştım. Biliyorsunuz oylarda işaret, çizik, yırtık olmamalı. Biz de buna itiraz edip o oylamayı iptal ettirdik. O gün 13 oy kullanıldı. 7 onlar aldı 6 da biz aldık. Bir kağıt işaretli çıkınca 6’ya 6 eşitlendi oylar. Hal böyle olunca da TOBB’un yönetmeliği, böyle bir durum olması halinde seçimin ikinci turunun yapılması gerektiğini söylüyor. Yani seçimin ertelenmesi gerektiği söyleniyor. Biz o gün işte buna da itirazda bulunduk. Ama buna rağmen seçimi hemen yaptılar. Bir de buna bizim üyelerimizden Ali Taşdemir’in seçimin bittiğini düşünüp şehir dışına çıkması eklenince biz de seçime girmekten vazgeçtik. Arkadaşlarımız da seçime girmeyelim, bu uygulamaya itirazda bulunalım dediler. Karşı taraf da kendileri oynayıp kendileri çalınca onlar kendi aralarında seçimi yapıp yönetimi oluşturdular.

 

 

Peki, ne olacak bundan sonra?

 

Üzülerek söylüyorum ki VATBO şu anda homojen bir yapıda değil. İşler pamuk ipliğine bağlı. Toprak’ı çıkardığınızda yönetimde dört kişi kalıyor ve bu isimler Van dışında olan isimler. Hepsine saygım sonsuz. Hepsinin başımızın üstünde yeri var. Ancak Van’la ilgili alınacak kararlarda bu arkadaşlar konuya yabancı kalabilirler. Keşke liste daha dengeli olsaydı. Benim hizmetten başka bir niyetim yoktu. Bunu Feridun Irak yönetimindeki VATBO yönetimi de anlamadı zamanında. Kişisel bir çıkarım olduğu için bu işlerle uğraştığım düşünüldü. Bu yönetim de öyle bir düşünceye kapıldı. Öyle gösterilmeye çalışıldı. Ama bunun altındaki sebep çok başka. Olayın başka boyutlara çekilmeye çalışılması beni rahatsız etti. Biz VATBO’ya birilerinin bizi yönlendirmesi için aday olmadık. Başından şimdiye kadar söylediğim bir şey var. Benim koltuk sevdam yoktur. Zaten çıkan ikinci listede de bunu görebilirsiniz. Ben Yunus İnan başkanlığında hazırlanan listesinin 5’inci sırasındayım. Sanırsam bu her şeyi özetliyor.

 

 

Peki, bunda sizin de payınızın olduğu gibi bir özeleştiri çıkarılamaz mı? Sonuçta bu listeyi siz hazırladınız.

 

Liste aslında biraz aceleye geldi. Kervan yolda düzülür mantığıyla hareket ettik. Biz zaten listeyi yazarken de bir talep üzerine değil de kendi ısrarlarımız üzerine oluşturduğumuz bir listeydi. Yani yönetime aday arkadaşları biz rica edip onların onaylarını alarak yazmıştık. Bu yüzden de biraz aceleye geldi. Evet o isimleri biz yazdık ama şu an yönetimde kalan 5 kişi ile sınırlı değildi bu liste. Bu işi hakkıyla yönetebilecek isimler dışarıda kaldı. Yani listenin üstünde olan ve yönetime talip isimler altta kaldı. Ziyaretlerde görülen başkanın tek başına misafir kabul edip tek başına yolcu etmesi de buradaki acizliği gösteriyor zaten. Ben şahsen VATBO’nun bu haliyle gideceğini düşünmüyorum.  Tamam, belki yoluna devam edecek ama yarım yamalak edecek. İnşallah yaptıklarıyla beni yanıltırlar. Burada bir şey daha söylemek istiyorum.

 

Evet?

 

Biz Faysal Değer başkanlığında hazırlanan bir listeye karşı kazandık. Değer gerçekten soyadı gibi değerli bir insan. Seçim sürecinde kendisini 2 kez ziyaret etttim. Bazı konularda farklı düşünsek de, nezaketini hiç bozmadı. Saygınlığını hep korudu. Son derece hoşgörülü davrandı. Seçim sonuçlanana kadar da demokratik olgunluğundan taviz vermedi. Aynı olgunluk seçim sonrasında da devam etti. Keşke rakibimiz o değil, başka bir isim olsaydı. Ya da keşke daha önceden başkanlık koltuğuna o oturmuş olsaydı. Herhalde Değer, Irak’ın yerinde olmuş olsaydı bu iş buralara hiç gelmezdi. Ve VATBO normal seyrinde devam ederdi.

 

(Röportajın devamı yarın)


Editör: TE Bilisim