Bir Türkiye vatandaşı olarak ağrı’da yaşananları hazmedemediğim için bu yazıyı kaleme almayı istedim. Çünkü orada yaşananlar belki Türkiye’de yaşananların 40 yıllık özetidir. Bu açıdan “normal” 3 vatandaşın algısıyla anlatacağım. Şu an mecburi olarak yaşadığım evde kürt-türk-arap olarak farklı bölgelerden gelmiş görev nedeniyle 3 arkadaş yaşamaktayız.

Haberi ilk defa duyduğumuzda üçümüzün yüz ifadesi neredeyse başlangıçta aynıydı. Şaşırmışlık…çünkü ben dahil onlar da son zamanlarda yaşanan barış ortamının farkındaydılar. HDP’nin güçlü bir şekilde seçime girip yüzde on barajını aşma isteği onlarında gözünden kaçmamıştı. Evde belki de özellikle siyaset konuşulmasa da son zamanlarda HDP’nin seçime parti olarak girmesi üçlü olarak siyasetten izole edilmiş evimizin ve dolayısıyla bizim de dikkatimizden kaçmamıştı. Konuşmalarımızda HDP’nin barajı açması ülke demokrasinin işlevini daha da aktifleştireceği üzerine hemfikirdik. Zira açık arayla önde olan filan parti artık canının istediğini yapamayıp falan partinin de fikirlerini almak, onları doğrudan-dolaylı olarak iktidara ortak etmek zorundaydı. Bu durumda o iki arkadaş daha önce farklı partilere oy vermişlerse bile bu seçimde HDP’nin o anti-demokratik barajı yıkmasını gönülden istemişlerdi. Gelelim asıl konumuza…

Ağrı olayın’da türk olan arkadaşımın ilk yorumu “bu kadar askerin halkın kutladığı bahar şenliğinde ne işi var” olmasıydı. Arap olan arkadaş ise temkinli bir bekleyiş ve hükümetin açıklamalarından sonraki kanaati “teröristlerin” halkı korkutarak zorla oy almak istemeleri yönünde oldu. Bu son yanıt elbette kendi içinde bir çelişki barındırıyordu. Ağrı’da iki parti arasındaki oy durumu bir önceki seçimlerde neredeyse başa baştı. Orada gerilla diyelim ki halkı korkutarak oy aldı. Peki son 2 yıldır, halkın ağzından barış dışından başka bir şey çıkmazken ve artık şehit haberleri gelmemesinden kaynaklı ülkenin barış konusunda samimi olan her köşesi bu konuda memnunken böyle bir saldırının HDP’ye oy kaybettireceği bilinmiyor muydu? Bu acele provakasyon mevcut iktidar partisin artık bu konularda yaratıcılığını yitirdiğini ve içten içe zayıflayıp bizim gibi sıradan insanları bile kandırmaz derecede politik hamleler yapma durumuna getirdi.

Ağrı olayından bir önceki gün cumhurbaşkanı muhtarlar, şöfürler, garsonlar ve bilmem kimlerle tükettiği gündem konuşmalarına ertesi gün için Sakarya’da yapacağı toplu açılış konuşması için haber niteliği taşıyan yeni bir gündem arayışındaydı. Ağrı olayı çıkmasaydı yalnızca TUSİAD’ı eleştirmesi ve oradan konuyu başkanlığa bağlanması onun gibi güçlü bir hatibin bile işi değildi. Çünkü bilinir ki başkanlık için hala bağını koparamadığı mevcut siyasi partinin %75-80 oy alması imkansızdır. Bu durumda HDP’nin barajı aşamayıp malum partinin %50-55 oy alması emellerini sağlayacaktır. Bu iktidar hırsının, ne barış isteyen halkların ne de 20 yaşındaki gencecik askerlerin ölmesi umrunda değildir.

Ağrı’da yaşananları orada bulunan Edip Kaya’nın gözlemini aynen aktaracağım:

“bugün tendürek dağında bahar şenliği ve fidan dikme etkinliği olacaktı. Sabah erken saatte eski Diyadin ilçe başkanımız Cezmi Budak ve MEYADER temsilcimiz Cenap İlboğa hazırlıkları yapmak için tendürek dağına gitmişler. Saat 05:00 sularında asker bölgeye yerleştirilmiş, bu sırada helikopterler askerleri indirirken iki sivil arkadaşımıza ateş açmış bu sırada Cezmi arkadaş şehit düşmüş ve bir gerilla arkadaş onları korumak için o da şehit düşmüş. Cenap arkadaş ise yaralı bizde bu haber üzerine oraya gitmeye karar verdik. Saat 9 civarında oraya vardık önümüzü kestiler. Konuşma fayda vermeyince üzerimize saldırdılar. Yine de yaya olarak oraya varmayı başardık. İlk karşılaştığımızda 8 askerin yerde yaralı olduğunu gördük. O askerler bize şunu dediler: ‘bizi devlet burada ölüme gönderdi, siz olmasanız hepimiz ölürdük, mevziden çıkamıyoruz çıktığımız gibi vuruyorlar. Buradan kurtarın bizi, buradan çıkar çıkmaz silahları bırakacağız’ diyorlardı. Biz de yaralı askerleri alıp aşağıdaki askerlere teslim ettik. Arkadaşlarımızın cenazeleri vereceklerini söz verdiler ama sözlerinde durmadılar. Gaz bombalarıyla saldırıp bir arkadaşımızı yaralayıp diğerini göz altına aldılar. Medyanın farklı şekilde olayı saptırdığı haberlere inanmayın o askerlerin arkadaşlarımızın elinde görüntüleri de var”

Bunlara rağmen yandaş medya 5N 1K ilkesini gözeterek iktidarın dalkavukluğunu yapmaya devam ediyor. İktidar hırsı ise barış isteyen halkı görmezden gelerek çıkarlarının hizmeti için ülkemizin askerleri üzerine gözünü kırpmadan kurşun yağdırıyor. Bunu aşamalı olarak kurumlardaki muhalifleri temizleyerek askeriyle, hukukuyla, akademisyeniyle, polisiyle kendisine bağlayarak böylesi provokasyonlara zemin sağlanmış oldu. Dileriz ki bundan sonra böyle provokasyonlara milletçe alet olmayıp, ülkece özlediğimiz barış, kardeşlik ortamını buluruz.

Murat Duran

Editör: TE Bilisim